Alice4493
Cevaplandı

Bunların Türkçe sözlükten anlamlarını istiyorum çünkü beni Türkçe sözlüğüm kayboldu da

Bunların Türkçe Sözlükten Anlamlarını Istiyorum Çünkü Beni Türkçe Sözlüğüm Kayboldu Da class=

Cevap :

Cevap:

1-Ağırkanlı:

1. sıfat,mecaz Ağırcanlı.

2. isim, mecaz ruh bilimi Hippokrates'in ortaya attığı ağırcanlılık, soğukluk, kolayca duygulanmayış gibi nitelikleri kendinde toplayan kişilik tipi.

2-Büzmek:

1. Buruşturarak, sıkıştırarak veya kıvrım yaparak bir şeyin alanını ve hacmini küçültmek.

2. Kısmak.

3-Cafcaflı:

1. sıfat Gösterişli, fazla şık, şatafatlı:

"Ada vapuru yandan çarklı / Bayraklar donanmış cafcaflı" - Melih Cevdet Anday

2. sıfat Karışık, gürültülü patırtılı, tehlikeli:

"Taburda hem de muharebenin en cafcaflı yerindeydiml" - Ömer Seyfettin

4-Çadır:

1. isim Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ:

"Kılıcını çekip tek başına atını, düşman başkumandanının çadırına saldırarak ölüm arayan Türk kumandanları görülmüştür." - Atatürk

2. isim Gölgelik olarak kullanılan tente veya şemsiye.

5-Çepeçevre:

1. sıfat Bütün yanlarını kuşatan:

"Çepeçevre dağlar arasında Manisa, akşamları morararak susar." - Peyami Safa

2. zarf Bütün yanlarını kuşatacak biçimde, fırdolayı:

"Gazetelerle dergileri gözden geçirip bakanlıkla ilgili yazıları çepeçevre kırmızı kalemle çizerdi." - Necati Cumalı

6-Çeşni:

1. isim Yiyeceğin ve içeceğin tadı, tadımlık:

Çeşni olsun diye...

2. isim, mecaz Özellik:

"Ben sadece ballar balından birkaç çeşni sunmaya çalıştım." - Ahmet Kabaklı

3. isim, mecaz Farklılık:

"Bu taşçılar topluluğunun tadını, çeşnisini başka hiçbir yerde bulamazlardı." - İsmail Hakkı Baltacıoğlu

7-Fasıl:

1. isim Bölüm, kısım, devre:

"Kitabı kapadı, biraz durdu, sonra tekrar açarak o faslı sonuna kadar bir hamlede okudu." - Peyami Safa

2. isim Dönem, devre:

"Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç" - Yahya Kemal Beyatlı

3. isim Belli bir sürede yapılan iş, karşılaşılan durum veya olay:

"Fazla olarak arada bir patronu çekistirmek, dedikodu yapmak faslı da kapanacak." - Halide Edip Adıvar

4. isim, ekonomi Bütçede ayrı ayrı gösterilen bölümler.

5. isim, müzik Peşrev, nakış, şarkı, saz semaisi vb. parçaların belli bir sıraya göre çalınıp söylenmesi:

"Radyo ince sazdan sultaniyegâh faslına başlamış." - Atilla İlhan

6. isim, tiyatro Orta oyununa başlamadan önce saz takımının çaldığı köçek havası ve curcuna.

7. isim, eskimiş, tiyatro Osmanlı ve Arap tiyatrosunda oyunun perde bölümü.

8-Gülle:

1. isim Eskiden som taş veya demirden, yuvarlak bir biçimde yapılırken, günümüzde çelikten silindir biçiminde, bir ucu sivri olarak yapılan top mermisi:

"Atılan gülle ve lağımlardan kale duvarlarında geniş menfezler açıldı." - Orhan Seyfi Orhon

2. isim, spor Atletizm yarışmalarında atılan, pirinç veya pirinçten daha sert bir maddeden yapılan, erkekler için 7,257, kadınlar için 4 kilogram olan madenî küre.

9-Köhne:

1. sıfat Eskiyip yıpranmış, bakımsız kalmış:

"Annemin çocukluğundan beri yanından ayırmadığı köhne ciltli, küçük bir Mushaf'ı vardı." - Yahya Kemal Beyatlı

2. sıfat, mecaz İçinde yaşanılan zamana göre geride kalmış, eskimiş, çağ dışı:

Köhne bir düşünce.

