Cevap :

Babası Ebû Bekir b. Ebû Kuhâfe, es-Sıddîk lakabıyla tanındığı için kendisine Âişe es-Sıddîka (es-Sâdıka) binti’s-Sıddîk denilmiştir. Annesi, Kinâne kabilesinden Ümmü Rûmân bint Âmir b. Uveymir’dir.

Bi‘setin 4. yılında (614) Mekke’de doğdu. Onun daha önce doğduğunu ve dolayısıyla Hz. Peygamber ile evlendiğinde on dört ile on sekiz yaşlarında olduğunu ileri süren bazı çağdaş araştırmacıların (bk. Süleyman Nedvî, V, 12-25; Akkād, s. 39, 59-60) dayandıkları rivayetler sağlam değildir. İbn İshak, Hz. Ebû Bekir’in daveti ile müslüman olanları sıralarken Hz. Âişe’nin de adını verir ve o sıralarda yaşının küçük olduğunu zikreder. Hz. Âişe’nin, “Ben ebeveynimi bildim bileli onları müslüman buldum” (Buhârî, “Kefâlet”, 4) ifadesinden kendisinin bi‘set-i nebeviyyeden sonra doğduğu anlaşılmaktadır. Çocukluğu hakkında fazla bilgi yoktur. Hz. Peygamber ile nikâhı hicretten önce Mekke’de kıyılmıştır. Babası Resûl-i Ekrem ile daha önce hicret ettiği için aynı yıl (622) annesi, ağabeyi Abdullah, kız kardeşi Esmâ, Hz. Peygamber’in hanımı Sevde, kızları Fâtıma ve Ümmü Külsûm ile birlikte Medine’ye hicret etti. Önceleri Medine’nin havasına alışamadığı için babası gibi rahatsızlandı. Ancak kısa bir süre sonra sağlığına tekrar kavuştu. Hicretin 2. yılı Şevval ayında (Nisan 624, iki bayram arasında) Hz. Peygamber’le evlendi (Zehebî, II, 141-142). Düğün tarihini hicretin 1. yılı Şevval ayı (Nisan 623) olarak kabul edenler de vardır. Hz. Ebû Bekir, düğünü neden geciktirdiğini Hz. Peygamber’e sormuş, mehir parasını temin edemediği için tehir ettiğini öğrenince ihtiyacı olan 500 dirhemi ona ödünç vermişti.

Hz. Âişe Resûl-i Ekrem ile evlendikten sonra üstün bir mevkie ve haklı bir şöhrete ulaştı. Peygamber hanımlarının müminlerin anneleri (ümmehâtü’l-mü’minîn) olduklarını bildiren ve Hz. Peygamber’den sonra, başkalarının onlarla evlenmesini ebediyen yasaklayan Kur’an âyetleri (bk. Ahzâb 33/6, 53) gereğince “ümmü’l-mü’minîn” diye anılmaya başladı.

Hz. Âişe’nin Bedir Gazvesi’ne iştirak ettiğine dair bazı rivayetler vardır. Ancak bunu Hz. Peygamber ile izdivacının Bedir’den sonra vuku bulduğuna dair rivayetle bağdaştırmaya imkân yoktur. Uhud Gazvesi’nde sırtında su taşıma, haber toplama ve yaralılara bakma gibi geri hizmetlerde çalışmıştır (Vâkıdî, I, 249, 265, 292). Hendek Savaşı’nda ise Benî Hârise kabilesinin kalesinde Sa‘d b. Muâz’ın annesiyle birlikte bulunmuştur. Hudeybiye Musâlahası’na da katılmış, Hayber’in fethinden sonra Hz. Peygamber diğer hanımlarıyla birlikte ona da bir miktar hisse ayırmıştır. Hz. Ömer Hayber yahudilerini Filistin taraflarına sürdüğü zaman, Hz. Peygamber’in hanımlarını Hayber’deki hisselerini mahsul veya toprak olarak almakta serbest bırakmış, Hz. Âişe toprak almayı tercih etmiştir. Mekke fethi için hazırlıklara başladığında seferin ne tarafa olacağını herkesten gizleyen Hz. Peygamber bunu sadece Âişe’ye bildirmiş, Hz. Ebû Bekir bu hazırlığın Mekke için olduğunu kızından öğrenmişti. Hicretin 10. yılında yapılan Vedâ haccına diğer ümmehâtü’l-mü’minîn ile birlikte katılmıştır.

Cevap:

ygamberimizle evlendiğinde Hz. Aişe'nin yaşı 18 civarındaydı.

Peygamberimiz vefat ettiğinde de Hz. Aişe'nin yaşı 27 civarındaydı. (Şıbli, Asr-ı saadet, 2/147-151) Son derece zekiydi. Narin, nazenin, orta boylu, uzak görüşlüydü. Hz.

Peygamberimizle aralarında derinlere işleyen bir sevgi vardı. Bir gün Hz.

Peygamber'e sormuştu: Bana sevgin neye benziyor diye. Hz. Peygamber (s.a.v.) 'kördüğüm gibi' diye cevap vermişti.

