Cevap :
Peygamberliğinin ilk zamanlarında kendisine en yakın gördüğü, tanıdığı ve güvendiği insanlara İslam dinini anlattı. Sonrasında “...Önce en yakın akrabalarını uyar!” (Şuara suresi, 214. ayet) ayetiyle akrabalarına tebliğ etmek ile emrolundu. Allah Resulü peygamberliğinin ilk üç yılında insanları gizli olarak İslam’a davet etti. Daha sonra Allah’tan (c.c.) aldığı emir ile vahyi bütün Kureyş kabilesine açıktan tebliğ etmeye başladı. Mekke’de kurulan panayırlara giderek diğer kabileleri de İslam’a davet etti.
Peygamberimiz, tebliğ görevini yerine getirirken, çeşitli sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Ancak hiç bir zaman yollarından sapmamışlar ve davalarında taviz vermemişlerdir. Hayatları bu hususta ibretli olaylarla doludur.
Açıklama:
Tebliğ, her Müslümanın bilgisi ölçüsünde yerine getirmesi gereken bir yükümlülüktür. Müslüman bunu, hem sözleriyle hem de davranışlarıyla yapmalıdır. Kuşkusuz tebliğde örnek alınabilecek en önemli insan, Hz. Peygamber’dir.
Hz. Peygamber, 23 yıllık peygamberlik hayatında karşılaştığı bütün sıkıntılara sabrederek, tevazu göstererek, muhatabına değer verdiğini hissettirerek, dinî sınırlar dâhilinde kolaylaştırarak, dünya-ahiret dengesini koruyarak, müsamaha göstererek ve insanlara dine girmeleri hususunda baskı yapmayarak tebliğ faaliyetini sürdürmüştür. O, temizliğe ve vücut bakımına önem verir; muhatabıyla anlaşılır ve açık bir dille konuşmaya özen gösterir; küfürlü konuşmaktan ve çirkin örnekler vermekten kaçınır; nezaketiyle insanları etkilerdi. Hz. Peygamber, güvenilirliğiyle, dürüstlüğüyle, sözünde durmasıyla ve yalan söylememesiyle örnek bir insan olduğu gibi örnek bir tebliğciydi de.
Tebliğinde tedricîlik, danışma, soru sorarak muhatabını hazırlama, tekrarlama, kıssa ve darb-ı mesellerden yararlanma ve muhatabının gönlünü kazanma gibi yöntemlerden yararlanırdı. Ayrıca tebliğ yapabileceği zamanı ve ortamı gözetirdi.