10-Maruz:

1. sıfat Bir olayın, bir durumun etkisinde veya karşısında bulunan:

"Herkes, her an müthiş bir tehlikeye maruzdur." - Peyami Safa

2. sıfat, eskimiş Arz edilen, sunulan, verilen.

11-Marya:

1. isim, hayvan bilimi Beş yaşından büyük veya damızlık dışı bırakılmış dişi koyun.

2. isim Dişi hayvan.

3. isim Bir tür küçük balık.

12-Meddah:

1. isim, eskimiş Taklitler yaparak, hoş hikâyeler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı:

"Ramazan geceleri bu kahveye meddahlar, cura, bağlama gibi meşhur saz çalanlar geliyordu." - Osman Cemal Kaygılı

2. isim, eskimiş, mecaz Öven, aşırı övgüde bulunan kimse.

13-Mızmız:

1. sıfat Her şeyde kusur bulan, hiçbir şeyden memnun olmayan:

"Kız bizden büyük olmalıydı; mızmız, zayıf, silik bir şeydi." - Emine Işınsu

2. sıfat Çevresindekileri rahatsız edecek kadar yavaş olan.

14-Nimet:

1. isim İyilik, lütuf, ihsan:

"Başımızdan gitmesi, ekşi suratından kurtulmamız da bir nimetti." - Sermet Muhtar Alus

2. isim Yaşamak için gerekli her şey:

"Desem ki sen benim için hava kadar lazım / Ekmek kadar mübarek / Su gibi aziz bir şeysin / Nimetsin, nimettensin" - Cahit Sıtkı Tarancı

3. isim Yiyecek içecek, özellikle ekmek.

4. isim, mecaz Yararlanılan imkân:

Evinizin yerinize bu kadar yakın oluşu nimet.

15-Oğul:

1. isim Erkek evlat, mahdum:

"Bir emrihak vaki olduğu zaman yerimize oğullarımız geçecek." - Feridun Fazıl Tülbentçi

2. isim Bazı kelimelerin anlamını pekiştirmek için kullanılan bir söz:

Hinoğluhin.

3.isim Bir ana arıyla birlikte kovandan ayrılan, yeni yetişmiş arı topluluğu:

Oğul arı.

4. ünlem Yaşlı kimselerin genç erkeklere söylediği bir seslenme sözü:

"Bu su onu da devirir oğul!" - Sait Faik Abasıyanık

16-Paçavra:

1. isim Eskimiş bez veya kumaş parçası, çaput:

"Gemiden, sırtında çıkıntı ve üzerinde paçavralarla kör ve sağır bir adam indi." - Ihsan Oktay Anar

2. isim, mecaz Değersiz ve iğrenç şey veya kimse.

17-Yanaşma:

1. isim Yanaşmak işi:

"Ufak çocukların sigara için yanaşmalarına içerlemişimdir." - Sait Faik Abasıyanık

2. isim Genellikle bir çiftçi yanında çalışan işçi, tutma:

"Arabayı yaşlı bir çiftlik yanaşması sürüyor." - Necip Fazıl Kısakürek

18-Zemin:

1. isim Taban, döşeme, yer:

"Kırmızı bir zemin üstünde bir sürü insan, havada uçan beyaz bir kuşa bakıyorlardı." - Memduh Şevket Esendal

2. isim Kumaş, süslü kâğıt, halı, yer muşambası, tablo vb. desenli nesnelerde, biçimlerin üzerinde yer aldığı renk:

Zemini mavi bir halı. Zemini beyaz bir basma.

3. isim, mecaz Temel, dayanak:

"Asıl sohbet zemini nadide yemek tarifi, köşk ve bahçe tanzimidir." - Refik Halit Karay

4. isim, mecaz Ortam:

"1908'den önceki zemin ve zamanı göz önüne almalı." - Yahya Kemal Beyatlı

5. isim, eskimiş Yeryüzü, dünya.

19-Zımbalamak:

1. Bir şeyin üzerinde zımba ile delik açmak:

"Belki o biletleri zımbalayan delikanlı karnesini ona vermiş, bir de çay içirmiştir." - Sait Faik Abasıyanık

2. argo Bıçaklamak, bıçakla vurmak, öldürmek.

20-Üzengi:

isim

Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan, altı düz demir halka:

"Iyi süvarilik gururuyla ayaklarını üzengiden çıkarmış, dizginleri bırakmış." - Falih Rıfkı Atay

Açıklama:

Başarılar dilerim. ♡