Yıllar sonra bir daha sordu; O kördüğüm nasıl diye? Hz. Peygamber'in cevabı aynıydı: O kördüğüm ilk gün gibi duruyor.

Mekke'den Medine'ye hicret etti. Hz.

Peygamber'in evinden bize bir pencere açtı.

Efendimizin aile hayatına dair bütün bilgilerin kaynağı oldu. Arap şiirini bilirdi. Sözünü sakınmazdı. Peygamberimizin yanında nazı geçerdi. Başkasının söyleyemeyeceği şakayı o yapar, Hz.Resul ise gülümserdi.

Kırılmazdı.

Peygamberimizden (2210) hadis rivayet etti. Bu sayı dört halifenin ve binlerce sahabenin rivayetinden daha çoktu. Birçok sahabenin hadis rivayetindeki yanlışları düzeltmiştir.

Peygamberimiz'in (s.a.v.) başı kucağındayken: Efendimiz son nefesini verirken mübarek başı Hz. Aişe'nin kucağındaydı.

Efendimiz, onun odasında gömüldü.

Hz. Peygamberimiz'le evlenmesi emri, göklerden gelmiştir.

EFENDİMİZE NAZLANIRDI

Bir gün Hz. Peygamberimiz şöyle buyurdu:

Aişe! Senin bana kızgın olduğun anlarını biliyorum. 'Nasıl' diye sordu: Efendimiz cevap verdi: Benden memnun olduğunda 'Muhammed'in Rabbi hakkı için' diye yemin edersin. Benden memnun olmadığında ise: 'İbrahim'in Rabbi hakkı için diye yemin edersin.' Hz. Aişe bunu doğruladı.

Sen Ümmü Abdullah olursun: Hz.

Aişe'nin çocuğu olmadı. Araplar evlendikten sonra çocuklarının adıyla anılmaktan hoşlanırlardı.

Ahmed'in annesi gibi. Hz. Peygamber Hz. Aişe'nin çok üzüldüğünü görünce; ona "Ablan Esma'nın oğlu Abdullah'ı kendine evlatlık gibi kabul et ve onun adıyla anılırsın" buyurdu. Adı bundan ötürü Ümmü Abdullah -Abdullah'ın annesi- olarak kaldı.

Cebrail Hz. Aişe'yi selamlıyor:

Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün Cebrail'le konuşurken Hz. Aişe gelir. Cebrail Hz.

Aişe'ye selam verir. Hz. Resulullah (s.a.v.) Hz. Aişe'ye yönelip şöyle buyurdu: Aişe, Cebrail sana selam gönderiyor. Hz. Aişe cevap verdi: Ona da Allah'ın selamı olsun. (Buhari, Fedail, İsti'zan, 16)

Aişe! Müsaade etsen de nafile namaz kılsam: Efendimiz (s.a.v.) eşinin yanındayken gece için şöyle dedi: "Ey Aişe! Müsaade edersen bu gece Rabbimle beraber olmak istiyorum."

Hz. Aişe: Elbette. Nasıl isterseniz ben de onu isterim dedi. Hz. Peygamber o gece sabaha kadar namaz kıldı.

Kalk Aişe! İbadet et: Peygamberimiz (s.a.v.) her gece teheccüd kılardı. Bazen teheccüd vaktinde -yani sabah namazı öncesi- eline aldığı suyu uyuyan Hz. Aişe'ye serper ve onu namaza kaldırırdı.

Verdiği sadakaya güzel koku sürerdi: Hz. Aişe dağıtacağı paralara güzel koku sürerdi. Bir gün sordular; Neden öyle yapıyorsun diye. Cevap verdi: Efendimden duydum.

Sadaka, fakirin eline geçmeden önce Allah'ın eline geçermiş. Yüce Allah'ın eline geçen şey iyi koksun istedim.

İffeti Kuran'la onaylanmış tek insan: Hz. Aişe'nin iffetine yönelik münafıkların ahlaksızca iftiraları inen ayetlerle açığa kondu. Efendimizin mahremine uzanan onursuz diller ve ahlaksız hamleler, Kuran'ın sert ayetleriyle ebediyen lanetlendiler.

Bugün de iffet sembolü Hz. Aişe'ye uzanan bütün ithamlar aynı lanete muhataptır elbette.

Efendimizin mezarının bitişiğindeki oda: Efendimiz vefat edince Hz. Aişe'nin odasına gömüldü. Hz. Aişe (r.a.) o odayı terk etmedi. Efendimizin mezarı ile kendi yatacağı köşenin arasına bir perde gerdi. Ve bütün hayatı boyunca orada yaşadı. Vefat edinceye kadar.

HZ. ALİ İLE SAVAŞINDAN PİŞMANLIK

Hz. Osman'ın katillerini bulması için halife Hz. Ali'yi sıkıştırmak niyetiyle Irak'a giden ordunun başında Hz. Aişe vardı.

Açıklama: en iyi seç