Seval159
Cevaplandı

Peygamberimizin Hz. Hatice ile evlenmesi ile ilgili kısa bilgi

saçma şeyler yazanı şikayet ederim.

Cevap :

Hz. Hatice, Kâinatın Efendisini çocukluğundan beri tanıyordu. Ticaret mallarının başında Şam`a göndermesi ise, onu daha da yakından tanımasına vesile olmuştu. 
Dul olan Hz. Hatice, o sırada Kureyş kadınları arasında asâlet, şeref ve zenginlik bakımından üstün mevkie sahip bulunuyordu. Aynı zamanda Cenab-ı Hak, pek az kadına nasip olacak bir güzelliği de kendisine ihsan etmişti.
O âna kadar kabilesinden bir çok kimse evlenmek için kapısını çalmış ise de, o bunların hiçbirini kabul etmemişti.98 Âdeta evlenmeyi düşünmüyor gibiydi. 
Ne var ki, kader şimdi karşısına bambaşka bir şahsiyet çıkarmıştı. Ruhundaki güzellikler yüzüne aksetmiş, gönlündeki sevgi sîmâsında tebessüme dönüşmüş, zihnindeki derin düşünce dışarıya ciddiyet ve samimiyet şeklinde tezahür etmiş müstesna bir insan.
Daha önce bütün Kureyş büyüklerinin evlenme teklifini reddeden ve âdeta evlenmek fikrini zihninden atmış bulunan Hz. Hatice, bu eşsiz insanla daha yakından tanışınca, bu fikrinden vazgeçti. İlahî kader, bu iki insanın kalbini birbirine ısındırmayı takdir etmişti.

Hz. Hatice`den Gelen Teklif
Evlenme teklifi, bizzat Hz. Hatice`den geldi. İffeti ve namusunu koruması sebebiyle Cahiliye Devrinde bile tertemiz kadın mânâsına gelen "tâhire" lâkabıyla anılan Hz. Hatice`den.
Teklifi getiren Hz. Hatice`nin yakın arkadaşı Münye kızı Nefise ile Peygamberimiz arasında şu konuşma geçti:
"Ey Muhammed, seni evlenmekten alıkoyan şey nedir?" 
"Elimde evlenecek kadar param yok."
"Eğer bu temîn edilse ve sen, mala, güzelliğe, şeref ve denkliğe dâvet edilsen icâbet eder misin?"
"Kimdir bu?"
"Hüveylid in kızı Hatice."
"Ama, bu nasıl olabilir?" 
"Orasını ben bilirim."
"O halde, ben de kabul ediyorum."99
Nefise, sevinç içinde Kâinatın Efendisi ile konuştuklarını gelip Hz. Hatice`ye iletti. Hz. Hatice`nin sonsuz memnuniyeti, yüzündeki tebessümlerden okunuyordu. Nefise`yle birlikte sevinç ve memnuniyetlerini yaşadıktan sonra, Peygamberimize şu haberi gönderdi:
"Ey amcam oğlu! Sen, benim akrabam olduğun 100, kavmim içinde şerefli, güvenilir kimse, güzel huylu, doğru sözlü bulunduğun için seninle evlenmeyi arzu ediyorum."101
Teklifi alan Efendimiz, durumu amcası Ebû Tâlib`e bildirdi. Ebû Tâlib teklifi tahkik etti. Hz. Hatice`nin böyle bir evliliği istediğini bizzat kendisinden öğrendi. 

Hz. Hatice, Kâinatın Efendisini çocukluğundan beri tanıyor­du. Ticaret mal­la­rının başında Şam’a göndermesi ise, onu daha da yakından tanımasına vesile olmuştu.

Dul olan Hz. Hatice o sırada, Ku­reyş kadınları arasında soy sop, şeref ve zen­ginlik bakımından en üstün mev­kiye sahip bulunuyordu. Aynı zamanda, Cenab-ı Hak, Ce­mîl ismiyle, pek az kadına nasip olacak bir güzelliği de kendi­sine ihsan etmişti.

O âna kadar, kabilesinden birçok kimse evlenmek için kapısını çalmış ise de, o bunların hiçbirini kabul etmemişti.[1]Adeta, evlen­me­yi düşünmüyor gi­biydi.

Ne var ki kader şimdi karşısına bambaşka bir şahsiyet çıkarmıştı: Ruhun­daki güzellikler yüzüne aksetmiş, gönlündeki sevgi simasında tebessüme kal­bolmuş, zihnindeki derin düşünce dışarıya ciddiyet ve samimiyet şeklinde tezahür etmiş müstesna bir insan...

Daha önce bütün Ku­reyş büyüklerinin evlenme teklifini reddeden ve adeta evlenmek fikrini zihninden atmış bulunan Hz. Hatice, bu eşsiz insanla daha ya­kından tanışınca, bu fikrinden vazgeçti.

İlâhî kader, bu iki insanın kalbini birbirine ısındırmayı takdir et­mişti. Her şeye rağmen Ku­reyş’in ileri gelenleri ve zenginleri, kaderin çizmiş olduğu bu programı bozamamışlardı.