Cevap :
Açıklama:
GÜL : Hadi şu kovaları biran evvel dolduralım da eve dönelim.
AYŞE : Essahtan ya, bizim herif geldi gelir. Yemek de hazır değil.
EMİNE : Canım bu çeşme de akmak bilmiyor ki. İplik gibi incecik akıyor.
GÜL : Kovalar dolana kadar biraz laflayalım da vakit geçsin.
AYŞE : Ne diyordum, hah tamam. Benim oğlandan bahsediyordum. Pırıl pırıl bir çocuk. Allah herkese böyle bir çocuk nasip etsin. Oğlumun sesini bir dinleseniz... Bülbül gibi şakır Allah sizi inandırsın. Yeryüzünde böyle güzel sesli bir insan yoktur, Allah vergisi bu. Hah bakın geliyor. Oğlum, oğlum! Hadi teyzelere bir şarkı söyle bakalım.
ALİ : Olur anne. (Kısa bir türkü söyler) dersimiz.com
GÜL : Ay ne tatlı sesi varmış gerçekten! Maşallah. Maşallah...
EMİNE : Benim oğlum çok şirindir. Melek gibi bir yüzü var. Aaa bakın buraya geliyor.
AYŞE : Ay hakkaten çok şirinmiş kuz.. Şu gözlere bak. Allah nazardan saklasın.
EMİNE : Şekerim sen neden oğlunu övmüyorsun? Hiç mi bişeyi yok?
GÜL : Nesini öveyim? Hiçbir üstün tarafı yok ki benim oğlumun. Sıradan bi çocuk işte... Aa bakın geliyor.
CAN : Anneciğim kovalar dolmuştur. Sen yorulursun, ben taşırım diye geldim. Hadi ver bakalım şu kovaları...
AYŞE : Hey amca, ne diyorsun benim çocuğumun sesi hakkında? Ne güzel şarkı söyledi değil mi?
EMİNE : Ya benim çocuğum nasıl? Sen hayatında böyle şirin çocuk gördün mü?
DEDE : Çocuklarınız mı? Onları inanın hiç fark etmedim. Ama bir çocuk vardı, annesinin elinden kovayı alıp eve taşıdı. Tek beğendiğim oydu.... Marifet ses veya yüz güzelliği değildir. Asıl marifet, davranış güzelliğidir. Diğer iki çocuğa ses ve yüz güzelliğini anne-baba vermemiştir. Doğuştan öyledirler. Ama üçüncü çocuğa o terbiyeyi anne-baba vermiştir. Bu yüzden asıl övünmesi gereken Gül Hanım'dır. Siz değil...