Cevap :
→Öncelikle Merhaba←
Sorunuz⇒Hz.Muhammed'in (s.a.v) doğduğu
dönemd ticaret kervanlarının çoğunlukla gittikleri,Mekke'nin kuzeyindeki bölge.
Cevabımız⇒Busra (Bozrah)
Peki Busra (Bozrah) nedir?
⇒Busrâ (Bozrah), Suriye'nin güneyinde Yermük nehrinin kaynağına yakın bir yerde Cebel-i Dürüz'ün (Cebel-i Arab) batı yamacında, denizden 850 m. yükseklikte verimli bir ovada kurulmuştur. Bugünkü Ürdün-Suriye sınırının 30 km. kadar kuzeyinde, bağlı bulunduğu Der'â'nın (eski adı Ezriât) 41 km. güneydoğusunda ve Şam'ın 141 km. güneyinde yer alır. Çeşitli kaynak, kitâbe ve paralarda adı Busrâ, Bostra, Bossora ve Bosora olarak geçmekte, Osmanlı Devleti zamanında ise Irak'ta aynı ismi taşıyan diğer bir yerleşim merkeziyle karıştırılmaması için Eski Şam veya Eski Şam Busrâ adıyla anıldığı görülmektedir. Şehrin ismine ilk defa III. Tutmosis'in (m.ö. 1504-1450) şehirler listesinde ve el-Amarna arşivinde (m.ö. XIV. yüzyıl) Buzruna şeklinde rastlanır. Bu isim, milâttan önce 175-135 yılları arasındaki olayları anlatan ve milâttan önce 100 yıllarında yazılmış olduğu kabul edilen I. Makkabîler kitabında da görülmektedir (5/26, 28).
⇒Bütün bölgeye hâkim olan coğrafî konumu dolayısıyla büyük bir stratejik öneme sahip olan şehir, Romalılar'ın önünde tutunamayan Nabatîler'in başşehirleri Petra'yı terketmeleri üzerine bu devletin merkezi oldu ve Roma hâkimiyetinden sonra da burada Nabatî dili konuşulmaya devam etti. Roma İmparatoru Trajanus'un emriyle Suriye Valisi Cornelius Palma tarafından 106 yılında Nabatîler'den alınarak Arabistan eyaletinin merkezi ve üçüncü Kyrene (Cyrenaica) lejyonunun karargâhı haline getirildi; ayrıca bazı eserlerin ilâvesiyle yeniden imar edilen şehre Nova Trajana Bostra adı verildi. İmparator Marcus Aurelius zamanında (161-180) surları bedevîlere karşı tahkim edildi ve idarî yapısı ile halkına uygulanan vergi usullerinde ciddi değişiklikler yapılarak önemli bir ticaret merkezi olması sağlandı. O dönemde Busrâ panayırı Eyle-Petra yoluyla Kızıldeniz'den ve San'a-Necran-Tâif-Mekke-Medine-Hicr-Tebük-Petra (veya Amman) yoluyla da Hint, Çin ve Yemen'den gelen malların satıldığı önemli bir pazar olmuştu ve Urfa, Antakya, Akdeniz sahilleri, Hîre ve Basra körfezine giden kervanlar buradan geçiyordu. Severus Alexander (222-235) şehrin statüsünü "colonia" seviyesine çıkarttı; daha sonra ise Busrâ'da doğan ve bu sebeple lakabı "Arap" olan Marcus Julius Philippus (244-249) şehre "metropolis" unvanını verdi ve burada adına para bastırdı. Büyük Konstantinos zamanında (306-337) önce piskoposluk merkezi haline getirilen şehir daha sonra Antakya patrikliğine bağlanarak Arabistan başpiskoposluğunun merkezi yapıldı ve bölgede Hıristiyanlığın yayılmasında önemli bir rol oynadı. Busrâ ve diğer Arap topraklarının Roma İmparatorluğu'na ilhak edilmesinden sonraki birkaç asırlık döneme "Busrâ devri" denilmiştir. Suriye ve Havran bölgesi halkı, Nabatîler'in yıkıldığı ve Busrâ'nın Roma İmparatorluğu sınırları içine alındığı yılı "Busrâ takvimi" adı ile tarih başlangıcı yapmışlardır. 22 Mart 106 milâdî tarihinde başlayan bu takvim, Havran'da bulunan İmruülkays'ın mezar kitâbesinde ölüm tarihi olarak kullanılmıştır.
