Cevap :

Cevap:

remzi dokuz çilek ve iki üç şeker kamışıyla eve geldiğinde sabağin dördüydü günde on altı saat çalışan bir yeraltı işçisi için oldukça dokunaklı bir sahne

dokunaklı vede göz yaşartıcı

sol gözü yaşardı diğerini o lanetli gecede şiddetli ışıma yüzünden kaybetmişti karısını düşündü hiç unutmadığı karısını hamileydi kıyamet doğuma dört ay kala kopmuştu bombalar patlamış yeri göğü radyoaktif toz bulutları kaplamış bildiği canlı türlerinin tümü ve dünya nüfusunun beşte biri o gece bir okadarda zaman içinde kanserden açlıktan ve bakimsizliktan yeryüzünden silinmişti kıyametin adı büyük savaştı zavallı karısıda felaketten nasibini almış kemiklerine işleyen kansere iki ay dayanabilmişti son arzusu ateşten farksızdı aydınlık ama yakıcı gece yine bu saatlerde ahh demişti burnuma buram buram çilek kokuları geliyor remzi reçel mi kaynattın?

o an remzi,savaşı başlatan soysuzlara lanetler okumuş,kadının ellerine sımsıkı ve sessizce ağlamıştı.Çünkü o günlerde çilek bulmak şöyle dursun,insanlar bir dilim ekmek için bir birilerini öldürüyorlardı.

karısı gözlerini yumduktan hemen sonra komşuları Mukaddes Hanım (oda altı ay sonra açlıktan olmuştu)bebeği kurtarmış,temizinin eline tutusturmustu.Minnacikti.bir damlacıktı.ayrilikti.Vede hüzün... bebeğine bakarken remzinin sol gözünden yağmurlar dökülmüştü.Tıpkı şimdi olduğu gibi... Ama bu gece başkaydı.bu gece gozyaslarinda umut vardi.Hatta biraz da sevinç...Kızının doğum günüydü.Sekiz yasına basıyordu.Dile kolay! sekiz koca sene!Durmaksızın yağan yağmurlar kesif bulutları inceltmis, güneş sıcacık kollarını uzatmaya ve toprak ana müşfık bağrını yeniden açmaya başlamıştı.Remzi,hatıralarından sıyrılıp suŕprizini hazırlamaya koyuldu.Cileklerle şeker kamışlarını temizledi,onları ocakta kaynayan suya boşalttı ve bekledi.

devamı ise dedektifdergi.com da