Cevap :

Cevap:

Beşir,beşirin annesi,beşirin babası bu kadar biliyorum ama altta hikaye var

Açıklama:

Halep’te bir çocuk komşu evin kalıntıları arasında arkadaşının kırmızı arabasını görüyor ve başlıyoruz kitaba. İzmir Karşıyaka’da, bir oyuncakçıdan alınan kırmızı araba ve arabadan bahseden mektup ile de son buluyor hikaye. Okuduğumuz Beşir ve ailesinin savaştan kaçma hikayesi.

Kuş Olsam Evime Uçsam, 2015 Tudem Edebiyat Birincilik ödülü sahibi. Abisini savaşa kurban veren Beşir, annesi ve babasının Suriye’den kaçışlarını anlatıyor. Öncesinde savaşın ıssızlaştırdığı Halep’te, un çorbası içerek ve ölmemeye çalışarak günler geçer. Ardından kendileri gibi birkaç aile ile birlikte Türkiye’ye sığınırlar. Bir süre kampta kaldıktan sonra, yeni gelenlerle birlikte kampta yer kalmadığı için İzmir’e giderler. Orada kendileri gibi mültecilerin yerleştiği bir semt vardır.

Hikayeyi Beşir’in dilinden dinliyoruz hep. Beşir ön dişleri olmadığı için gülünce ağzına hava dolan, küçük bir çocuk. Çevresini gözleyip, yaşananları anlamaya çalışıyor. Büyüklerden duyduğu deyimleri, ifadeleri, beden dilini açıklıyor kendince, bu şu demek, şöyle olursa üzülür insan, sevinince böyle yapar babam vs gibi. Savaşın seslerini bastırdığı insanlar arasında, sözle dile getirilmeyenleri de anlamayı, okumayı öğreniyor. Savaşa abisini veriyor. Kırmızı araba uğruna bacağını kurşun sıyırıyor. Elinde göz dövmesi olan bir adam hayatını bağışlıyor, kurşun seslerini, bomba seslerini biliyor, yani savaşı yaşıyor Halep’teki bir çocuk kadar. Burnu çok iyi koku alıyor. Savaşın yanık kokusunu iyi biliyor. Annesinin ağaç kokan varlığına sığınıyor sık sık. Memleketinden kaçarken cebine aldığı bir avuç toprağın içine saklanmış ıhlamur tohumunun ağaç olup, mis gibi kokacağı vakti hayal ediyor.

Hikaye boyunca ara ara bize eşlik eden rüyaları var Beşir’in. Gerçeği daha yaşanılır kılıyor bazen rüyalar, sanki Beşir’le iletişim kuran gerçek üstü bir yol gibi görünüyor. Bununla beraber genellikle kabusa dönüşen rüyalara şahitlik ediyoruz. Bu nedenle “rüya görmeyi sevmem ben” (s. 52) bile diyor Beşir. Annesi onu uyandırmak ve teselli etmek zorunda kalıyor.

Beşir de her çocuk gibi yaramaz biraz. Meraklı. Keşfetmek için izinsiz yolculuklara çıkıyor. Annesi her ne kadar Suriyeli kadınlar dışında kimseyle konuşmasa da Beşir şehre gitmek, denizi görmek, oyuncak satan mağazaları bulmak istiyor. Ta ilk sayfalarda hikayeye eklenen kırmızı oyuncak araba Beşir için bir sevda, belki özgürlüğün sembolü biraz da. Özgürlük ne peki? Özgürlük Beşir’in kamptaki çocuklar için bulduğu savaşı unutturma oyunu olabilir mi? Kırmızı bir araba ile yarışınca savaşı unutur mu çocuklar?

Kitap 2015 Tudem Edebiyat ödülünü almış bir ürün. Metin iyi bir edebi eser okuduğunuza dair o tadı dimağınızda bırakıyor mu, emin değilim. Fakat okudukça savaşın o zorlayıcı atmosferine giriyorsunuz ister istemez. Cümleler, sanki kesik kesik nefes alan bir hastanın ritmini hissettiriyor size. Rüyalarla biraz fantastik bir havaya bile bürünüyor. Mesela bir rüyasında Beşir, Japonya’ya atılan atom bombası nedeniyle hastalanan, dileği için 1000 turna yapmaya başlayan ama buna ömrü vefa etmeyen küçük kız Sadako Sasaki ile tanışıyor.

Muhtemelen, ilerleyen vakitlerde Suriyeli mültecileri anlatan daha çok eser okuyacağız. Suriyeli çocuklar kitapların satırlarında Türk kardeşleri ile oynayacak, gülecek, iyilik alıp verecek…Henüz demlenme aşamasındadır yazarlarımızın kalemlerinde nice hikaye diye umuyorum. Çok daha güzel, onarıcı, çok daha içeriden hikayelerin çocuk kitaplığına katılmasını umuyorum.