Cevap :
Cevap:
Yirminci yüzyılın başlarında Dünya’nın en alt ve en üst noktalarında gerçekleştirilen keşifler, yani Kuzey ve Güney Kutupları’na ulaşılması dünyanın dikkatini bu bölgelere çekti. Nasıl Amerika kıtasının keşfedilmesiyle bakir toprakların sağladığı imkânlar, insanlığın gelişimi için yeni ufuklar açtıysa, kutup bölgeleri için de aynı şey söz konusu olabilirdi. Gerçi kara canlıları ve bitki örtüsü bakımından durum ümit verici değildi ama denizlerdeki hayat çok zengindi, aynca yeni maden ve petrol kaynaklan bulunabilirdi. Bütün bunlar kutup bölgelerine ilgi duyan ülkelerin iştahlarını kabarttı.
Kuzey Kutbu
Ne var ki Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyinde yer alan “Arktik” adı verilen bölge boş değildi. Bölgede çevrenin olağanüstü zor koşullarına uyum sağlamış Eskimolar (veya kendilerine verdikleri adla İnuitler) binlerce yıldır yaşıyordu. Topraklarının bir kısmı Kuzey Kutup Dairesi içinde kalan ABD (Alaska), Kanada, Norveç, İsveç, Finlandiya ve Rusya doğal olarak bölgeyle ilgiliydiler. İzlanda’nın toprakları dairenin hemen çizgisinde bitiyordu. Dairenin içinde yer alan Grönland ise bağımsız bir ülke değildi, Danimarka’ya bağlıyd