Cevap :
Yazılı tarihe göre matematikle ilgili ilk bilginler, milattan önceki Yunan bilginleridir: Bu dönemde Tales, Pisagor, Öklid, Arşimed gibi bilim adamlarının karşımıza çıktığını görmekteyiz Daha sonra İslamiyet’in ilk yıllarından itibaren 7 yüzyıl ile 16 yüzyıl arasında Müslüman matematik bilginlerinin eserlerini görüyoruz: Bilinen ilk cebir kitabını Harezmi (780 - 850) yazmıştır El-Kitabül Muhtasarfi Hesabil Cebri ve’l-Mukabele isimli eserden Arapçadaki “cebir” Batı dillerine “algebra” olarak çevrilmiştir Ayrıca “hesap metodu” anlamına gelen “algorithma”, “el-Harezmi” kelimesinden gelmektedir Sinüs ve kosinüs tanımları ilk defa El-Battani (858-929), tanjant ve kotanjantla ilgili ilk temel bilgiler Ebul Vefa (940-998) tarafından bulunmuştur Böylece matematiğe ait temel bilgilerin ekseriyeti İslam bilginleri tarafından bulunduktan ve belli bir noktaya getirildikten sonra, bu bilgilerden hareket eden Batılı bilginlerin çalışmaları ile matematik günümüzdeki ulaşmıştır Bu Batılı matematikçilerden bazıları: Johann Müller (1436-1476), Cardano (1501- 1596), Descartes (1596-1650), Newton (1642-1727), Leibniz (1646-1716), Maclauren (1698-1748), J Bernoulli (1654-1705), Boole (1815-1864), Poincare (1854-1912), Cantor (1845-1918)’dur Şu halde matematikle ilgili temel bilgiler bazı Batılı matematikçilerin yazdığı gibi ilk olarak 17 yüzyıl başlarında Avrupa’da ortaya çıkmamış, 7 ve 16 yüzyıllar arasında yaşayan İslam bilginleri tarafından ortaya konulmuştur(1)
SAYILAR TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ
A Milattan Önceki Devirlerde Sayılar
Eski Mısır’da rakamlar, bazı şekillerin yan yana gelmesiyle belirtiliyordu: 1 için “I”, 10 için “^”, 100 için “?“ (Çengel işareti) gibi Eski Mezopotamya’da ise 1 yerine “D” harfi, 10 Yerine “ 0” (yuvarlak) vb şekiller kullanılıyordu Eski Mısır ve Mezopotamya’da “sıfır” rakamını gösteren sembole rastlanmamaktadır Romalılarda harflerle gösterilen Romen Rakamlarını hepimiz biliyoruz: 1(1), 5(V), 10 (X), 50 (L), 100 (C) 500 (D), 1000 (M) gibi Romen rakamları da sıfır ve basamak sistemi ihtiva etmediğinden aritmetik işlemlere uygun değildir Nitekim Roma’da, Forum meydanındaki süslü hitabet kürsüsünün “Columna Restrata” sütununda 2200000 sayısını belirtmek için, 22 adet yüz bini gösteren sayı işareti oyulmuştur O devirde bu miktarı belirtmek için daha iyi bir işaret yoktu(3)
B Hind Dünyasında Sayılar
C İslâm Dünyasında Sayılar
İslâm âlimi El-Harezmi(780-850), zamanın Abbasi halifesi Me’mun(813-833)’dan destek görür ve Bağdat’taki saray kütüphanesindeki milattan önce ve sonra yazılan eski Mezopotamya, Mısır, Yunan, Hind (özellikle Sindhind) ve İslam alimlerinin kitaplarından (Kitab-ün-fil Hisab, Kitab-ün-fil-Coğrafya, vb) yararlanarak kitaplar yazar Bunların içinde en önemlisi girişte zikredilen El-Kitabü’l-Muhtasar fi Hesabi’l-Cebri ve’l-Mukabele kitabıdır(4) Bu eserin aslı İngiltere Oxford Bodlyn kütüphanesindedir Bu eserde sıfır rakamı ve 9 ayrı rakamın aritmetik işlemlerde nasıl kullanılacağı açıkça gösterilmiş olup Kur’an-ı Kerim’deki miras taksimi ve kölelerin serbest bırakılması mevzularıyla ilgili örnekler vardır Bu eser İngiliz Bath’lı Adelard tarafından Latince’ye çevrilmiştir Harezmi’nin bu eseri Orta Çağ’da Latinceye çevrilirken, Adelard çevirisinde Arapça olan “el-cebr” kelimesini aynen almış ve bu kelime günümüze kadar “algebra” (=cebir) olarak aynen gelmiştir Daha sonra 900’lü yıllarda İspanya’nın Kurtuba şehrindeki İslam halifesi II Hakem’e gönderilen Gerbert veya daha sonraki adıyla Papa II Silvester (945-1003) Batıda Arap Rakamlan olarak bilinen rakamlan (sıfır dahil) ilk defa Batıya öğretmiş ve ünü sekiz asır devam etmiştir Gerbert’den yüz yıl sonra Harezmi’nin meşhur kitabının Latince tercümesi, Endülüs yoluyla Batıya ulaşır Sonra Pizalı Leonardo Fibonacci (1170- ?) Mısır’a yaptığı seyahatlerle matematik bilgisinin esaslarını orijinal kaynaklardan Batı’ya taşımıştır Leonardo, İslam matematik öğretmenlerinden öğrendiği tüm bilgileri, sıfır rakamı dahil, çevresindekilere uygulamalarıyla öğretir ve Arapçada sıfır adı verilen ““ işareti ile her türlü hesabın yapılabileceğini açıklar(5 )
Sayılar hakkında oldukça ilginç görüşlere sahip “İhvan-ı Safa”ya göre, Kâinattaki âhenk sayılarla ortaya çıkarılır Bu sayede çokluk birliğe dayanır Dünya aritmetik ve geometrik ilişkilerle uyum içindedir ve Allah’ın birliğini gösteren bir şehri andırmaktadır (6)
Yazılı tarihe göre matematikle ilgili ilk bilginler, milattan önceki Yunan bilginleridir: Bu dönemde Tales, Pisagor, Öklid, Arşimed gibi bilim adamlarının karşımıza çıktığını görmekteyiz Daha sonra İslamiyet’in ilk yıllarından itibaren 7 yüzyıl ile 16 yüzyıl arasında Müslüman matematik bilginlerinin eserlerini görüyoruz: Bilinen ilk cebir kitabını Harezmi (780 - 850) yazmıştır El-Kitabül Muhtasarfi Hesabil Cebri ve’l-Mukabele isimli eserden Arapçadaki “cebir” Batı dillerine “algebra” olarak çevrilmiştir Ayrıca “hesap metodu” anlamına gelen “algorithma”, “el-Harezmi” kelimesinden gelmektedir Sinüs ve kosinüs tanımları ilk defa El-Battani (858-929), tanjant ve kotanjantla ilgili ilk temel bilgiler Ebul Vefa (940-998) tarafından bulunmuştur Böylece matematiğe ait temel bilgilerin ekseriyeti İslam bilginleri tarafından bulunduktan ve belli bir noktaya getirildikten sonra, bu bilgilerden hareket eden Batılı bilginlerin çalışmaları ile matematik günümüzdeki ulaşmıştır Bu Batılı matematikçilerden bazıları: Johann Müller (1436-1476), Cardano (1501- 1596), Descartes (1596-1650), Newton (1642-1727), Leibniz (1646-1716), Maclauren (1698-1748), J Bernoulli (1654-1705), Boole (1815-1864), Poincare (1854-1912), Cantor (1845-1918)’dur Şu halde matematikle ilgili temel bilgiler bazı Batılı matematikçilerin yazdığı gibi ilk olarak 17 yüzyıl başlarında Avrupa’da ortaya çıkmamış, 7 ve 16 yüzyıllar arasında yaşayan İslam bilginleri tarafından ortaya konulmuştur(1)
SAYILAR TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ
Aşağıda sayılar tarihini, “Milattan Önceki Devirler”, “Hint Dünyasında Sayılar” ve “İslam Dünyasında Sayılar” şeklinde kısaca üç bölümde inceleyeceğiz
A Milattan Önceki Devirlerde Sayılar
İlk çağlarda sayılar, kil tabletler üzerine çizikler, ağaç dallarına çentikler yapılarak ifade edilmiştir
Eski Mısır’da rakamlar, bazı şekillerin yan yana gelmesiyle belirtiliyordu: 1 için “I”, 10 için “^”, 100 için “?“ (Çengel işareti) gibi Eski Mezopotamya’da ise 1 yerine “D” harfi, 10 Yerine “ 0” (yuvarlak) vb şekiller kullanılıyordu Eski Mısır ve Mezopotamya’da “sıfır” rakamını gösteren sembole rastlanmamaktadır Romalılarda harflerle gösterilen Romen Rakamlarını hepimiz biliyoruz: 1(1), 5(V), 10 (X), 50 (L), 100 (C) 500 (D), 1000 (M) gibi Romen rakamları da sıfır ve basamak sistemi ihtiva etmediğinden aritmetik işlemlere uygun değildir Nitekim Roma’da, Forum meydanındaki süslü hitabet kürsüsünün “Columna Restrata” sütununda 2200000 sayısını belirtmek için, 22 adet yüz bini gösteren sayı işareti oyulmuştur O devirde bu miktarı belirtmek için daha iyi bir işaret yoktu(3)
