Cevap :
İslam dininde inanç ve ibadet esaslarının yanında ahlak esasları da çok önemli bir yer tutar. İyi bir kul ve iyi bir insan olabilmek, kişinin manevi gelişimiyle yakından ilgilidir. Bu gelişim insanın ahlaki olgunluğa ulaşabilmesi için gerekli bir eğitim sürecidir.
Müslümanlar, İslam tarihi boyunca ahlakî konularla ilgili olarak farklı tasavvufî anlayışlar geliştirmişlerdir. Bunlara tasavvufî yani ahlakla ilgili yorumlar denir. Bu tasavvufi akımlardan bazıları Anadolu’daki Müslümanlar arasında daha etkili olmuştur. Bunlar; Yesevilik, Kadirilik, Mevlevilik, Nakşibendilik ve Alevilik-Bektaşiliktir. .tasavvuf anlayışının insanlara yol gösteren, onları aydınlatan bir rehberi vardır.
Tasavvuf: İslam’ın ruhi ve manevi yönünü öne çıkaran, insana Allah’ı görüyormuşçasına bir ibadet ve davranış bilinci kazandırmayı hedefleyen düşünce biçimi, hayat tarzı. Kötü huyları terk edip güzel huylar edinme; Hz. Muhammed’in (s.a.v.) edep ve ahlakını davranış hâline getirme yolu.
Yesevilik
Yesevilik, Hoca Ahmet Yesevi’nin düşünceleri etrafında oluşmuş tasavvufi bir yorumdur. Türklerin İslamiyeti kabul etmelerinde Hoca Ahmet Yesevi’nin büyük katkısı olmuştur. Hoca Ahmet Yesevi, yetiştirdiği öğrencileri Türkistan’ın ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerine göndererek İslamiyetin tanınmasını sağlamıştır.
Yesevilik düşüncesinde insanı sevmek önemli bir ilkedir. Yeseviliğe göre insanları seven, onlara yardım eden, kalp kırmayan ve yalan söylemeyen insanlar erdemli kişilerdir. Ahmet Yesevi’nin Türkçe olarak söylediği ve hikmet denilen sözleri Divan-ı Hikmet isimli eserinde toplanmıştır. Yesevilik düşüncesi, hak ve hukuka riayet etmeye ve rızkı helal yollardan kazanmaya büyük önem vermiştir. Yesevilik düşüncesinde misafiri iyi ağırlamak ve cömertlik de erdemler arasındadır. Yesevilik, Türkistan bölgesinde doğup kısa bir süre içerisinde Orta Asya’dan Balkanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada yayılmıştır.
Kadirilik
Kadirilik, Abdülkadir Geylani’nin düşünceleri etrafında oluşmuş tasavvufi bir yorumdur. Kadirilikte diğer
Abdulkadir Geylani Türbesi (Bağdat)
tasavvufi yorumlarda olduğu gibi Kur’an ve sünnete uymak esas alınır. Kadiriliğe göre insan, güzel özelliklere sahip olmak için çalışmalıdır. Bu yüzden insanın dinin emir ve yasaklarına uymasının önemi üzerinde durulur. Yoksulların hizmetine koşmak ve onların ihtiyaçlarını gidermelerine yardımcı olmak Kadirilik’te önem verilen bir ilkedir. Verilen sözün yerine getirilmesi, günahlardan mutlak olarak sakınmak, haramlardan uzaklaşmak, alçakgönüllü olmak, kendisine yapılan haksızlık karşısında bile beddua etmemek, dünya malına tamah etmemek önemli değerlerdendir.
Mevlevilik
Mevlevilik, Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin görüşleri çerçevesinde oluşmuş tasavvufi bir yorumdur. Mevlânâ pek çok âlimden dersler almış ve dinî ilimler konusunda yetkin bir konuma ulaşmıştır. Onun düşünceleri vefatından sonra oğlu tarafından sistemleştirilmiştir. Mevlevilik, insanı Allah’ın (c.c.) yarattığı yüce bir varlık olarak gören ve insanlar arasındaki ortak değerleri ön plana çıkarmaya çalışan bir yorum biçimidir. İnsan ve Allah (c.c.) sevgisi, bu yorum biçiminin önemle üzerinde durduğu temel ilkelerdir.
Hz. Mevlânâ’nın Türbesi (Konya)
Mevlevilikte İslam dininin sevgi ve müsamaha içeren ilkeleri önemle vurgulanır. Bu yorum biçimine göre doğruluk, adalet, yardımlaşma, iyi niyet gibi değerler insanı mutluluğa götürür. Kibir, kin, öfke, dedikodu gibi davranışlar ise insanın uzak durması gereken davranışlardır. Mevlevilik yoluna giren kişi bu kötülüklerden uzak durma konusunda bir söz vermiş demektir.
Mevlevilik düşüncesinde, musiki eşliğinde ve belli bir düzen içerisinde yapılan, insanın kulluk şuuruna ulaşmasını temsil eden törene sema denir. Mevleviler toplu halde sema yaparak kulluk bilinci ile Allah’a (c.c.) yönelmeye çalışırlar.
