Siri maddi durumu iyi olmayan, zengin bir adamın yaptırdığı binanın inşaatında çalışan bir adamdı. Yine bir gün Siri çalışırken mal sahibi zengin adam işçileri karşı binada oturmuş izliyordu. Siri irkilerek camdan dışarı bakınca bir küfecinin geldiğini gördü. O küfeyi taşıyan hamal ise Siri’nin oğlundan başkası değildi. 2 kızı ve karısını aldığı 60 kuruşla doyuramadığı için oğlunu da çalışmaya yolluyordu Siri. Oğlunun hemen yanında ise zengin adamın uşağı vardı, küçük çocuğa “ilerlesene be!” diye bağırıp duruyordu. Küfenin içindeki şarap şişeleri zengin adamın bir kutlama yapacağına işaret ediyordu. Çocuk kendini zorlaya zorlaya zengin adamın oturduğu binanın merdivenlerini çıkmaya başladı. Siri ne kadar içi acısada işini yapmaya geri döndü. Dışarıdan gelen bağırma seslerini duyunca kendini tutamadı ve büsbütün eğilerek bakmaya başladı. Oğlunun ayakları kan revan içindeydi, konuşmalardan çocuğun küfenin içindeki şarap şişelerini kırdığını anladı. Uşak ona “madem taşıyamayacaktın neden yüklendin?” diye sorunca çocuk “paramı verin!” diye bağırdı, aynı zamanda ağlıyordu. Sinirlenen uşak çocuğu sürükleye sürükleye uzaklaştırdı. Babası işten atılma korkusuyla hiçbir şey diyemedi. Oğlunun ayağındaki yaranın acısından ağladığın gören Siri kımıldamadan ona bakıyordu, gözleri kararmaya başladı, bir yere tutunmaya çalıştı fakat başaramadı. Fakir adamın vücudu yavaşça kayıp binanın çatısından düştü. Zengin adam tiksinerek camı kapattı ve içeri geçti.