Cevap :
Nil Kural
Türk edebiyatında hikayecilik denince ilk akla gelen usta isim Sait Faik Abasıyanık’ın 1952’de yazdığı “Son Kuşlar” yazarın hayatında siroz teşhisinin konduğu, karamsarlık içinde içine kapandığı döneme denk geliyor. Nitekim Sait Faik’in ünlü insan sevgisinin yerini, küçük hesapları görme, hayal kırıklığı ve öfke alıyor; “Alemdağ’da Var bir Yılan”daki kadar olmasa da...
Bu kitapta yer alan 19 öykünün 16’sında yazarın baba evinin bulunduğu Burgaz Ada’dayız. Anlatıcımız, hikayenin kahramanı veya üçüncü bir şahıs değil, Sait Faik’in ta kendisi. Ki bu durum da “Son Kuşlar”ı diğer Sait Faik eserlerinden ayıran bir özellik.
Balıkçı öyküleri
Ada’da geçtiği için Sait Faik, bu kitaptaki öykülerdeki kahraman olarak çoğunlukla balıkçılara yer veriyor. Genellikle balıkçıların arasına karışıyor, orada yaşadıklarını ve gözlemlerini o akıcı, duru diliyle anlatıyor.
Ünlü edebiyat eleştirmeni Fethi Naci, “Sait Faik’in Hikayeciliği” adlı incelemesinde, “Son Kuşlar”ı yazarın öykücülüğünün ikinci bölümüne dahil ediyor. Konuşma dilindeki canlılığın hikayelerinde ağırlık kazandığı, devrik cümlelerin arttığı, ‘ve’ bağlacına savaş açıldığı bu dönemin bir eseri olan “Son Kuşlar”da, Fethi Naci’nin dikkat çektiği bütün bu özellikler öne çıkıyor.
Fethi Naci, “Yandan Çarklı” ve “Dondurmacı Çırağı” öykülerinden bölümler alıntılayarak, “Son Kuşlar”ın Sait Faik’in eşcinselliğini üstü örtülü olmadan, açıkça yazdığı ilk kitap olması açısından da önemli olduğunu belirtiyor.
Aynı zamanda kitaba adını da veren “Son Kuşlar” adlı öykü, bahsettiği mevzuyla bugün daha da önem taşıyan bir çalışması Sait Faik’in.
"Yazmasam deli olacaktım.”
Adaya gelen kuşları sevinçle beklediğini söyleyen Sait Faik, onların azıcık etleri için avlanmasına öncülük eden bir adamdan öfkeyle bahsettikten sonra artık kuşların gelmediğini anlatıp doğayı tahrip etmeyi sürdürürsek doğanın kalmayacağından bahsediyor.
19 öyküden öne çıkan diğer bir öykü, Fethi Naci tarafından Sait Faik’in en güzel hikayelerinden biri olarak nitelendirilen özellikle son bölümüyle çok ünlü olan ama her cümlesiyle övgüyü hak eden “Haritada Bir Nokta”. Baba evine, adaya dönen Sait Faik, bir gün insanlığa inancını sarsan bir olaya şahit olur: Balıktan dönen bir tekneyi temizleyen adamlardan birine, Ada’dan olmadığı için payına düşen balık verilmez. Kimse bu duruma itiraz da etmez, emeğinin karşılığını yabancı olduğu için alamayan adam, adayı terk eder ve Sait Faik öykünün finalini şu cümlelerle bağlar: “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüyle, kalem kağıt aldım. Oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kaleme yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”