B Hind Dünyasında Sayılar
Hindistan milattan 300 yıl önce sayı ifadelerini rakamlamaya başladı ve 6 Asra doğru haneleri sağdan sola doğru olan, 1 ‘den 9’a kadar rakamlar ortaya çıktı Bu rakamlar 660 yıllarında Hindistan dışında da tanınmaya başlandı Hintli Aryabhatta (476-550) Sanskrit dilinde bir matematik kitabı yazmış p sayısı için 31416 değerini bulmuştur Yine Brahmagupta (598-665) ve Bhaskara (doğ 1114) matematikle ilgili kitaplar yazmışlardır
C İslâm Dünyasında Sayılar
Brahmagupta, astronomi ile ilgili yazdığı “Siddhanta” kitabında, ilk dokuz sayı işareti ve sıfır ile birlikte, hesap yapmaya dair kaideleri de almıştı 773 yılında Kankah isimli bir Hintli astronom Halife El-Mansur’un (754-775) Bağdat’taki sarayına Brahmagupta’nın bu kitabı ile gelir “Sindhind” adıyla hemen Arapça’ya çevrilen eser, halifeler tarafından astronomi araştırmaları için büyük himaye görürMüslümanlar bu eserle Hint rakamlarını tanıdılar Hint bilginleri daire şeklinde gösterdikleri “ 0” (sıfır) sayısına bir şeyin yokluğu anlamına gelen “Sunya” adını vermişlerdi; İslam bilginleri de bu işarete boşluk anlamına gelen “es-sıfır” demişlerdir
İslâm âlimi El-Harezmi(780-850), zamanın Abbasi halifesi Me’mun(813-833)’dan destek görür ve Bağdat’taki saray kütüphanesindeki milattan önce ve sonra yazılan eski Mezopotamya, Mısır, Yunan, Hind (özellikle Sindhind) ve İslam alimlerinin kitaplarından (Kitab-ün-fil Hisab, Kitab-ün-fil-Coğrafya, vb) yararlanarak kitaplar yazar Bunların içinde en önemlisi girişte zikredilen El-Kitabü’l-Muhtasar fi Hesabi’l-Cebri ve’l-Mukabele kitabıdır(4) Bu eserin aslı İngiltere Oxford Bodlyn kütüphanesindedir Bu eserde sıfır rakamı ve 9 ayrı rakamın aritmetik işlemlerde nasıl kullanılacağı açıkça gösterilmiş olup Kur’an-ı Kerim’deki miras taksimi ve kölelerin serbest bırakılması mevzularıyla ilgili örnekler vardır Bu eser İngiliz Bath’lı Adelard tarafından Latince’ye çevrilmiştir Harezmi’nin bu eseri Orta Çağ’da Latinceye çevrilirken, Adelard çevirisinde Arapça olan “el-cebr” kelimesini aynen almış ve bu kelime günümüze kadar “algebra” (=cebir) olarak aynen gelmiştir Daha sonra 900’lü yıllarda İspanya’nın Kurtuba şehrindeki İslam halifesi II Hakem’e gönderilen Gerbert veya daha sonraki adıyla Papa II Silvester (945-1003) Batıda Arap Rakamlan olarak bilinen rakamlan (sıfır dahil) ilk defa Batıya öğretmiş ve ünü sekiz asır devam etmiştir Gerbert’den yüz yıl sonra Harezmi’nin meşhur kitabının Latince tercümesi, Endülüs yoluyla Batıya ulaşır Sonra Pizalı Leonardo Fibonacci (1170- ?) Mısır’a yaptığı seyahatlerle matematik bilgisinin esaslarını orijinal kaynaklardan Batı’ya taşımıştır Leonardo, İslam matematik öğretmenlerinden öğrendiği tüm bilgileri, sıfır rakamı dahil, çevresindekilere uygulamalarıyla öğretir ve Arapçada sıfır adı verilen ““ işareti ile her türlü hesabın yapılabileceğini açıklar(5 )
Sayılar hakkında oldukça ilginç görüşlere sahip “İhvan-ı Safa”ya göre, Kâinattaki âhenk sayılarla ortaya çıkarılır Bu sayede çokluk birliğe dayanır Dünya aritmetik ve geometrik ilişkilerle uyum içindedir ve Allah’ın birliğini gösteren bir şehri andırmaktadır (6)