Cevap :
Cevap:
Nedîm Dîvânı’nda yer alan “kâfir” redifli gazel üzerinden şairin aşk anlayışını inceleyelim.
Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir
Aman dünyâyı yakdın âteş-i sûzân mısın kâfir
“Tahammül mülkünü yaktın, Hülâgû Hân mısın kâfir? Aman dünyayı yaktın, yakan ateş misin kâfir?”
Divan şiirinde âşık, aşkından ötürü onulmaz dertlere düşmüş ızdırap içinde bir karakter olarak tasvir edilir. Bu ızdıraptan şikâyet etmez bilakis bu durumdan zevk alır hâldedir. Sevgilinin nazını ve eziyetini bir nimet olarak kabul eder, onun mutlak güzelliği karşısında kul, köledir. Sevgili, güzellikte eşi olmayan, nazlı ve zalim bir karakterdir. Âşığını görmezden gelir, ona eziyet etmekten çekinmez fakat şiirlerde sesleniş ve vurgu olarak güzelliği üzerine durulmaktadır. Rakip ise sevgilinin etrafında bulunan kıskanılan, “ağyar” her şeydir. Âşık tarafından lanetlere ve küfürlere hedef olur.
Klasik anlayışta aşk karakterleri bu şekilde konumlandırılmışken Nedîm sevgiliye “kâfir” diye seslenmektedir. Kâfir hakkı tanımayan, Allah’ın birliğine iman etmeyen anlamıyla rakibe yakıştırılan bir ifadeyken şair sevgili için uygun görmüştür. Onun aşığa çektirdiği ızdırabı ancak inanmayan bir kimseye yakıştırmış. Şiirin âhenk unsuru olan redifi özellikle bu kelime seçerek vurgulamıştır.Akıbeti konusunda çeşitli fikirler ortaya atılsa dahi güvenilir kaynaklara göre Patrona Halil İsyanı (1730) sırasında korkarak evinin çatısına çıkmış ve oradan düşerek ölmüştür. Dedesinin acı tecrübesini paylaşmaktan kaçmak için panikleyerek çatıya çıktığı düşünülmektedir.
Nedîm, devrinde başka şairlerin gölgesinde kalmış fakat zamanların ötesine seslenen şiiri kendinden sonra gelenlerce anlaşılmış bir şairdir. Şiirini günümüze dek taşıyan onun hayatın içinde bir sese sahip olmasında yatar. Divan şiirini yerli bir havaya sokma çabası döneminden itibaren dikkat çekmiştir. Geleneksel anlayışa uymayan yenilikçi, kaidelere önem vermeyen, serbest hâli onun hayata sirayetini kuvvetlendirmiştir. Lâle Devri ve İstanbul’u anlatışı onu yaşadığı dönem ve mekân ile birleştirmiş, bu dönem ve şehirdeki hayatı şiirlerinde bizlere sunmuştur. Ses ve âhenkteki ustalığı zamanından itibaren şiirlerinin bestelenmesine sebep olmuştur. Şiir lügati zengin olmasa dahi dili kullanma marifeti hayranlık uyandırıcıdır. Kendi adıyla anılan bir üslup olan “Nedîmâne” üslup ile yeni bir tarz ortaya koymuştur. Bu üslup, söyleyiş mükemmelliği, yerlilik arzusu ve Nedîm’e özgü eda üzerine kuruludur.
Ma’lumdur benim sühanım mahlas istemez
Fark eyler onu şehrimizin nükte-dânları
“Malumdur, benim sözüm mahlas istemez, malumdur. Şehrimizin ince manadan anlayanları fark eyler onu.” diyerek üslup sahibi bir şair olduğunu ortaya koyar.
I. Dünya Savaşı yıllarında Nedîm Türk Edebiyatı’nda yeniden keşfedilir. Cumhuriyet dönemi ve ilerleyen devirlerde Attilâ İlhan ve ve Sezai Karakoç gibi usta şairler Nedîm’in devri içindeki konumuna atıflarda bulunan şiirler kaleme almışlardır.
Asıl adı Ahmed olan Nedîm, Türk şiirini derinden etkilemiş, etkileri günümüze dek sürmüş bir Lâle Devri şairidir. 1681 yılında doğan şairin babası Kadı Mehmed Efendi, annesi köklü bir aile olan Karaçelebizadeler’den Saliha Hanım’dır. Dedesi Kazasker Merzifonlu Mustafa Muslihiddîn Efendi, halk ve ulema tarafından sevilmediğinden kendisine çirkin lakablar takılan bir kimseydi. Mülakkab (lakablı) Mustafa Efendi linç edilerek son bulan hayatıyla, Nedîm’i ölümüne dek takip etti.
Nedîm; sohbet arkadaşı, büyükleri fıkra ve hikâyelerle eğlendiren, güzel hikâye anlatan, tatlı konuşan anlamlarına gelmektedir.
İyi bir eğitim gören şair, Arapça ve Farsça şiir yazabilecek denli bu dillere hâkimdi. Geçtiği mülakatlar neticesinde medrese müderrisliği yapmıştır. Asıl parlayışını Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın himayesine girmesiyle yaşadı, hamisini her daim takip ve takdir etti. Zamanın padişahı III. Ahmed’e şiirler sundu, Lâle Devri eğlencelerinde şiirler söyledi.Garrone, okula iki yıl geç başlamış, iri bir çocuktur. Sınıfta fakir olduğu için diğerleri tarafından dışlanan Nelli'yi ve diğer yardıma ihtiyacı olan çocukları her zaman koruyup kollamakta, onlarla dalga geçilmesine engel olmaktadır. Bu nedenle de Enrico ona karşı hayranlıkla karışık bir sevgi duymaktadır.Mutlaktır, başka bir güç tarafından sınırlandırılmamıştır.
Bölünemez ve devredilemezdir.
Sürekli ve kesintisizdir.