Cevap :

PoRTaL

Psikoloji, ruh anlamına gelen “psyche” (psike) ve bilgi anlamına gelen “logos” sözcüklerinden oluşmuştur. Buna göre psikoloji, ruh bilgisi anlamına gelir İlk Çağ'da Aristoteles (M.Ö. 384-322) tarafından bu anlamda kullanılmış ve uzun sü­re felsefe içinde yer almıştır. 19. yüzyılın sonlarında bir bilim dalı olarak gelişen psi­koloji, ruh açıklamalarını bir tarafa bırakmıştır.

     Psikoloji, 19. yüzyılın sonlarında bağımsız bir bilim dalı haline gelmiştir. Daha sonra felsefenin etkisinden kurtularak pozitif bir bilim olma çabası içine girmiştir. Bu amaçla ilk psikoloji laboratuvarı 1879 yılında Almanya'nın Leipzig Üniversi-tesi'nde Wilhelm Wundt (Vilhelm Vunt, 1832-1920) tarafından kurulmuştur. Böylece psikolojinin konu ve yönteminin ne olması gerektiği ile İlgili tartışmalar ve çalış­malar hız kazanmıştır. Bu çalışmalar sonucu psikolojide, farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır.


                                        

           Psikolojideki her yaklaşım, davranışı farklı bir yönü ile ele alarak değişik yöntemlerle açıklamaya çalışmaktadır Tarihî gelişim içinde bu yaklaşımların sayısı çok fazladır. Bunların başlıcaları; Yapısalcılık, İşlevselcilik, Geştalt, Davranışçılık, Psikodinamik Yaklaşım, Hümanisttik Yaklaşım, Biyolojik Yaklaşım ve Bilişsel Yaklaşımdır.

         Yapısalcılık, zihnin yapısını temele alan, Wundt'un öncülüğünü yaptığı akım­dır. Wundt'a göre psikoloji, bilinci, onun yapısını ve onu meydana getiren eleman­ları incelemelidir. Bunu yaparken bireyin bir olay ya da konu hakkında kendi ken­dini gözleyip araştırmacıya aktarması ilkesine dayanan içe bakış (iç gözlem) tekniğini kullanmalıdır.

        İşlevselcilik, zihnin yapısını değil işlevlerini konu edinen akımdır. Bu akımı savunan W. James (Ceymis, 1842-1910) ve J. Dewey (Dövi, 1859-1952) gibi psikologlara göre bilinç, algılama, düşünme gibi süreçlerin insan yaşamındaki önemi gözlem ve iç gözlem yöntemi ile araştırılmalıdır. Bu yöntemle bireyin çevreye, yaşama daha iyi uyum sağlaması için gerekli bilgiler toplanabilir.

         Geştalt psikolojisi, başta algı olmak üzere düşünme, öğrenme gibi zihinsel süreçlerin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini savunur. Bütünün parçadan ayrı ve daha karmaşık olduğunu kabul eder. Gestaltçıların bu görüşleri psikolojide özellikle algı ve öğrenme konusunda büyük yararlar sağlamıştır.alıntı

Wilhelm Wundt 1832-1920 tarafından kurulmuştur.