Cevap :
Cevap:
CİMRİLİK EDEN...
Hümeze Sûresi'nde insanları küçümseme, kusur arama gibi davranışlar eleştirilmekte; yanlış bir zenginlik zihniyetinin kişiye ne büyük zararlar getireceği anlatılmaktadır.
Bu sure, her toplumda görülebilecek bir insan tipini, basit ruhlu bir kişiyi canlandırmaktadır. Kendisine mal verildiğinde ona gönlünü kaptıran, onun karşısında kendine hakim olamayan, malın hayatta en üstün kazanç olduğunu, mala sahip olmakla insanların sonsuz değerlerine sahip olduğunu zanneden zavallı bir tip!
Ayrıca elde ettiği bu malın her şeye gücü yeteceğini, ölümü dahi başından savıp, ölümsüzleştirebileceğini düşünen bir tip! Malının, ahirette hesaba çekilme ve yaptıklarının karşılığını verme anında bile Allah'ın yargısını, hesaba çekmesini ve cezasını bertaraf edebileceğini düşünen bir tip! Surenin 2-3. âyetleri servetinin çokluğuyla gururlanıp insanlarla alay eden kimselerin aynı zamanda helâl haram demeden mal toplayan, onu saklayan, fakirlik korkusuyla cimrilik ederek onu hayır yolunda harcamaktan kaçınan, fakirin hakkını vermeyen kimseler olduklarını da ifade etmektedir.
AYIPLAMA VE AŞAĞILAMA
Surede konu edilen kişi, içgüdülerinin yönlendirmesiyle malın peşine düşmekte, onu ikide bir saymakta ve saydıkça da zevk almaktadır.
Manevi bünyesine çirkin bir duygu yerleşmekte, bu duygu ise onu insanlığın değerleri ve onurlarını aşağılamaya itmektedir. Dili ile onları ayıplamakta ve eleştirmekte, göz ve kaş işaretleri ile onları alaya almaktadır.
Gerek onların seslerini ve hareketlerini anlatarak, gerekse onların sıfatlarını ve özelliklerini sözleri ve işaretleri ile, gözleri ve kaşları ile, alaylı mimikleri ve küçük düşürücü hareketleri ile ortaya koymaktadır.
DÜŞÜK RUHLARI REDDEDER
Bu, kişilikten yoksun bir insan ruhunun basitleşmiş halini tasvir eden bir tablodur. İslam, yüce ahlaki değerleri gereği böyle düşük ruhların halini reddeder. Bu nedenle İslam, alayı, göz-kaş işaretleri ile aşağılamayı ve ayıplamayı yasaklamıştır. Bu hareketlerin bu kadar çirkin ve iğrenç bir şekilde tasvir edilmesi ve bunun sonucunda tehditlerin ve cezanın yer alması gösteriyor ki, bu anlatım bazı müşriklerin, Allah'ın peygamberine ve müminlere karşı takındıkları gerçek bir durumu canlandırmaktadır. Bunlara verilen cevap korkunç bir tehdidi ve kesin bir tavrı yansıtmaktadır.
AYIPLAMA VE AŞAĞILAMA
Surede konu edilen kişi, içgüdülerinin yönlendirmesiyle malın peşine düşmekte, onu ikide bir saymakta ve saydıkça da zevk almaktadır.
Manevi bünyesine çirkin bir duygu yerleşmekte, bu duygu ise onu insanlığın değerleri ve onurlarını aşağılamaya itmektedir. Dili ile onları ayıplamakta ve eleştirmekte, göz ve kaş işaretleri ile onları alaya almaktadır.
Gerek onların seslerini ve hareketlerini anlatarak, gerekse onların sıfatlarını ve özelliklerini sözleri ve işaretleri ile, gözleri ve kaşları ile, alaylı mimikleri ve küçük düşürücü hareketleri ile ortaya koymaktadır.
DÜŞÜK RUHLARI REDDEDER
Bu, kişilikten yoksun bir insan ruhunun basitleşmiş halini tasvir eden bir tablodur. İslam, yüce ahlaki değerleri gereği böyle düşük ruhların halini reddeder. Bu nedenle İslam, alayı, göz-kaş işaretleri ile aşağılamayı ve ayıplamayı yasaklamıştır. Bu hareketlerin bu kadar çirkin ve iğrenç bir şekilde tasvir edilmesi ve bunun sonucunda tehditlerin ve cezanın yer alması gösteriyor ki, bu anlatım bazı müşriklerin, Allah'ın peygamberine ve müminlere karşı takındıkları gerçek bir durumu canlandırmaktadır. Bunlara verilen cevap korkunç bir tehdidi ve kesin bir tavrı yansıtmaktadır.
MAL İLE GÜÇLENMEK...
Tehdit, maddi ve manevi azabın tablosu ile ateşin somut ve soyut tablosunu canlandıran bir kıyamet sahnesi şeklinde gelmektedir. Bu sahnede suç ile cezanın yolu ve azabın atmosferi arasında bir örtüşme gözetilmiştir. Dili ile gözleri ve kaşları ile hafife alan, insanları aşağılayan, canları ve haysiyetleri alay konusu yapan, mal toplayarak bu malın kendisini ölümsüzleştireceğini sanan bu insanın tablosu! Malla kendini güçlü zanneden bu alaycı insanın karşısında her şeyi kırıp geçen 'hutame'ye atılan, değersiz insanın tablosu yer almaktadır.
Bu tabloda 'hutame' onun bedenini ve büyüklük taslayışını kırıp geçmektedir.
Bu "Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir." Hutame, 'kıran, parçalayan' anlamında bir sıfat olup içine atılan her şeyi yakarak kırıp geçiren cehennemi veya onun özel bir bölümünü ifade eder. Bu ateşin Allah'a bağlanması ve böyle nitelendirilmesi alışılmışın dışında korkutan, ürperten, titreten bir hava estirmektedir. Ve bu ateş, alayın ve horlamanın kaynağı olan; içinde aşağılama, gurur ve kibrin gizlendiği yüreğinin üzerine atılmakta ve bütün vücudu sarıp kuşatmaktadır! Çünkü o günahkâr da dünyada zayıf, çaresiz masumların yüreklerini yakmıştı. Her kötülük önce kalptedir, oradan başlar ve inkâr, hakaret, küfür, alay, aşağılama, çekiştirme, saldırı vb. eylemler olarak dışa taşar.
Onun için âyette azabın da kalpleri saracağı belirtilmiştir. Artık onu kimse kurtaramaz. Burada dünyadayken gönül incitip yürek yakan suçluların, günahkârların uzun direklere, sütunlara bağlandıkları, ateşten kaçıp kurtulmanın mümkün olmadığı bir cehennem tasviri yapılmaktadır.
SES TONUNDA GİZLİ...
Kelimelerin ses tonunda bile bir sertlik hissedilmektedir. "Kuşkusuz o kişi mahvedici ateşe sahip cehenneme atılacaktır. O ateşin ne olduğunu sen nereden bileceksin? O Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir." Bu kadar özlü ve bu kadar üstü kapalı bir ifadenin ardından korkunç bir soru. Ardından hemen cevap ve açıklaması gelmekte.
Bunların hepsi pekiştirme ve önemi vurgulama üsluplarıdır. Ayrıca ifadede tehdit de vardır. Ayrıca anlatım ve duygu açısından bir ahenk vardır. Bu da dili, göz-kaş hareketleri ile alaya alan kişinin çirkin eylemine uygun düşmektedir.
Açıklama: