Cevap :

Cevap:

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak

Milletlerin hayatında inandıkları değerlerin önemi büyüktür. Şairimiz “Korkma” kelimesiyle aslında şiirin bütününe hakim olan iman unsurunun önemini vurgulamak istemektedir. Daha başlangıçta yenileceğine inanan bir ordu yenik düşmüş demektir. Vatan göklerinde dalgalanan al sancak, bağımsızlığın  sembolüdür. Bayrak, yurdun üstünde tüten en son ocak sönmediği sürece dalgalanacaktır. Şair, ülkemizde  tek aile kalana kadar bağımsızlık mücadelesinin verileceğini söyler. Böylece aile ve vatan arasında da bir bağ kurmuş olur.  Bayrak yıldıza benzetilmiştir. Yıldız ise bahtı, kaderi sembolize etmektedir. Türk milletinin bahtının yıldızının daima parlayacağı mesajı verilmiştir.

Sancak : Bayrak

Celâl : Kızgınlık, öfke

Hilâl : Ay

İstiklâl : Bağımsızlık

2. KITA:

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!

Şair bu kıtada Türk bayrağına seslenmiştir. Milletinin özgürlük tutkusunu, bayrağı bir sevgiliye benzeterek ifade etmiştir. İçinde bulunulan zor şartlar sevgilinin çatık kaşlarında anlatılmıştır. Türk tarihi kahramanlıklarla doludur, şair de bunu milletine hatırlatmak ister. Bağımsızlıktan yana karamsarlığa düşmemek gerektiğini ise “Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celâl!” dizesiyle anlatır. Uğruna dökülmüş ve dökülen kanların helal olmasını dilemektedir. Hürriyet, Türk milletinin hakkıdır. “Hak” kelimesi, hukuk anlamına gelmektedir. Aynı zamanda hak, Allah’ın isimlerinden biridir de. Hak’a tapan Türk milletinin, bağımsızlını koruması Allah’ın adaletinin bir sonucu olacaktır.

Çehre: yüz

Celâl: kızgınlık, öfke

3. KITA:

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım

Yine Türk tarihine bir hatırlatma yapılmıştır. Şair “ben” kelimesini kullanarak aslında sanatçının, içinde yaşadığı toplumunun özelliklerini kendi  özünde barındırdığını da bize göstermektedir. Bu toplum hiçbir zaman esaret altında yaşamamıştır. Onu zincirlemek isteyenin de akıl dışı bir davranışta bulunduğunu anlatmaktadır. Hürriyet duygusunun insanlara verdiği üstün güç; dağlar, zincirler tanımaz, onu enginlerden de ötelere taşır.

Ezel: sonsuz geçmiş.

Bend: suların önüne çekilen set.

Engin:sonsuz

4. KITA:

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Çağdaş batı medeniyeti materyalist anlayışıyla maddeye üstün değer vermiştir. Bu medeniyet maddi olanaklar yönünden güçlüdür de. Mehmet Akif Ersoy ise bu medeniyet anlayışının karşısına maneviyatı çıkarır. Onların her türlü gelişmiş silahları mevcut olabilir; ancak insan imanının gücünün hepsinden daha mühim olduğu vurgulanır. Batı medeniyetini tek dişi kalmış bir canavara benzetir ve istediği kadar ulusun dursun, böyle bir imanı boğamaz der.

Âfâk : Ufuklar.

Ufuk : Gözün görebildiği en uzak nokta.

Serhad : Hudut, sınır boyu, son nokta, son kale.

5. KITA:

Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma, sakın.

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın

Şair, kahraman Türk askerine seslenir. Alçakça yurdumu bölüp parçalamaya çalışanlara karşı gövdesini siper etmesini. ister. Bu savaşı ahlâki görmez; çünkü işgalciler zayıf, masum demeden, saygısızca vatan topraklarını talan etmektedirler. Bu yüzden bu savaşın durması için canını ortaya koymasını ister. Şair, hürriyet inancını tekrar dile getirir; Hakkın vadi olan bağımsızlık günlerinin en kısa zamanda gerçekleşeceğini söyler.

Hayâ: ar, namus

6. KITA:

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Mehmet Akif Ersoy, bu mısraları yazarken sadece yaşadığı dönemin halkına seslenmemiştir. Aynı zamanda günümüz insanlarına da hatırlatmalarda bulunur. Üzerinde rahatça gezdiğimiz bu topraklar, yalnızca bir toprak parçası değildir. Onun için atalarımız emek vermiş, uğruna kan dökmüş, şehit olmuştur. Böylece toprak, vatan olma vasfını kazanmıştır. Sen o şehitlerin evladısın, eğer tarihini tanımazsan, vatanının değerini bilmezsen atalarını incitmiş olursun. Sana dünyaları bile verseler bu vatan senin cennetindir, onu kimselere verme.

7. KITA:

Kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Şühedâ : Şehitler, şehitlerin kanı.

Hûda : Allah, Tanrı.

Cüda : Ayrı.

Şair bir önceki kıtada söylediklerini teyit eder. Yurdumuz, gerek coğrafi konum itibariyle gerekse tarihi yönden değerli bir yere sahiptir. Onun her karış toprağı şehit kanıyla sulanmıştır. Bu cennet gibi vatan uğruna kim feda olmaz ki. O, kişisel olarak sahip olduğumuz bütün varlıklardan daha değerlidir. Çünkü aslında bütün bu sahip olduklarımız bağımsızlılığımızla da alakalıdır. Bu yüzden şair, Allah canımı, sevdiklerimi ve bütün varlığımı alsa da beni vatanımdan ayırmasın, der.

8.KITA:

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli

Bu mısralarda bir dua söz konusudur. Ey Allah’ım, ruhum senden sadece şunu ister: İbadet ettiğim yerlere işgalciler saldırmasınlar. Burada ibadetgâhlar, insanın mahremi, özeli olarak görülmüştür. Şair imanın önemini tekrar vurgular. Yurdumu ayakta tutan iman, gücünü dininden alır. Dinin temeli ise ibadet edilen yerlerden ezan sesinin hiç dinmemesidir.

9. KITA:

O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,

Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;

O zaman yükselerek arşa değer belki başım

Şehitlik mertebesinin yüceliği vurgulanır. Kurtuluş savaşı mücadelesinde binlerce insan şehit düşmüştür ve çoğunun da mezar taşı yoktur. Şair, bir şehidin diliyle konuşmaktadır. Bir mezar taşım varsa eğer, o da kendinden geçerek secdeye kapanır. Bütün yaralarımdan kanlı yaşlar boşalırken cesetim yerden yükselir ve belki de başım arşa değer. İnancımıza göre şehitlik mertebesine ulaşanlar göğün en üst katında yer alırlar. Şair, bu inanca göndermede bulunmuştur.

Vecd: kendinden geçme, coşkunluk hali

Cerihâ: yara

Ruh-u mücerred: soyut ruh

N’aş: ceset, ölü

Arş: gökyüzü

10. KITA:

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!

İzmihlâl: yok ola, bozularak bitme.

Şair Türk bayrağına seslenir. Sen de alev alev yanan bu şafaklar gibi dalgalan, der. Çünkü uğruna verilen canlar onu hak ettiği yere getirmiştir. Onun için dökülen kanların hepsi de helal edilir. Artık Türk milleti için esaret ve yok olma kalmamıştır. Hürriyet, buna alışkın olan Türk milletinindir. Bağımsızlık da Hak olan Allahtan başkasına tapmayan milletin hakkıdır.

Açıklama: