Cevap :

Cevap:Açık vermek: 1) Geliri, giderini karşılamamak. “Maaşımız yetmeyecek bu ay, galiba açık vereceğiz.”  2) Ortaya çıkmaması gereken şeyi farkında olmadan belli etmek. “Dikkat et de düşmanlarına açık verme.”

Ağzı laf yapmak: Güzel, inandırıcı söz söyleme yeteneği olmak. “Politikacı mı olacaksın, ağzın laf da yapmalı.”

Ağzına bir parmak bal çalmak: Amacına ulaşmak için birini tatlı sözlerle bir süre oyalamak, kandırmak; umut verip ikna ederek işini yaptırmak. “Öyle bir insan ki ağzına bir parmak bal çal, sonra her istediğini yaptır.”

Akşamdan kavur, sabaha savur: Kazandığını günü gününe harcayan, har vurup harman savuran, savruk kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır.

Akşamı iple çekmek: Gecenin olmasını sabırsızlıkla beklemek. “Ne güzel bir ziyaret olacak. Akşamı iple çekiyorum.”

Altı kaval, üstü şeşhane /Şişhane: Daha çok giyim için “altı, üstüne; bir parçası öbür parçasına uymaz.” anlamında kullanılır. “Çabuk çıkar şu üzerindeki altı kaval üstü şeşhane elbiseyi, yoksa rezil olacaksın el âleme.”

Anasından doğduğuna pişman: 1) Üşengeç, çok tembel. 2) Canından bezmiş. “O işi yaptı ama anasından doğduğuna bin pişman.”

Bağrı yanık : Çok dertli, acılı (kimse).

Bahtına küsmek : İşlerin ters gitmesi yüzünden karamsar olmak; şansına küsmek, talihine küsmek.

Barut kokusu gelmek (burnuna) : Savaş ya da tehlikeli bir şey olacağını sezmek.

Bastığı yeri bilmemek: Sevinç, heyecan, vb. etkisiyle davranışlarını denetleyememek, şaşırmak, ne yaptığını bilememek.

Başı dertte (olmak) : Sıkıntılı, tehlikeli bir durum içinde (olmak).

Başı kabak: 1. Saçları dökülmüş. 2. Başında şapka, başörtüsü vb. olmayan.

Bir araba laf: Bir yığın gereksiz, yersiz söz.

Bohçasını koltuğuna vermek : Kovmak, defetmek, işine son vermek.

Burnu büyümek : Kendini büyük biri olarak görmeye başlamak; başkalarını beğenmemek.

Can evi: 1. Yürek. 2. En duyarlı bölge. “Onları can evlerinden vurmaya yemin etti.”

Cinleri başına toplamak: Öfkelenmek, kızmak, çok sinirlenmek. “Zorla cinleri başıma topladınız.”

Cevabı yapıştırmak: Karşısındakinin, beklemediği, ters, güç duruma düşürücü bir cevap vermek. “Öyle bir cevap yapıştırdı ki karşısındaki donakaldı.”

Çam yarması: İri gövdeli insan.

Çekeceği olmak: Çok acı çekeceği, sıkıntıya gireceği bir iş ya da durumla karşılaşacağı sezilir olmak. “Öyle anlaşılıyor ki bu çavuştan çekeceğimiz var.”

Çiçeği burnunda: Çok taze, yeni koparılmış. “Çiçeği burnunda bir haber getirmek için yarışa girdi muhabirler.”

Çoluk çocuğa karışmak: Evlenip, çocukları dünyaya gelip, onlarla uğraşır olmak. “Vay canına! Daha dünkü çocuktu, bugün çoluk çocuğa karışmış! Zaman ne çabuk da geçiyor.”

Dallanıp budaklanmak: Genişleyip yayılmak, gittikçe büyüyerek karışık bir durum almak. “İşi dallandırıp budaklandırmada üstüne yok hani!”

Dara getirmek: Aceleye getirmek, gerektiği gibi zaman ayıramamak. “Biraz erken kalkalım da dara getirmeden yapalım işi, güzel olsun.”

Defe (tefe) koymak: Dedikodusunu yapmak, kınayan bir dille başkalarına anlatmak, alaya almak. “Sakın söyleme, yoksa bizi defe koyarlar.

ATASÖZLERİ

Varlıklı, ama akılsız ve hesapsız kişi, malını gereksiz yerlere harcar, telef eder.

Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış

Aç olan kimse, ne türlü rahatlık sağlanırsa sağlansın, dinlendirilemez; uyuyamaz. Bir gerekseme içinde bulunan kimse, ancak onun giderilmesiyle rahata kavuşturulabilir.

Acar tazı çullu da belli olur, çulsuz da

Değerli kişi, gösterişi, giyim kuşamı olmasa da değerinden bir şey yitirmez; nerede olsa tanınır.

Acele ile menzil alınmaz

Acele etmekle daha çabuk sonuç alınır sanılmamalıdır.

Acele işe şeytan karışır

İvilerek yapılan iş yanlış, bozuk olur.

Acele yürüyen yolda kalır

İş yaparken iven şaşırır, işini sona erdirmez

Baba eder, oğul öder

Babanın yaptığı kötü bir işin sıkıntısını oğlunun çekebilir.

atBaba himmet. – Oğul hizmet

Büyüklerin, kendilerine el uzatıp yardım etmelerini istemeye hak kazanabilmek için küçüklerin görevlerini iyi yapmaları gerekir.

Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır

Babanın yaptığı kötü işin sıkıntısını çocuk çeker

Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana

Baba malına güvenip kazanç yolunu tutmamak çok yanlıştır. Baba malının değeri pek bilinmediği gibi hazır mal da çabuk biter.

Babamın (anamın) öleceğini bilseydim, kulağı dolu darıya satardım ı

İnsan en değerli bir malının karşılıksız olarak elinden gideceğini, kaybedeceğini bilebilse, onu yok denilecek kadar az para ile satmak ister.

Babanın sanatı oğla mirastır

Çocuk daha küçük yaşta ister istemez babasının sanatı ile ilgilenir.

Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babayı bir salkım üzüm vermemiş

Çabalama ile çarık yırtılır

Olmayacak işi zorla yapmaya çalışan zarara uğrar.

Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme

Kişi, çağrıldığı yere gitmelidir. Bu en azından bir nezaket gereğidir; ödev de olabilir. Çağrılmadığı yere gitmemelidir. Gitmek, yüzsüzlük ve arsızlık olur.

Çağrılmayan yere çörekçi ile börekçi gider

Çağrılmadığın yere gitme. Sen çörekçi yada börekçi misin ki satış yapacakmış gibi şu kapıya, bu kapıya çağrılmadan gidesin?

Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.

Açıklama:İyi dersler