Cevap :
Bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamını sağlayan, millî şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzını veren ve bireylerini birbirine yaklaştırarak onlar arasında birlik yaratan unsur olarak dilin, millet hayatındaki yeri çok önemlidir. Öyle ki milletin varlığı, dilin varlığıyla mümkündür.
İnsanın geçmişini öğrenmesinde, gününü yaşamasında, geleceğine yön vermesinde, kişiliğini kazanmasında, aynı dili konuşan diğer insanlarla iletişim kurmasında ve kendisini ifade etmesinde dilin çok önemli bir araç olduğu muhakkaktır. Bu bakımdan dil bir anlamda bireye hizmet eder. Ancak, insan tabiatı gereği toplu hâlde yaşamaya ihtiyaç duyar. Çevresinde kendiyle aynı değerleri paylaşan insanların bulunmasını ister. Bu ortak değerlerin oluşturulmasında, paylaşılmasında, nesilden nesile aktarılmasında, milletin varlığını devam ettirmesinde dil, çok önemli bir görevi yerine getirir. Çünkü millet olmanın birinci şartı, aynı dili konuşmaktır.
Dil-Kültür-Edebiyat İlişkisi
Dil, insanların duygu düşünce ve düşlerini; özlem ve isteklerini anlatma aracıdır . Kültür ise;dil,din,ülkü gibi ortak duygu ve düşüncelerin bizde yarattığı değişim ve bileşimdir.Bu nedenle dil bir ulusun temel taşıdır.Dil kültür değerlerimizi geleceğe taşır ve edebiyatın da temel öğesidir.Dil, edebiyatın temel öğesi; edebiyat, kültür birikiminin kendisidir.
Bir Arada Yaşama Sanatı
Tarih boyunca milletler, yurt edindikleri topraklarda var-lıklarını sürdürmüşlerdir. Bu milletlerden bazıları hâlâ yaşamaya devam ederken, bazıları da ömürlerini tamamlamıştır. Tarih boyunca; bu millet ve devletlerden bazıları dönemin siyasî şartları gereği komşuları olan ülkeleri zaptetmiş, o ülkenin milletini de kendi hakimiyeti altına alarak yönetmiştir. Böylece yeryüzünde ırk, renk, dil ve din olarak birbirinden farklı olan milletlerden birinin hâkim, diğerinin ise onun hakimiyeti altında yaşadığı bir yönetim şekli ortaya çıkmıştır. Farklı kültür ve inançların, aynı coğrafyada farklı statülerde yaşamaları, insanlık tarihinde derin izler bırakan savaşlara, ölümlere ve eziyetlere sebep olmuştur. Bugün bile dünyanın bazı bölgelerinde aynı problemler yaşanmaktadır.
Yakın tarihe kadar hakimiyeti altında başka millet ve dinlere mensup topluluklar bulunduran devletlerden biri de Osmanlı'dır. Osmanlı, hakimiyeti altındaki millet ve toplulukların insanî hak ve hürriyetlerini göz önünde bulundurduğu mükemmel sistemiyle, günümüz devletlerine de örnek teşkil etmiştir. Kuruluşundan itibaren teb'ası arasında başka millet ve dinlerden topluluklar da bulunan Osmanlı'da, Müslüman nüfus ile Müslüman olmayan unsurlar, iç içe ve belli bir düzen içerisinde yaşamışlardır. Osmanlı devletince uygulanmış olan kaynağını İslâm hukukundan alan ve farklı dinlerden insanların asırlarca bir arada yaşamalarını sağlayan bu idari düzenin adı: "Osmanlı Millet Sistemi"dir. Millet sistemi; bir bölgenin İslâm ülkesine katılmasından sonra, buradaki kitap ehlinin bir ahitname ile, İslâm devletinin idaresi altına girmesinden doğan bir teşkilat veya bir hukukî varlıktır.