Merve1685
Cevaplandı

iki günü birbirine eşit olan aldanmıştır hadisi ne anlama gelir? iki şey vardır ki insanların çoğu bunların değerini bilmekle aldanmıştır.Bunların biri boş vakit diğeri de sağlıktır hadisi ne anlama gelir

Cevap :

hergünü aynı olması değil hergün farklı şeyler yapılmalı

      iki günü birbirine eşit olan aldanmıştır hadisi ne anlama gelir?

 

Yirmiüç yıl gibi kısa bir zaman dilimine kıyamete kadar yaşanacak hadiselere model olacak bir hayat sığdıran zamanın ve mekanın Efendisi (sas), yaşadığı her günü bir önceki günden hep ileride tamamlamıştır. An be an ve gün be gün O (sas), hep yükselmiş ve terakki etmiştir; kullukta, liderlikte, kumandanlıkta, sevgide ve her alanda. Daha bugünlerinden geleceğin dünyasının hülyalarını kuranlar; ancak çağlarını aşan ve zaman üstü yaşayanlar, bugünü dünden daha ileriye, yarını da bugünden çok daha öteye taşıyabilen basiret ve feraset anıtları olacaktır. “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır.” diyen Rehber–i Ekmel’in (sas) izini takip eden bu kara sevdalılar adımlarını nazarlarının ulaştığı yere atmaya çalışacaklardır. Gerilemek, geri kalmak ve gericilik onların aydın literatürlerinde yoktur. İbret alma noktasında tarihlerini ve geçmişlerinin en sıradan hadiselerini dahi didik didik edip yorumlayarak geleceğe ait dev projelerinin hiçbir noktasında geçmişte düşülen hiçbir hatanın tekerrürüne meydan vermeyecek kadar akıllı ve tecrübelidirler. Bu yönüyle de onların kendi içinden çıkaracakları yeni kahramanlar, nihai hedef olarak mazideki kahramanlıkları baz almayacaklardır. Onları örnek birer model almakla birlikte yeni kahramanlarımız rekorları alt üst edecek kadar sınır tanımaz ufuklara sahiptirler. Yeni aksiyon erlerimizin hedefi Fatihlik ve Yavuzluk değildir. Çünkü erişilmiş böyle bir rekoru egale etmek bir rekor değildir. Aksine iki günün birbirine eşit olmasıdır. Dolayısıyla hedef İstanbul’un yeniden fethi veya Mısır’ın fethinden tevazu ile dönüş değildir. Hedef, tüm dünyayı, gönülleri fethetmek, yıldızlara çıkmak, oradan bilinmeyen galaksilere geçmektir. Belki de gaye; Mısır’ı fethedip geriye dönmemek, tevazuu terk edip, “terk”i de terk edip bir meçhul kahraman olmak ve adı bilinmeyen bir süvari unvanını almaktır. Bugünün işini asla yarına bırakmayan ve “Bırakmayın!” diyen adalet timsali Hz. Ömer (ra) gibi düne, bugüne ve yarına hakkını vermekle gerçekleşecektir. O, günün envanterini önüne koyarken “Bugün Allah için ne yaptım?” dediği anda, dün Allah için yapamadıklarını da yapmış olacak ve “Yarın inşallah O’nun için daha çok şey yapacağım.” diyerek üç günü birbirine eşit olmayan muvaffak ve muzaffer bir yiğit payesine ulaşacaktır. Üst üste yığılmış problemleri bir çırpıda halledecek olan bu zamanı aşkın ruhlar, günlerini eskiyen pörsüyen ve demode olmaya mahkum şablonlarla iştigal etmekle öldürmeyeceklerdir. Onlar, “dünün çözümleri bugünün problemleridir, bugünün çözümleri de yarının problemleri olacaktır” felsefesine asla inanmazlar. Çünkü onların çözüm önerileri ve problem çözme yöntemleri eskimeyen, pörsümeyen ve demode olmayan tescilli ve belgeli yöntemlerdir. Bütün asırları adeta içinde bir çip gibi toplayan Asr–ı Saadet’in her türlü zor problemi çözen Hz. Kur’an ve Hz. Muhammed’in (sas) metodlarıdır. Onlar bugünlerini dünden planlamışlardır, planlamış olmalıdırlar ki, dünden daha yüksek bir çıtaya sahip olsunlar. Bugün onlar için o kadar önemlidir ki, dünün mukayesesi ile birlikte yarının hedeflerini de belirleme hazırlığı içindedirler. Demek ki, hâli yaşarken mazi ve müstakbeli de ekranda ve hayal vizyonunda seyir halindedirler. Üç boyutlu bir zaman yaşamaktadırlar. Aslında onlar “iki günü birbirine eşit olan aldanmıştır” hadis–i şerifini. “iki saati, iki haftası, iki ayı, iki senesi birbirine eşit olan zarardadır” olarak anlamaktadırlar. Onlar sadece mevcutla yetinen gayretsizler veya geçmişin türküleriyle avunan züğürt tesellicileri, veyahut geleceğe dair hiç bir hedef ve projeleri olmayan idealsizler gibi bir nesil değildir. “Kökü mâzide olan bir âtiyim “ diyerek yola çıkmış, zamanı, mekanı ve imkanları en küçük bir israfa yer vermeyecek kadar hassas kullanan, aktif ruhlu bir kuşaktır. Beklediğimiz bu ideal nesil, zamanı ân ân değerlendirirken hiç kimsenin de hakkına girmemeye özen gösterirler. Onlar, kendisine emanet edilen makama oturmadan evvel “devletimin bana verdiği kalemle babama dahi mektup yazmamaya yemin ettim” diyebilecek ruh dünyasının insanlarıdır. Kendisini ziyarete gelmek için telefon açan oğluna, “Yavrum, dairenin arabasıyla geleceksen gelme! Hak geçmesin.” diyebilecek babaların çocuklarıdır. 

ASIM AKIN IŞIK