Cevap :

Cevap:

Bugünden çok da geriye gitmeyelim. Hani mesela 20, 25 yıl öncesine.

Yeşilçam'ın bugün araştırmalara, belgesellere konu olan kara günlerine.

Hollywood'un mutlak hakimiyetini pekiştirdiği ve ABD'nin dünyaya empoze etmeye çalıştığı fikirleri

satıraralarına sıkıştırdığı günlere. Sinema endüstrisinin sayısallaşmanın kapısını araladığı, özel efektlerin

bugünle karşılaştırıldığında oldukça mütevazi olduğu; çağ atlamanın eşiğinde bir sinema hayal edin. Çok

da uzak değil aslında.

Đyi sinema ürünüyle buluşmanın o günlerdeki zorluğu, ulaşabilmek sözcüğünde gizliydi. Televizyonun 8

düğmesinin de aynı kanala açılan bir pencere olduğu -ve bu yüzden uzaktan kumandanın henüz icat

edilmediği-, sinema zevkinizin köşedeki videocunun Beta-VHS ikileminde sıkıştığı günlerde; sinemayla

gerçekten ilgilenen, doğru bağlantılara ve ilişkilere sahip olan bir kısım sinema eliti dışında, ortalama

sinema izleyicisinin tabanına yayılmış bir görsel çeşitlilikten ve seçme hakkından söz etmek anlamsızdı.

Đzmir'in kendi halinde sinemalarına Cesar ödüllü filmlerin geldiğini hatırlamıyorum. Sundance'in adını

duymamıştık.

Bugünse iyi ürünle buluşmanın zorluğu seçmek sözcüğünde gizli. Siz gitmeseniz bile iyi ve kötü ürünler

ayağınıza geliyor. Rocky'nin Amerikan bayraklarını dalgalandırdığı salonlarda bugün; Pakistan, Đran,

Japonya, Orta Avrupa, Đskandinav filmleri; bayrakların dalgalanmadığı Amerikan filmleri; bu defa yatakta

geçmeyen Türk filmleri; animasyonlar; ödüllü belgeseller vizyona giriyor. Sinema salonlarını sevmeyenler

için sinematek tadında oluşumlarımız (doğru kelime mi acaba?), Özel Sanat Merkezleri'nde yapılan

dönmesel gösterilerimiz, uluslararası emsalleriyle aşık atan festivallerimiz var. Hiçbiri olmadı, sizi

yerinizden kalkmadan koltuğunuza gömen DVD'ler, artık kabloya bile ihtiyaç duymadan laptopunuza

transfer olan Divx'ler, hiç de küçümsenmeyecek hacimde bir korsan film sektörü, paylaşım ağları, yeni

legal formatlar (Blue DVD'ler, çift katmanlı medyalar)...

Siz gitmeseniz bile iyi-kötü tüm filmler kapıdan, pencereden içeriye girmeye çalışıyor. Đstediğiniz herşeyi

her formatta bulabiliyorsunuz.

Koleksiyon yapmayı seven birinin evi 80'lerin küçük bir video dükkanı kadar film içeriyor. "Hadi bize gidip

kahve içelim"ler, "Hadi bize gidip film izleyelim"lere dönüştü.

Değişen kültürel alışkanlıkları ve teknolojileri nasıl bu kadar çabuk içselleştirebildiğimizi gerçekten

anlayamıyorum. Ama bunu sosyologlara bırakıp ve bizi ilgilendiren soruya geri dönmek istiyorum. Ne

izleyeceğiz?

Nasıl seçeceğiz? Hepimizin sınırları var. Kimimizin zamanı sınırlı, kimimizin parası, kimimizin ise sabrı; ve

bir filme zaman ayırdığımızda vazgeçtiğimiz diğer fırsatların acabalarıyla değil; zamanın nasıl geçtiğini

anlamadığımız keyifli saatlerin hayaliyle doldurmak isitiyoruz içimizi.

Retorik sorular sormayı sevmiyorum. Doğru tavsiyeler yapacak, kişiyi zevklerine göre yönlendirecek,

izleyici için keşfedecek ve paylaşacak profesyonel film eleştirisine ve film eleştirmenlerine ihtiyaç var.

Nihayetinde, seçim diyalektiğinin çözümü bizde ve bizi anlayıp doğru yönlendirebilecek tavsiyede.

Geniş kapsamlı dosyalarımıza film eleştirisi'yle devam ediyoruz. Konuyu tüm hacmiyle, akademik

bağlamda ele alan çalışmalarını, bizimle paylaşan Sn. Đnci Kurtay'a teşekkürü borç bilerek, perdeyi

Açıklama:

Öncelikle bu konuyu seçmemin sebebi sinema sanatının ve onun ürünü olan 'Film'lerin

7'den 70'e bütün insanların ilgisini çeken bir sanat dalı olmasıdır. Bu kadar popüler olan

ve kitleler üzerinde çok geniş bir etkiye sahip olan bu sanatın da elbette ki diğer sanat

dallarında olduğu gibi "Eleştirilmesi" de doğaldır.

Ancak geçmişte ve günümüzde diğer sanat dallarının eleştirisinden farklı olarak,

sinemada bir filmi eleştirmek kişilerden çok kitleler üzerinde etki yaratmaktadır. Bu

açıdan bakıldığında oldukça dikkat isteyen bir süreçtir. Çünkü sinema ona ilgi duyan

duymayan her insanın yaşamında az ya da çok bir yere sahiptir.

Oysa ki diğer sanat dalları için böyle bir yargı söz konusu değildir. Sinemanın geniş

kitlelere seslenmesinin bir nedeni; hemen hemen herkesin evinde bulunan

televizyonlardır. Vizyondaki filmleri anında izlemeyen insanlar bile çok kısa zaman sonra

bu filmleri televizyonda seyredebilmektedir. Bu nedenden dolayıdır ki, film eleştirisinin

seslendiği kişi sayısı oldukça fazladır. Bu yüzden ben de bu kadar popüler olan bir

sanatın sinemanın ve onun ürünü olan filmlerin eleştirisi ve yöntemleri üzerinde

durdum.

Ve aslında günümüzde her ne kadar bir reklam aracı olarak kullanılsa da film eleştirisi

aslında işlevleri, yöntemleri ve çeşitli yaklaşımları ile farklı bir dal. Ancak film eleştirisi

günümüzde yazılı basının, medyanın, kapitalizmin kar olgusu içinde sıkışıp kalmış.

Sinemanın sanayileşmesi sonucu gerçekleşen bu durum karşısında gerçek anlamda film

eleştirisinin tanımı, amaçları ve yöntemleri üzerinde durmaya çalıştım.

Bu projenin Birinci bölümünü; Film Eleştirisinin tanımı ve işlevi ve Film Eleştirmeninin

kimliğine ayırdım.

Đkinci bölümü; Dünya'da ve Türkiye'de film eleştirisinin nasıl ortaya çıktığı, geçmişten

günümüze nasıl bir yol izlediği, hangi yayınlarda kimler tarafından ele alındığı

üzerinedir.

Üçüncü ve son bölümde ise; daha profosyonel anlamda sinemayla ilgilenen izleyicinin

ilgisini çeken, günlük gazatelerde yer alan film eleştirilerinden (ki bunlara reklam yazısı

demek daha doğru olur) farklı olarak, akademik yayınlarda, ciddi sinema dergilerinde

yayınlanan eleştirilerde kullanılan 'Eleştiri Yöntem ve Yaklaşımları'na değindim.