⇒Kuruluşundan beri bazı yahudi topluluklarının da yaşadığı Arap şehri Busrâ'ya, Yemen'deki setlerin yıkılmasından sonra zaman zaman başka Arap kabileleri de gelip yerleşmişlerdir. Busrâ Gassânîler'in de merkezi olmuş, Gassânî emîrleri ve Bizans döneminde tayin edilen Arap asıllı valiler şehrin ünlü panayırından Bizans adına vergi toplamışlardır.
⇒Câhiliye devrinde Busrâ, Kur'ân-ı Kerîm'de temas edildiği gibi (bk. Kureyş 106/1-4), kışın güneye, yazın kuzeye giden Kureyş kervanlarının çok sık ziyaret ettikleri Gazze, Eyle ve Ezriât gibi kuzey şehirlerinden biri idi. Bundan dolayı Kureyşli tâcirler burayı çok yakından tanırlardı. Nitekim bu devirdeki Arap şiirlerinde Dımaşk'tan çok Busrâ'nın zikredildiği görülmektedir. Hz. Muhammed bi'setten önce iki defa Busrâ'ya gitmiştir. Dokuz veya on iki yaşında iken amcası Ebû Tâlib ile gittiği ilk seyahat sırasında, Busrâ'da bir manastırda yaşayan rahip Bahîrâ onu görmüş ve kendisinin peygamber olacağını söylemiştir. İkinci seyahatini ise yirmi beş yaşında Hz. Hatice'nin kervanını yönetirken yapmıştır. Bu seyahati sırasında konakladığı yeri farkeden rahip Nestûrâ kendisi hakkında, "Bu ağacın altına peygamberden başkası inmedi" demiştir (İbn Sa'd, I, 130). İbn Battûta, hacıların Dımaşk'tan ayrıldıktan sonra küçük bir şehir olan Busrâ'ya gittiklerini ve geride kalanların kafileye yetişebilmeleri için orada dört gün beklemelerinin âdet olduğunu belirttikten sonra, Hz. Peygamber'in Hz. Hatice adına ticaret için buraya geldiğinde devesinin çöktüğü yere büyük bir cami yapılmış olduğunu ve Havran bölgesi halkının camiyi ziyaret ettiğini yazar. Câmiu Mebreki'n-nâka adlı bu caminin inşa sebebi olarak, Suriye'ye (Şam) gönderilen Kur'ân-ı Kerîm'in ilk nüshasını taşıyan devenin burada çöktüğü ve nüshanın burada muhafaza edildiği rivayeti de bulunmaktadır.
KOLAY GELSİN
@Optiolmayolunda
@tektabancayım1
Merhaba sorumuzun cevabı "Şam" olmalıdır.
Şam'ın Tarihi ve Önemine Bakalım
- İslamiyet’ten önce Bizanslıların hâkimiyeti altında bulunan Şam’ın eski adı Dımaşk’dır.
- İslam fetihleriyle birlikte Hz. Ebubekir döneminde şehir fethedilmiş ve İslamiyet açısından önemli bir yer haline getirilmeye başlanmıştır.
- 1946’da kendi bağımsızlığını ilan ederek Suriye’nin başkenti olmuştur.
Arabistan halkı, İslâm’dan önce de kendileriyle aynı etnik kökene sahip olan Bilâdüşşam halkıyla ticarî ilişkiler kurmuşlardı ve bölgedeki merkezlere ticaret kervanları düzenliyorlardı.
el-Melikü’n-Nâsır Muhammed döneminde siyasal ve ekonomik istikrarın sağlanması sosyal ve ticarî hayata yansıdı.
Kâğıt, tekstil, cam, silâh, ıtriyat endüstrisi bu devirde öne çıktı. Ayrıca şeker, fıstık gibi ürünler önemli gelir kaynağıydı. Memlükler devrinde doğu-batı yönündeki ticaret büyük gelişme gösterdi. Batıya yönelik baharat, değerli taş, kumaş, çelik, cam, halı ve altın ticaretinin önemli ayaklarından birini Dımaşk oluşturuyordu.
(XIV.) yüzyıla kadar Dımaşk, Halep’in artan önemine rağmen Suriye’nin en önemli ticaret merkezi, Venedik, Katalan, Cenova, Floransa ve Fransız tüccarlarının önemli bir uğrak yeriydi.
Bu devirde bölgeye gelen Avrupalı seyyahlar Dımaşk’ı Avrupa şehirleriyle karşılaştırmışlar, Paris ve Floransa’dan daha gelişmiş olduğunu ifade etmişler ve şehrin nüfusunu 100.000 olarak vermişlerdir.
Verilen bilgileri okuduğumuzda ticari olarak oldukça gelişmiş dönemleri olduğunu görebiliriz.
#OptiTim #Başarılar