Cevap :
Bir varmış, bir yokmuş. Vaktin birinde, başı kel, yüzü güleç bir Keloğlan varmış. Bu Keloğlan günün birinde, yolda giderken bir nohut tanesi bulmuş.
Evde, nohut tanesini havaya atıp tutarken, birden yere düşürmüş, tahtaların arasına kaçırmış. Elimi sokup alayım demiş, ama eli sığmamış; parmağımı sokup alayım demiş, ama parmakları nohuta ulaşamamış. Sonunda koşmuş marangoza gitmiş:
Aman usta, yetiş usta! Evde tahtaların arasına nohut tanesi kaçtı. Şu tahtaları kesip arala da, nohutu oradan çıkarıver.
Ama marangoz hiç oralı olmamış:
Git başımdan Keloğlan, işimi bırakıp gelemem!
demiş. Keloğlan sinirlenmiş, kel kafası kıpkırmızı olmuş:
Bir varmış, bir yokmuş. Vaktin birinde, başı kel, yüzü güleç bir Keloğlan varmış. Bu Keloğlan günün birinde, yolda giderken bir nohut tanesi bulmuş.
Evde, nohut tanesini havaya atıp tutarken, birden yere düşürmüş, tahtaların arasına kaçırmış. Elimi sokup alayım demiş, ama eli sığmamış; parmağımı sokup alayım demiş, ama parmakları nohuta ulaşamamış. Sonunda koşmuş marangoza gitmiş:
Aman usta, yetiş usta! Evde tahtaların arasına nohut tanesi kaçtı. Şu tahtaları kesip arala da, nohutu oradan çıkarıver.
Ama marangoz hiç oralı olmamış:
Git başımdan Keloğlan, işimi bırakıp gelemem!
demiş. Keloğlan sinirlenmiş, kel kafası kıpkırmı