Cevap :
Cevap:
Yazıda “Tanrı Misafiri Reşat Nuri Güntekin’in ” romanı hakkında bilgiler, romanının özeti, romanın konusu, ana fikri, romanın kahramanları, romanın olay örgüsü, romanın yazarı, “Tanrı Misafiri , Reşat Nuri Güntekin’in ” hakkında bilgiler “Tanrı Misafiri, Reşat Nuri Güntekin’in ” romanın şahıs kadrosu yazarın diğer romanları, “Tanrı Misafiri , Reşat Nuri Güntekin’in ” adlı eserden alıntılar yer alır. Eser hakkında yorumlar, romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.
ESERİN YAZARI KONUSU DÖNEMİ TÜRÜ HAKKINDA
Tanrı Misafiri adlı hikaye kitabı Reşat Nuri Güntekin’in ilk baskısı 1956 yılında yapılmış olan birkaç hikayeden oluşan hikayelerini bir araya getirdiği bir eserdir. Bu hikaye kitabında esere adını veren Tanrı Misafiri adlı öykü yanında Yasemindi Yuva, Bir istifa adlarındaki hikayelerden oluşur.
Yazarın ustalık dönemi eseri olan Sönmüş Yıldızlar, Leyla İle Mecnun, Olağan İşler adlı hikâye kitapları ile birlikte dördüncü hikâye kitabıdır.
Yazar hikâyelerinde de romanlarındakilere benzer konular işlemiş hikâyelerinde geri kalmışlık, ideal cumhuriyet aydınlarının memleketi kalkındırmak için katlanmak zorunda kaldıkları yobazlıkla, bağnazlıklar savaşları, aşk, macera, devletin eskiyen kurumlarına yapılan kara mizah türü ince eleştiriler, toplumun aksayan yönlerini traji komik bir şekilde ortaya koymak gibi konuları işlemiştir.
Tanrı Misafiri adlı öyküde de yazar sosyal faydayı öne çıkarmış, medrese eğitimin köhneleşmesi üzerinden hareketle oluşturulan komedi unsuru öne çıkan trajik komik bir vakayı ele almıştır.
Yazarın bu öyküsü yazılış amacı, anlatımı vermek istediği mesajlar yönünden özellikle
Miskinler Tekkesi adlı romanı ile büyük bir amaç ve karakter benzerliği taşır. Ayrıca bu öyküsü
Yaprak Dökümü , Çalıkuşu , Damga , Kızılcık Dalları gibi romanları ile benzer, sosyal bir amaç taşır.
ESERİN ÖZETİ
Hoca Ali Efendi’nin Bursa’daki konağına Muğla’dan bir misafir gelir. Gelen kişi arkadaşı Hacı Hafız’ın oğlu Hafız İlyas’tır. Hafız İlyas, buyur edilen sedire oturmayıp, bir şilte üstüne oturur. Bunun üzerine Hacı İlyas gelen misafirinin medresede okumuş terbiyeli bir adam olduğunu anlamış etrafındakilere “Bu adamın terbiyesi bakalım hanginizde var?” diye söylenmiştir.
Rahmetli Hacı Hafız’ın Hoca Ali Efendi’nin yanında çok değeri vardır. O yüzden oğlunu sevinerek misafir etmiştir. Üstelik rahmetli nefesini de oğluna vermiş postunu ona vermiştir.
Ertesi sabah, ezan vakti Hafız İlyas, bahçedeki çardağın altına oturup Kur’an okur. Gün boyunca yerinden kalkmamış dört öğün yemeğini de usulünce yemiştir. Ancak, Hafız Efendi günler boyunca evde kalmaya gün boyunca yiyip içmekte bahçede Kur’an okumaktan başka bir şey yapmamaya başlamıştır. Haftalar geçmiş olmasına rağmen evden gitmek istediğine dair hiçbir işaret vermemektedir.
Üstelik ziyaretçileri de çoğalmış arada sırada Hacı li Efendi ağzını yoklayarak evden ne zaman gideceğine dair cevaplar aramış am misafiri evden gideceği zaman dair hiçbir işaret vermemiştir. , Bir gün Hacı Ali Efendi bahçesini gezerken yetiştirdiği salataların hepsinin yenmiş ve bitmiş olduğunu görür. Üstelik bahçesindeki ağaçlarda dahi hiç meyve kalmamıştır. Hacı Ali Efendi’nin bahçedeki salatalıkları ve meyve ağaçlarını incelediğini gören Hafız İlyas Hafız İlyas, hemen namaza durmuş vaziyeti kurtarmıştır.
Lakin Hafız İlyas’ı evin içinde sessiz sessiz dolaşırken öteberiyi karıştırıp, kapı deliklerini de dikizlediğini de görenler olmaktadır. Bu da yetmez gibi, evin kızını da gözüne kestirmiş onunla evlenmenin çarelerini de aramaya başlamıştır. Evin kızını kandırmak için Arzu ile Kamber, Kerem İle Aslı hikâyelerinden beyitler okuması bardağı taşıran son damla haline gelir.
Hacı Ali Efendi en sonunda Hafız’a İstanbul’da bir iş bulup onun vapur biletini de alarak trene bindirmiştir. Hacı Ali Efendi ondan kurtulduğuna sevinip uyuyacağı vakit gelen haberle irkilir.
