Cevap :

Cevap:

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) istişareyi öneren uyarılarında ve bu anlayışa uygun uygulamalarında konuya dair birçok örnek görmekteyiz. Hz. Peygamber’in risaleti süresince istişareye, bilindiğinden çok daha fazla önem verdiği bir gerçektir. Onun, gerek Mekke’de gerekse Medine’de hakkında vahiy nazil olmayan meseleleri genellikle arkadaşlarıyla istişare ederek çözümlediğini ve bunu fiilen de gerçekleştirdiğini hadis kaynaklarından öğrenmekteyiz. Bir rivayette şöyle denilmektedir: “Müslümanların fikrini almadan ‘emîr’ tayin etseydim İbn Ümmü Abd’i/Abdullah b. Mes‘ud’u tayin ederdim.” (Tirmizî, Menâkıb, 38.) Yine Ebu Hureyre: “Rasulullah’tan (s.a.s.) daha çok adamları ile istişare eden bir kimse görmedim.” der. (Tirmizî, Cihad, 34.) Hz. Peygamber, istişare edeni övdüğü gibi istişare edileni de över: “İstişare edilen kişi, kendisine güvenilen kişidir.” (Tirmizî, Edep, 57; Ebu Davud, Edeb, 114; İbn Mâce, Edeb, 37.) Yine “Sizden, üzerine mesuliyet yüklenen bir kimse için Allah hayır murad ederse ona ‘Salih’ bir vezir nasib eder de unuttuğu şeyleri hatırlatır, hatırladığı şeylerde de yardımcı olur.” (Ebû Davud, Harâc, 4.) diye buyurur.

İstişare, idari mekanizmaların vazgeçilmez unsurunu meydana getirir. Kanunlara ve hukuka uygun kararlar alıp tatbik etmenin yolu istişareden geçer. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bu konuda yapmış olduğu birçok icraatı vardır. Burada savaşla ilgili bir kısım örnekleri zikredeceğiz. Bedir'de Ebu Sufyan’la savaşılıp savaşılmaması konusunda Hz. Peygamber ashapla istişare etmiştir. Ebu Sufyan’ın gelmekte olduğu haberi kendisine ulaşınca Hz. Peygamber bir istişare meclisi kurmuştur. Evvela Hz. Ebu Bekir sonra Hz. Ömer ayağa kalkıp, muhacirleri temsilen Kureyş ordusuna karşı gidilmesi ve Ebu Sufyan’ın kervanını takipten vazgeçilmesi yönünde görüş beyan ettiler. Daha sonra Ensar’dan Hz. Sa’d b. Ubâde ayağa kalkıp: “Ey Allah’ın elçisi! Nefsim elinde bulunan (Allah)’a yemin ederim ki eğer sen bize atlarımızı deryaya sürmemizi emretmiş olsaydın mutlaka deryaya sürerdik. Ve eğer sen bize atlarımızı Berku’l-Gımad’a sürmemizi emretseydin bunu da yerine getirirdik.” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber insanları Kureyş ordusuyla savaşmaya çağırdı. Alınan karara göre hareket ettiler ve Bedir’e vardılar. (Müslim, Cihâd ve’s-Sîyer, 83.) Görüldüğü gibi, bu konu bütün Müslümanları ilgilendirdiği için Hz. Peygamber, her kesimin temsilcisiyle görüşmüştür. Görüşmeler neticesinde sonuna kadar savaşılacağına ve Hz. Peygamber’e olan bağlılıklarını sürdüreceklerine dair görüşler ortaya çıkmış, ardından savaş kararı alınıp uygulamaya geçilmiştir.