Cevap :
1 Telif ve Tercüme Heyeti (1921-1926) :
2 I. Maarif Kongresi (15-16 Temmuz 1921) :
3 Heyet-i İlmiyeler (1923-1926) :
4 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924) :
5 Medreselerin Kapatılması (11 Mart 1924) :
6 Maarif Teşkilatı Kanunu (2 Mart 1926) :
7 Harf Devrimi (1 Kasım 1928) :
8 Millet Mektepleri Talimatnamesi (24 Kasım 1928) :
9 Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) (15 Nisan 1931) :
10 Halkevleri (19 Şubat 1932) :
11 Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) (12 Temmuz 1932) :
12 Üniversite Reformu (1933) :
2 I. Maarif Kongresi (15-16 Temmuz 1921) :
3 Heyet-i İlmiyeler (1923-1926) :
4 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924) :
5 Medreselerin Kapatılması (11 Mart 1924) :
6 Maarif Teşkilatı Kanunu (2 Mart 1926) :
7 Harf Devrimi (1 Kasım 1928) :
8 Millet Mektepleri Talimatnamesi (24 Kasım 1928) :
9 Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) (15 Nisan 1931) :
10 Halkevleri (19 Şubat 1932) :
11 Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) (12 Temmuz 1932) :
12 Üniversite Reformu (1933) :
Cevap:Bu yazımızda Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar konusunu ele alacağız. Özellikle eğitim alanında oldukça gelişme yaşandığından Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar konusu biraz daha uzun olacak.
Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar konusuna değinmeden önce bu alanlarda neden yeniliğe ihtiyaç duyulduğundan bahsedelim.
Özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitimdeki en büyük sorun öğretim birliğinin bulunmamasıydı. Medreseler, mektepler, azınlık okulları ve yabancı okullar gibi farklı eğitim kurumları mevcuttu. Tanzimat döneminde bu alanda bazı düzenlemeler yapıldıysa da eğitimde köklü inkılapların yapılması zorunlu hale gelmişti.
Eğitim ve kültür alanında yapılan yeniliklerin nedenlerini sıralayacak olursak;
Milli, demokratik ve laik bir toplum oluşturmak.
Eğitimdeki ikilik ve karışıklığı önlemek.
Eğitimi çağdaş esaslara göre düzenlemek.
Cumhuriyet rejimini güçlendirecek eğitim sistemini oluşturmak.
Eğitimi birleştirmek.
Şimdi Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar konusuna Telif ve Tercüme Heyeti ile başlayalım.
Gizle
1 Telif ve Tercüme Heyeti (1921-1926) :
2 I. Maarif Kongresi (15-16 Temmuz 1921) :
3 Heyet-i İlmiyeler (1923-1926) :
4 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924) :
5 Medreselerin Kapatılması (11 Mart 1924) :
6 Maarif Teşkilatı Kanunu (2 Mart 1926) :
7 Harf Devrimi (1 Kasım 1928) :
8 Millet Mektepleri Talimatnamesi (24 Kasım 1928) :
9 Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) (15 Nisan 1931) :
10 Halkevleri (19 Şubat 1932) :
11 Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) (12 Temmuz 1932) :
12 Üniversite Reformu (1933) :
Telif ve Tercüme Heyeti (1921-1926) :
Telif ve Tercüme Heyeti, Kurtuluş Savaşı döneminde oluşturulan önemli kurumlardan biridir.
Bu heyet 1921 yılında kurulan çalışmalarını 1926 yılına kadar sürdürmüştür. 1926 yılında toplanan Üçüncü Heyet-i İlmiye Kararları sonucunda Telif ve Tercüme Heyeti yerini Milli Talim ve Terbiye Dairesine bırakmıştır.
I. Maarif Kongresi (15-16 Temmuz 1921) :
Hatırlanacağı üzere I. Maarif Kongresi Eskişehir-Kütahya Muharebeleri sırasında Ankara’da toplanmıştı.
Muallimler Kurulu’nun toplandığı bu kongrede açılış konuşmasını Atatürk yapmıştır.
Bu kongrede ilk ve ortaöğretim kademelerinin hedefi ve programları ile ilgili tartışmalar yapılmış, okul ve öğrenci sayıları tespit edilmeye çalışılmıştır.
I. Maarif Kongresi eğitime milli bir yöne kazandırılmaya çalışıldığı büyük bir eğitim kongresidir.
Heyet-i İlmiyeler (1923-1926) :
Heyet-i İlmiyeler Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eğitim politikalarının belirlendiği, eğitim meselelerinin tanınmış eğitimcilerin fikir, düşünce ve tecrübelerinden yararlanarak tartışılıp karara bağlandığı ve belli bir uygulama gücü olan ilmi toplantılardır.
