METİNDEKİ FİİLİMSİLERİ VE İSİM TAMLAMALARINI BULABİLİRMİSİNİZ?
!!LUTFEN ÇOK ÖNEMLİ!!
ÜZERİNDE yeni yıkanmış beyaz entarisi ve koyu renk li beşmenti, başında beyaz yazmasıyla, bir ana, biçilmiş tarlaların arasından geçen yolda ağır ağır ilerliyor. Yanın da-yakınında kimsecikler yok. Yaz bitmiş, tarlalarda çalı şanlar gitmiş. Kırlarda yankı yankı yayılan insan sesleri yok artık. Yollarda bulut bulut toz kaldıran kamyonlar ve biçerdöverler de yok. Sürüler henüz anızlara salınmamış. Uzakta, boz renkli büyük yolun ötesinde, sonbahar bozkırı gözalabildiğine uzanıyor. Gökyüzünü, bir yerler den akıp gelen mavimsi bulutlar kaplamakta. Sessizce tarlalara yayılan rüzgâr, hasır sazlarına, sayar gibi tek tek dokunup geçiyor, ölü yaprakları dereye doğru sürüklüyor. Sabahleyin her yeri çiy kaplayınca, dereden otların koku su yayılır çevreye. Hasattan sonra toprak dinlenmektedir. Çok geçmeden kötü havalar başlayacak, yağmurlar dinme den yağacak, sonra ilk kar yere düşecektir. Daha sonra da fırtınalar, boralar... Ama şimdilik böyle bir şey yok. Her şey sessiz, sakin görünüyor.Yaşlı anayı hiçbir şey rahatsız etmemeli. Bakın, işte, durdu. Yaşlılıktan kenarları iyice kırışmış gözlerle çevresi ne uzun uzun baktı: - Selamünaleyküm sevgili tarlam! dedi yavaş sesle. - Aleykümselam Tolgonay. Yine geldin demek? Görü yorum, biraz daha yaşlanmışsın, saçların bembeyaz ol muş. Aa, baston da kullanıyorsun artık. Evet, güzel toprağım, yaşlandım. Ee, aradan bir yıl daha geçti ve sen bir hasat daha verdin. Biliyorsun, bugün "Ölenleri Anma Günü". Biliyorum ve seni bekliyordum Tolgonay, ama bu defa da yalnız geldin değil mi? Gördüğün gibi yalnızım, hep yalnız... - Demek ona hiçbir şey söylemedin daha? - Hayır söylemedim, söylemeye cesaret edemedim. Ya başkalarından duyarsa, biri istemeden ağzından - Niye söylesinler? Nasıl olsa, vakti gelince her şeyi öğ kaçırırsa? renecek. Hem artık büyüdü, başkalarından duyup öğrene bilir. Ama o benim için hâlâ küçük bir çocuktur ve bu yüz den ona gerçeği söylemekten çok, ama çok korkuyorum. - Yine de insan gerçeği öğrenmelidir Tolgonay. Biliyorum, biliyorum ama, nasıl söyleyeyim? Benim bildiğimi, senin bildiğini, başkalarının bildiğini, sevgili Toprak Anam, yalnız o bilmiyor. Bunu öğrendiği zaman ne olacak? Nasıl karşılayacak? Geçmişi nasıl yargılayacak? Aklıyla, yüreğiyle gerçeği olduğu gibi kabul etmesini bile cek mi? Ah bunu birkaç kelimeyle masal gibi, hikâye gibi kolayca anlatabilsem! Son zamanlarda bu konu hiç aklım dan çıkmıyor. Zaman akıp gidiyor ve hiçbir saat bir ön cekine benzemiyor: Ecel her zaman kapımı çalabilir. Geç tiğimiz kış iyice hastalanıp yatağa düştüm ve o yataktan bir daha kalkamayacağımı, öleceğimi düşündüm. Aslında korktuğum şey ölmek değil. Ölümü, hiç şikâyet etmeden,direnmeden karşılayabilirim. Benim korktuğum, onun kim olduğunu söyleyecek vakit bulamamak, büyük sırrı ve gerçeği kendimle mezara götürmektir. İşte bunun için çok üzüldüğümü o anlamıyor bile. Nereden bilecek? Tabii bana acıyordu, benim için üzülüyor, hasta yattığım o gün lerde okula gitmiyor, yatağımın etrafında dönüp duruyor, "Nineciğim, nineciğim, su getireyim ilacını içer misin? Üşüyor musun, bir şeyler daha örteyim mi üzerine?" di yordu. Ve ben, aklımdan çıkmayan gerçeği ona söyleme cesaretini bulamıyordum. Öyle saf, öyle içten bir çocuk ki! İşte, vakit geçiyor ve ben konuya nasıl gireceğimi hâlâ bilemiyorum. Belki yüz yol buldum ama sonunda hiçbirini beğenmedim. Olayları, bütün gerçeği ve hayatın manasını anlaması için ona yalnız kendisinden, kendi öz kaderin den değil, başka insanları, o başka insanların kaderlerini, kendimi ve benim çağımı, sonra seni sevgili Toprak Anam, bizim bütün hayatımızı anlatmam ve onun da anlaması gerekiyor.. hatta bisikletinden de söz etmeliyim. Bütün kaygılardan uzak kalarak gezip tozduğu, binip okula git tiği o eski bisikletinden... Hiçbir şeyi unutmamalı, başka hiçbir şeyi katmamalıyım: Ne bir eksik, ne bir fazla. Hayat bizim hepimizi aynı teknede yoğurmuş, aynı yumağa sar mıştır. Ama yine de bu olayları anlamak için o olayların içinde yaşamış olmak ve onları ruhunda duymak gerek. İşte, durmadan düşünmemin sebebi budur. Ben görevi min ne olduğunu biliyorum. Bunu yapabilirsem ölünce gözlerim açık kalmayacak. - Otur Tolgonay, ayakta durma, ayakların o kadar güçlü değil artık. Şu taşın üzerine otur da beraber düşünelim. Buraya ilk gelişini hatırlıyor musun? Hayal meyal. O günden bu yana köprülerin altından çok sular aktı. - Hatırlamaya çalış, her şeyi tâ başından bir bir hatırla Tolganay. Şimdiden teşşekkürler <3 <3