BEN BÜYÜKÜM
Üç yaşında minimini bir çocuk varmış. Küçücük elleri, küçücük ayakları, küçücük bir burnu varmış. Bu çocuğun bir de ağabeyi varmış. Ağabeyin elleri, ayakları, burnu kocamanmış. Küçük kardeş çok üzülürmüş. “Ben ne zaman büyüyüp ağabeyim gibi olacağım?” dermiş. Ağabeyi ile ellerini üst üste koyarlarmış, hep ağabeyin eli daha büyük çıkarmış. Ayaklarını üst üste koyarlarmış, yine büyüklük yarışını ağabeyi kazanırmış. Küçük kardeş ağabeyine çok kızarmış o zaman. “Ben senden büyüküm! Ben senden büyüküm!” diye bağırırmış. Ağabeyi yalnızca gülermiş ona.
Aslında üç yaşındaki bütün diğer çocuklar gibiymiş o da. Bebek değilmiş elbette ama daha “büyük bir çocuk” da değilmiş! Annesi onu kucağına alıp, “Benim canım bebeğim.” diye saçlarını okşadığında, annesine de çok kızarmış. “Ben bebek değilim! Ben kocamanım, büyüküm!” dermiş. Annesi yalnızca gülermiş ona. Bu küçük kardeşin kendisi gibi küçücük oyuncakları varmış. Küçük hayvanları, küçük askerleri, küçük adamları… Renk renk arabaları… Hepsi de küçük çocuktan küçükmüş. En çok küçük ayısını ve Özgecan bebeğini severmiş küçük kardeş. Onlar da küçük kardeşten çok küçüklermiş. Bütün oyuncaklarının yanında küçük kardeş kocamanmış ama evde kimse bunun farkında değilmiş. Herkes ona hep, “Sen küçüksün!” der dururmuş.
yukarıdaki hikayenin devamını getiriniz