Heyet-i İlmiye şu kararlar alınmıştır:
Köy Mekteplerinin kurulması,
İlköğretimin 6 yıl olması,
Kadınlarında heyete girebilmesi ve müfettiş olabilmesi,
Sultani yerine Lise tabirinin kullanılması
Heyet-i İlmiye, Cumhuriyet’in ilan edilmesinden birkaç ay önce başlamış ve 1926 yılına kadar üç defa toplanmıştır.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924) :
Osmanlı’da mektep-medrese ayrılığının zararları ve yabancı okulların yıkıcı etkileri görülmekteydi. Öğretim sistemindeki bu ikilik ise yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin önünde büyük bir engel oluşturuyordu.
Eğitim ve öğretimde birliği sağlamak, aynı zamanda eğitimde laikleşmeyi, modernleşmeyi, eşitliği ve ulusallığı sağlamak, ulusal eğitim ve milli bilinci geliştirmek için dönemin Maarif Nazırı Vasıf Çınar’ın önerisi ile TBMM 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu kabul etmiştir.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulü ile;
Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün okulların programlarının ve eğitim sisteminin düzenlenmesi Millî Eğitim Bakanlığına bırakıldı.
Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin bütçesine ayrılan eğitim payı, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildi.
Şer’iye ve Evkaf Vekâleti ve tüm özel vakıfların denetimindeki okullar Maarif Vekaleti’ne bağlandı.
Din eğitimi veren bazı eskimiş okullar kapatılarak yerlerine modern İilahiyat Fakültesi, İmam Hatip okulları açıldı.
Milli Savunma ve Sağlık (Sıhhiye) bakanlıklarına bağlı okullar bütçeleri ile beraber Maarif Vekaleti’ne bağlandı.
Yabancı okulların ders programlarına Türkçe, Tarih ve Coğrafya gibi kültür dersleri konuldu ve bu derslerin Türk öğretmenler tarafından okutulması sağlandı.
Yabancı okulların dini ve siyasi amaçlı öğretimi durduruldu.
Bu okulların sınıflarında ve ders kitaplarındaki dini işaret ve semboller kaldırıldı, böylece yabancı ve azınlık okullarının zararlı faaliyetleri engellendi.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu önemleri ise şunlar olmuştur:
Eğitim ve öğretim alanında birlik sağlandı.
Eğitim ve öğretim millileştirildi.
Türkiye’de eğitimin çağdaşlaşması ve laikleşmesi sağlandı.
Medreselerin kapatılmasına ortam hazırlandı.
Yabancı okullar üzerindeki denetim arttı.
Tüm okulların devlet denetiminde olması Fransa, Papalık ve bir çok okulu olan devletlerin itiraz ederek yabancı okullar konusunu yeniden gündeme getirmesine neden oldu.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu, eğitim sisteminde laik, millî, akla dayalı, bilimsel ve çağın sosyal ihtiyaçlarına göre düzenleme yapabilme imkânı tanıdığından Türk inkılabının en önemli adımlarından biri oldu.
Medreselerin Kapatılması (11 Mart 1924) :
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu kabul edilmesi çerçevesinde; yeni rejim karşıtlarının yetişmesini önlemek, kültür ikiliğini önlemek, medreselerin çağa ayak uyduramaması, tutucuların kendi fikirleri doğrultusunda adam yetiştirmesini önlemek amacıyla Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Vasıf Çınar Bey‘in talimatı ile medreseler kapatılmaya başlamıştır.
Son medreseler Şeyh Said İsyanı sonrasında kapatılmıştır.
Medreselerin kapatılması ile;
Eğitimde ikilik ortadan kalkmıştır.
Özgür düşüncenin hakim olması sağlanmıştır.
Eğitimin laik ve ulusal olması yolunda önemli bir adım atılmıştır.
İnkılap karşıtı düşüncelerin gücü kırılmıştır.
Maarif Teşkilatı Kanunu (2 Mart 1926) :
Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun, Mustafa Necati Bey‘in katkıları ile ilk ve orta öğretimin esaslarını belirleme amacıyla çıkarılmıştır.
Bu kanun ile;
Eğitim-öğretimin laikleşmesi konusunda önemli bir adım atılmıştır.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun ilkeleri ışığında eğitim hizmetleri düzenlenmiştir.
Bu kanun dahilinde Talim ve Terbiye Kurulu açılmıştır.
Okul açılması devlet iznine bağlanmıştır.
İlköğretimin zorunlu ve ücretsiz olması sağlanmıştır.
İlk ve orta öğretimin esasları tespit edilmiştir.
Karma eğitim modeline geçilmiştir.
Müfredatların modern bir yapıya kavuşması sağlanmıştır.
Öğretmen okullarının sayısı artırılmıştır.