Hafız, trenden indiği gibi vapur iskelesinde biletlerini satmış geri eve dönmeye çalışmaktadır. Bunun üzerine Hacı Ali Efendi geri gelmekte olan müzmin misafirinden kurtulmak için evi terk edip, kaplıcaya giderler. Ama kızı Elif evde kalmak için bir bahane bulmuş eve de bir bekçi bırakmışlar, Bekçiye’de Hafız gelirse asla kapıyı açmaması emredilmiştir.
Hacı Ali diğer aile efradıyla kaplıcaya gidip günlerini huzur içinde geçirirken, Hafız tekrar eve gelmiş bekçiyi de kandırarak konağa yerleşmiştir. Hacı Ali Efendi, Kaplıcada iken bir komşusundan Hafız’ın evde olduğunu öğrenir. Bunun üzerine Hafız Ali apar topar eve geldiğinde Hafız’ın kızı Elif’i de ayarttığını. Hafız ile Elif’in çifte kumrular gibi sarmaş dolaş olduklarını da görür.
Neticede, Hafız güzel bir dayak yiyerek hastanelik olmuş Hafız Ali kızı Elif’i de bir güzel kovalamıştır. Bunu duyan komşular Tanrı Misafirini döven Hafız Ali’yi çok ayıplarlaymışlar, Hafız İlyas’ın çektireceği çile bunlarla bitmeyecektir
Açıklama:
*yapımcı*#KIRIKkalp26#
BAŞARILAR DİLERİM
KOLAY GELSİN :)
Tanrı Misafiri Özeti Hoca Ali Efendi’nin Bursa’daki konağına Muğla’dan bir misafir gelir. Gelen kişi, arkadaşı Hacı Hafız’ın oğlu Hafız İlyas’tır. Hafız İlyas, buyur edilen sedire değil de bir şilteye oturur. Bunun üzerine Hacı İlyas, konuğunun medrese okumuş, terbiyeli bir adam olduğunu anlamış ve çevredekilere “Bakalım bu adamın terbiyesi hanginizde var?” diye sormuştur. Hoca Ali Efendi’nin yanında rahmetli Hacı Hafız’ın değeri çoktur. Bu yüzden oğlunu mutlu bir şekilde ağırlamıştır. Ertesi sabah ezan vaktinde Hafız İlyas bahçedeki çardağın altına oturur ve Kuran okur. Gün boyunca yerinden hiç ayrılmayan dört öğün yemeğini de usulüne uygun yemiştir. Ancak Hafız Efendi günlerce evde kalmaya, gün içinde yiyip içmeye, bahçede Kuran okumaktan başka bir şey yapmamaya başlar. Aradan haftalar geçmesine rağmen evden çıkmak istediğine dair hiçbir belirti vermez. Aynı zamanda kullanıcıdan gelen zamanlardan herhangi bir belirti ile Hacılı Efendi’nin ağzını birdenbire vermemiştir. Hacı Ali Efendi, bahçesini gezerken yetiştirdiği salataların eskidiğini ve bittiğini görmüş. Yanında meyve bile kalmamıştır. Hafız İlyas Hacı Ali Efendi’nin bahçedeki salatalıklara ve meyve ağaçlarına baktığını gören Hafız İlyas, hemen dua etmek için durup durumu kurtarır. Ancak Hafız İlyas’ın sessizce ortalıkta dolaştığını, ortalığı karıştırdığını ve kapı deliklerinden baktığını görenler vardır. Bu durum gözünü evine ve kızına dikmiş ve evlilik kaygılarını fark etmeye başlayacaktır. Evin kızını kandırmak için Arzu ile Kamber, Kerem ve Aslı’nın hikâyelerinden beyitler okuması bardağı taşıran son damla haline gelir. Sonunda Hacı Ali Efendi, Hafız’a İstanbul’da bir iş bularak vapur biletini alarak onu trene bindirir. Hacı Ali Efendi ondan kurtulduğuna sevinip uyuduğunda, bu haberle irkilir. Hafız trenden inerken vapur iskelesinde biletlerini satmış ve eve dönmeye çalışır. Bunun üzerine Hacı Ali Efendi evden çıkıp, müzmin misafirinden kurtulmak için kaplıcaya gider. Ancak kızı Elif evde kalmak için bir bahane bulur ve evde bir bekçi bırakırlar ve eğer Hafız nöbetçiye gelirse kapıyı asla açmaması emredilir. Hacı Ali, diğer aile fertleri ile birlikte kaplıcaya gidip günlerini huzur içinde geçirirken, Hafız tekrar eve gelir ve bekçiyi aldatarak konağa yerleşir. Hacı Ali Efendi kaplıcadayken bir komşudan Hafız’ın evde olduğunu öğrenmiştir. Bunun üzerine Hafız Ali eve koşarken Hafız’ın kızı Elif’i de baştan çıkardığını söyler. Hafız ve Elif’in çifte güvercin gibi iç içe olduğunu da görür. Sonuç olarak Hafız iyi bir dayak yiyip hastaneye kaldırılmış ve Hafız Ali kızı Elif’i iyice kovalamıştır. Bunu duyan komşular, Hafız Ali’yi Allah’ın Misafirini dövdüğü için suçlarlar ve Hafız İlyas’ın çekeceği acılar bununla da kalmaz
Açıklama:
lütfen en iyi sec çok uğraştım