Cevap :
Karahanlı kadınların saray ve günlük hayatları hakkında pek fazla bilgi sahibi değiliz. Hükümdar hatunları ve aile mensupları sarayda, muhtemelen “Harem” adım verebileceğimiz bir kısımda yaşamakidiler. Hatunların emirleri altında ayrıca saray hizmetkârları da bulunuyordu. Meşhur Selçuklu veziri Nizâmü’l-Mülk’ün Siyasetnâme’sinden de Karahanlı hatunların yaşayışları hakkında bazı fikirler elde etmek mümkündür. Buna göre, hatun genellikle Hakan’la beraber ve sarayda idi. Ancak hatunun da kendi sarayı (Saray-ı hatun) vardı.Bu muhtemelen “Harem dairesi” karşılığı olarak kullanılmış olmalıdır. Hatun o devre ait misk, anber gibi kokular kullanıyor, ipekli ve ince ketenden elbiseler giyiyordu. Başına da bir örtü örtüyordu. Ayrıca onun hizmetinde cariyer de vardı. Hatun istediği şahıslara, saray dahil bir çok şeyler bağışlamak yetkisine sahipti.
Karahanlı hükümdarlarının eşlerinin ve prenseslerinin taşıdıkları bazı sıfat ve unvanlar da tespit edilebilmektedir. Bu devrede hükümdar eşlerine ve hanedana mensup prenseslere Katun (Hatun) denilmekteydi. Yine hanedana mensup kadınlara “Altın Tarım” ünvam veriliyordu. Bu unvanlardan en meşhuru Terken, ile birlikte kullanılan “Terken Hatun” unvanı idi. Bu unvan daha sonra Selçuklular ve Harezmşahlar ile öteki Türk devletleri tarafından da kullanılmıştır.Karahanhlar konusunda değerli bir araştırma yapan Doç. Dr. Reşat Genç bu unvanlar konusunda verdiği bilgilere şöyle devam ediyor: “Anlaşıldığına göre Karahanlı sarayındaki kadınlara “Kunçuy” veya bu kelimeden alınarak “Katun Kunçuy” da deniliyordu. Fakat Kaşgarh Mahmud’un verdiği bilgiye göre, “Kunçuy”un unvanı, hatundan bir derece aşağıda bulunan saraylı kadınları ifade eden bir deyim olarak kullanılıyordu. Bu itibarla hatunun veya daha doğrusu Terken Hatun’un baş hatun, Kunçuy ve Katun Kunçuy’un da hükümdarın öteki hatunlarım ifade eden bir unvan olduğunu kabul edebiliriz. Bununla beraber Kunçuy’un şehzade karıları veya hanedana mensup kızlar için de bir unvan olarak kullanılmış olması muhtemeldir.”Karahanhlar devrinde kadınlardan bir de hukukçu çıkmıştır. El-Semerkandî Fatıma bint Muhammed adındaki bu kadın Karahanlı devrinin önemli bir fakihidir. Babası Ebû Bekr Alâeddîn Muhammed de mühim ve tanınmış hukukçulardan biri idi ve 1144 yılında Buhara’da öldü. Fatıma babasından fıkıh tahsil etmiş ve onun verdiği fetvalara imza atmıştır. Babasımn ölüm tarihine bakarak bu kadın hukukçunun XII. yüzyılda yaşadığı anlaşılmaktadır.