Cevap :
eyş ve taraflısı Kinaneoğulları ile Hevazin'in bir kolu olan Kays-Aylan arasında bir savaş olmuştu ki, haram ayında geçtiği için bu savaşa Ficar (günah) Savaşı denmişti. O dönemde henüz 14-15 yaşlarında olan Muhammed, birkaç gün süren bu savaş sırasında zaman zaman amcalarının yanında bulunmuş, düşmanın attığı okları toplayıp onlara getirmiştir. Daha sonra Kureyş kolları Haşimoğulları, Muttaliboğulları, Esed ibn Abdul-Uzza, Zühre ibn Kilab ve Teym ibn Mürre Abdullah ibn Cudan'ın evinde toplanıp yaptıkları antlaşmada, Mekke'de yerli ve yabancı zulme uğrayan herkese yardım etmeye, mazlumun gasp edilen hakkını zalimden alıp kendisine vermeye karar verdiler. İşte bu antlaşmaya 'Hilful-Fudul: Erdemler antlaşması' denildi. Bu antlaşmada bulunmuş olan Hz. Muhammed, bunu şöyle değerlendirmiştir: 'Abdullah ibn Cudan'ın evinde bir antlaşmaya tanık oldum ki, onu kırmızı develere değişmem. İslâm'da da böyle bir antlaşmaya çağırsalar hemen kabul ederim.'
Günümüzde bu cemiyete olsa olsa Birleşmiş Milletler Örgütü karşılık olabilir ama bu örgüt maalesef güçlü devletlerin egemenliği altındadır. Gerçekten tam bir hak ve eşitlik aramış olsa bu örgüt güzel bir cemiyettir. Zaten uluslararası haksızlığı önlemek amacıyla kuruldu ama asıl amacına ulaşamadı. İslâm Konferansı Örgütü'nün de yine Hilful-Fudul ruhunu taşıdığı söylenebilir. Ancak hem askeri yaptırım gücü yok hem de uluslararası bağlayıcılığa ulaşamadı.
Kureyş ve taraflısı Kinaneoğulları ile Hevazin'in bir kolu olan Kays-Aylan arasında bir savaş olmuştu ki, haram ayında geçtiği için bu savaşa Ficar (günah) Savaşı denmişti. O dönemde henüz 14-15 yaşlarında olan Muhammed, birkaç gün süren bu savaş sırasında zaman zaman amcalarının yanında bulunmuş, düşmanın attığı okları toplayıp onlara getirmiştir. Daha sonra Kureyş kolları Haşimoğulları, Muttaliboğulları, Esed ibn Abdul-Uzza, Zühre ibn Kilab ve Teym ibn Mürre Abdullah ibn Cudan'ın evinde toplanıp yaptıkları antlaşmada, Mekke'de yerli ve yabancı zulme uğrayan herkese yardım etmeye, mazlumun gasp edilen hakkını zalimden alıp kendisine vermeye karar verdiler. İşte bu antlaşmaya 'Hilful-Fudul: Erdemler antlaşması' denildi. Bu antlaşmada bulunmuş olan Hz. Muhammed, bunu şöyle değerlendirmiştir: 'Abdullah ibn Cudan'ın evinde bir antlaşmaya tanık oldum ki, onu kırmızı develere değişmem. İslâm'da da böyle bir antlaşmaya çağırsalar hemen kabul ederim.'
Günümüzde bu cemiyete olsa olsa Birleşmiş Milletler Örgütü karşılık olabilir ama bu örgüt maalesef güçlü devletlerin egemenliği altındadır. Gerçekten tam bir hak ve eşitlik aramış olsa bu örgüt güzel bir cemiyettir. Zaten uluslararası haksızlığı önlemek amacıyla kuruldu ama asıl amacına ulaşamadı. İslâm Konferansı Örgütü'nün de yine Hilful-Fudul ruhunu taşıdığı söylenebilir. Ancak hem askeri yaptırım gücü yok hem de uluslararası bağlayıcılığa ulaşamadı.