Cevap :
Cevap:
Sosyal Hayat
Açıklama:
Osmanlı şehir ve mahallelerinde çok kültürlü bir sosyal hayat gelişmiştir.
Panayır ve Şenlikler
Osmanlı Devleti toplum hayatı açısından panayırlar ve şenlikler önemli bir yere sahiptir. Osmanlı panayırlarında ülkenin çeşitli bölgelerinden gelenler hem ürünlerini satarlar hem de toplumsal kaynaşma, dayanışma ve bir arada bulunma kültürünü yaşatırlardı. Osmanlı Devleti’nde padişahın tahta çıkışları şenlik havasıyla geçmiştir. Bunun yanında sultanların evlilikleri ve şehzadelerin doğumları ile sünnet merasimleri şenlik havasında yapılmıştır. Yapılan şenlikler içinde ramazan ayları özel bir öneme sahiptir. Teravih namazından sonra Müslümanlar kahvehanelerde ve odalarda toplanarak eğlenmişlerdir. Meddah, orta oyunu, karagöz gibi eğlenceler tertip edilmiştir. 16. yüzyılda padişahların tahta geçişi ve kazanılan zaferler dolayısıyla donanma şenlikleri düzenlenmiştir. Şenlikler halka tellallar vasıtasıyla duyurulurdu. İstanbul baştan başa süslenir, minareler arasında mahyalar asılırdı. Top atışıyla başlayan şenliklerde havai fişekler, hokkabazlar, cambazlar gösteriler yapmışlardır. Donanma şenliklerinde geceleri fener alayları düzenlenmiştir.
Dinî Törenler
Osmanlı Devleti’nde çeşitli törenler düzenlenmektedir. Osmanlı’da bu törenler günlük hayata yansımıştır. Sürre alayı, kadir alayı, mevlit alayı, âmin alayı, dinî törenler arasındadır. Kandil geceleri haremde çok hareketli geçerdi. Kandil tebrikleri bu iş için hazırlanmış salonda yapılırdı. Mevlüt okunur, dualar edilir ve padişah tebrikleri kabul ederdi. Ramazan ayları Osmanlı Devleti’nde farklı bir havada geçirilirdi. Teravih namazından sahura kadar türlü eğlence ve sohbetler yapılırdı. Ramazanın 27. gecesi olan Kadir Gecesi’nde kadir alayı düzenlenirdi.
Yemek Kültürü
Osmanlı şehir ve mahallelerinde, en küçük aileden, saraydakine kadar tüm mufaklarda kendine özgü bir yemek kültürü oluşmuştur). Yemekler gümüş sini üzerinde servis edilmiştir. Yere oturarak yemek yeme Osmanlı Devleti’nde âdettendi. Dana eti pek tercih edilmezken mevsimine göre kuzu eti tercih edilmiştir. Eğer zamanı değilse koyun eti tüketilmiştir. Kebap, külbastı, köfte vb. gibi et yemeklerinin anında tencere yemekleri de tüketilmiştir. Dolmalar, pilav çeşitleri, şerbetler, tatlılar Osmanlı mutfağına özgü yiyecekler arasında yer almıştır. Osmanlı saray mutfağı ile ilgili teşrifat kuralları Fatih Sultan Mehmed tarafından yapılmıştır. Saray mutfağında günlük yaklaşık iki bin kişilik yemek hazırlanmıştır. Zifayetlerde ve şenliklerde binlerce kişi için yemekler hazırlanmıştır.
Kıraathane-Kahvehane ve Bozahane Kültürü
Kahve ve kahvehane Türk insanının yaşamına 16. yüzyıldan itibaren girmiştir. Kahvehaneler toplumsal paylaşımın gerçekleştiği ve geçmişin yâd edildiği kültürel mekânlardır. Kıraathane, kahvehaneden daha sonra ortaya çıkmış ve bu mekânların okuma salonu biçimine dönüşmüş şeklidir. Kıraathaneler halkın dostlarıyla görüşüp sohbet etmek için toplandıkları yerlerdir. Aynı zamanda şairler, meddahlar ve saz şairlerinin kültürel etkinlikte bulundukları yaygın eğitim mekânıdır. Kahvehanelerin kıraathane (okuma evi) olarak faaliyet göstermesi Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’ne rastlamaktadır. Bu dönemden sonra kahvehanelerde edebî faaliyetler artmıştır. Kahvehaneler meddahların konuşma yeri, saz şairlerinin saz çalma ve söyleme, mâni yarışlarının yapılma yeridir. Kahvehanelerin fonksiyonları arasında karşılıklı tartışmalarla fikir alışverişinde bulunmak, güncel meseleler hakkında bilgi almak bulunmaktadır. Kahvehaneler özellikle ramazan aylarında daha hareketli olmaktadır. Ramazan ayında kahvehanelerde sazlı sözlü meclisler kurulmakta, aşıklar atışmakta ve edebiyatçılar da eserlerini anlatmaktadırlar. Osmanlı Devleti’nin sınırlarının genişlemesiyle birlikte yiyecek ve içecek konusunda etkileşim yaşanmıştır. Bu etkileşim Osmanlıların Balkan topraklarına geçmesiyle birlikte boza kültürünün Osmanlılara geçmesini sağlamıştır. Boza, Osmanlıların beğenerek tükettikleri bir içecek türü olmuştur.
Kıyafetlerdeki Çeşitlilik
Klasik Çağ’da Osmanlı şehir ve mahallelerinde çok kültürlü sosyal bir yapı vardır. Müslümanlarla gayrimüslimler arasındaki kıyafet konusunda çeşitlilik bulunmaktadır. Erkek ve kadınların kıyafetleri arasında da çeşitlilik vardır. Kadınların giysileri ferace, yaşmak ve her zaman olmamak koşuluyla peçeden oluşmaktadır. Ferace sokağa çıkarken giyilen dış giyim çeşididir. Yaşmak kadınların sokakta giydikleri feracenin
üstünden sarkıtılarak kullanılan beyaz bir örtüdür. Kadınların gömlekleri erkeklerin gömleklerine benzerse de yakası, kolları ve kenarları işlidir. Kadınlar süslü ipekliler, uzun ceketler, şalvarlar ve altları kabaralı çizmeler giymişlerdir. Erkek kıyafetleri ise şalvar, gömlek, kaftan biçimindeki kıyafetlerden oluşmuştur. Osmanlı şehir ve mahallelerinde yaşayan gayrimüslimlerin kıyafetlerinde belirli bir anlayış getirmiştir. Gayrimüslimler ile Müslümanların karışmasını önlemek için kıyafetlerdeki kumaşın cins ve renklerinde sınırlandırmalar yapılmıştır. Örneğin 1568 tarihli bir düzenlemede, "... gayri Müslimlerin kullandığı feracelerin kül rengi karaca çuhadan yapılması ve damgaların kumaş olmaması, kuşakların yarı yarıya pamuk ve ipek olması ..." emredilmiştir.