Nakşibendilik
Nakşibendilik, Muhammed Bahaeddin Nakşibend’in düşünceleri etrafında oluşan tasavvufi bir yorumdur. M. Bahaeddin Nakşibend, Türkistan’ın Buhara bölgesinde doğmuştur. Onun doğduğu ve yetiştiği çevrede tasavvufun önemli bir yeri vardı. Kendisi de bu durumdan etkilenmiştir. Gösterişten uzak mütevazı bir hayat süren M. Bahaeddin Nakşibend, kötülüklerden uzak durmuş ve daima iyiliği tavsiye etmiştir.
Bahauddin Nakşibend Türbesi (Buhara)
Nakşibendilikte kişinin kötülüklerden uzak kalması için Allah’ı (c.c.) çokça anması gerektiği üzerinde durulur. Çünkü Allah’ı (c.c.) sessizce ve çok anan bir insan, Allah’ın (c.c.) sevgisini kalbine nakşedecektir. Nakşibendilikte, Kur’an ve sünnete sıkı bir bağlılık gösterilir ve ibadetlere önem verilir. Her an Allah’ı (c.c.) hatırlamak ve zikretmek, iyilik yapıp hayır işlemek, dünyevi işlerle ilgilenirken aşırı arzulardan uzak durmak, dinin emir yasaklarına titizlikle uymak temel prensiplerdir.
Alevilik-Bektaşilik
Horasan ve Maveraünnehir bölgelerinde yaşayan Türkler, İslamiyeti kabul ettikleri sırada Hz. Peygamber (s.a.v.) ve onun ehl-i beytini yani Hz. Ali (r.a.), Hz. Fatıma (r.a.), Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin’i (r.a.) derin bir muhabbetle sevdiler ve onlara taraftar oldular. Bu taraftarlığın adına, Ali yanlısı anlamına gelen Alevi denildi.
“Allah-Muhammed-Ali kutsallığını özünde taşıyan, korkuyu aşıp sevgi ile Tanrı’ya yönelen, insanın özünde Tanrı’nın tecellisini gören, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) nübüvvetini, Hz. Ali’nin (r.a.) velayetini kabul eden, Kur’an’ı ve Ehl-i Beyt’i esas alan, tüm bu inancını Yüce Pir Hâce Ahmet Yesevi’nin ve Pir Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin temel öğretisi sayılan “Şeriat, tarikat, marifet ve hakikat olarak bilinen Dört Kapı-Kırk Makam” ilkelerine göre uygulayan kimse Alevi-Bektaşi’dir.
Alevi-Bektaşi düşünce sistemi, diğer tasavvufi düşüncelerde olduğu gibi İslam’ın ahlaki prensipleri üzerinde ısrarla durur. Alevi-Bektaşilikte rehber olarak kabul edilen dede ve babalar, taliplerine temel ahlaki prensipler çerçevesinde nasihat verirken, Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin şu öğütlerini söylerler: “Ey can! Yolumuz sevgi ve dostluk üzerine kurulmuştur. Dergâhımızda kışkırtıcı, bozguncu ve karıştırıcılara yer yoktur. Çekememezlik, kıskançlık, kendini beğenme, kin, kibir, inat, arkadan konuşma, dedikodu, başkalarını suçlama, iftira, küfür, zulüm, yalan ve cinayet Yüce Allah’ın yasak ettiği işlerdir.”
İslam’ın erken döneminden itibaren başlayan tasavvufi düşüncenin en önemli özelliği, farklılıkları kaynaştırmasının yanı sıra arınmayı ve ibadetleri samimiyetle yapmayı hedeflemesidir. Tasavvufi düşüncede ibadet, kul ile Allah (c.c.) arasında gerçekleşen manevi bir iletişim olarak kabul edilir. Alevi-Bektaşilikte ibadetin şeklinden çok içtenlikle ve özden gelen bir duyguyla yapılması ön plandadır.Alevilikte dede, pir, rehber olarak din hizmetlerini yerine getiren kişilerin ailelerini, soylarını nitelemek üzere ocak kavramı kullanılır. Alevi-Bektaşi düşüncesini benimseyen kimselerin bu önde gelen ailelere (ocaklara) bağlı olması, Alevi-Bektaşilerin birlik ve bütünlüğünü güvence altına almıştır. Dedeler, bu ocak kültürü sayesinde bireylerin birbirine olan bağlılığını ve Aleviliğin gelecek nesillere ulaşmasını sağlamışlardır. Ocaklar arasında var olan bağlılık, “el ele el Hakka” sistemi çerçevesinde günümüze kadar devam etmiştir. Yani her dede ailesi, kendini bağlı gördüğü başka bir dede ailesinin müridi olarak bağlılığını devam ettirir. Bu sebeple “el ele el Hakka” sisteminde hiyerarşik bir düzen vardır. Bu sistem Hoca Ahmet Yesevi ile başlamış ve zamanla Anadolu’ya yayılmıştır. Anadolu’da “el ele el Hakka” öğretisinin bir gereği olarak on iki ocak bulunur ve bunlar on iki imamın önderliğinde belli bir silsileyle varlığını devam ettirir.