Yabancı okulların da bu kanuna uyması zorunlu tutulmuştur.
Türk eğitim kurumlarında müfredatların şekillendirilmesinde John Dewey‘den yararlanılmıştır.
1926 Teşkilat Kanununa Göre Kurumlar
Orta Mektep Lise İlk Muallim Mektebi Köy Muallim Mektebi
Harf Devrimi (1 Kasım 1928) :
Türkler zaman içerisinde çeşitli alfabeler kullanmışlardır. Orta Asya’da Köktürkler ve Uygurlar zamanında Türk alfabeleri kullanılırken, İslamiyet’in kabulü ile birlikte Arap alfabesi benimsenmiştir.
türklerin kullandıkları alfabeler
Türklerin Kullandıkları Alfabeler
Milli Mücadele sonrası alfabenin değişmesi fikri gündeme geldi. Özellikle Azerbaycan’ın Latin harflerine dayalı yeni bir alfabe kabul etmesi, Türkiye’de de Latin harflerinin kabulünü tekrar gündeme getirdi.
Harf İnkılabı yapılmak istenmesindeki nedenler şunlardır:
Okuma yazmayı kolaylaştırarak okur-yazar oranını arttırmak.
Konuşma dili ile yazı dili arasındaki farkı ortadan kaldırmak.
Avrupa ile ilişkilerin kolaylaştırılmak istenmesi.
Öz Türkçe’yi yeniden canlandırmak.
Halkı çağdaşlaştırmak.
Arap alfabesinin Türkçe’nin yapısına uymaması.
29 Mayıs 1928 tarihinde Maarif Vekaleti’nin kurduğu Dil Encümeni tarafından Elifba Raporu hazırlandı.
Yapılan çalışmalar sonucunda Mustafa Kemal, 8 Ağustos 1928’de İstanbul
Gülhane Parkı’nda halka hitap ederek harf inkılabını şöyle duyurdu: “Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz.”
Mustafa Kemal yeni harflerin tanıtımını Sarayburnu Parkı‘nda yapmıştır.
1 Kasım 1928’de yeni harflerin kullanılması bir kanunla resmî hâle geldi. 3 Kasım 1928’de yürürlüğe giren kanunla bütün resmî yazışmaların yeni Türk harfleri ile yapılması yasal zorunluluk oldu.
Harf İnkılabı sonucunda;
Okur-yazar oranı artmıştır.
Basılan kitap sayısı artmıştır.
Batı’daki teknik gelişmelerin takibi kolaylaşmıştır.
Batı eserlerinin tercümesi kolaylaşmıştır.
SINAV NOTU
Yeni harflerle basılan ilk gazete Mardin Ekspres Gazetesi‘dir.
Millet Mektepleri Talimatnamesi (24 Kasım 1928) :
Yeni harflerin kabulü sonrası örgün eğitim yaşı geçmiş olan vatandaşlara (14-45 yaş arası) yeni harfleri öğretmek amacı ile Millet Mektepleri açılmıştır. Bu okulların açılması ile ülkede okuma-yazma seferberliği başlatılmıştır.
Başbakan İsmet İnönü, Millet Mektepleri’ndeki eğitim süresinin iki, dört ya da altı ay devam edeceğini belirli yerlere gelemeyecek durumda olan vatandaşlar için gezici mektepler açılacağını, en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün bürokratların bu mekteplerde görev alacağını açıklamıştır.
Mustafa Kemal, kendisine başöğretmenliği teklif edilen Millet Mektepleri’nin başöğretmenliğini kabul etmiştir.
Bakanlar Kurulu, 11 Kasım 1928 tarihinde Millet Mektepleri Talimatname’sini onaylamış ve 24 Kasım 1928 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu mekteplerle ilgili olarak Halk Mecmuası adı ile bir yayın çıkarılmıştır.
24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak kutlanması 1981 yılından itibaren başlamıştır.
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) (15 Nisan 1931) :
Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasının nedenleri şunlardır:
Türk milletinin menşeini (kökenini) belirleyip İslamiyet öncesi Türk tarihini de aydınlatmak.
Türklerin dünya uygarlığına yaptıkları hizmetleri ve katkıları ortaya koymak.
Türk milletine atılan iftiraları cevaplandırmak. (Sarı ırk, barbar ırk iddilarını çürütmek)
Türklerden önceki Anadolu tarihinin de aydınlatılmasını sağlamak.
Türklerin ilişki kurdukları devletler üzerindeki etkileri ortaya koymak.
Ümmetçi ve hanedancı bir tarih anlayışından milli temeller üzerine kurulu bir tarih anlayışına geçmek.
Ortak tarih bilinci oluşturmak.
Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasından önce bir bilim kurulu ve kütüphane kurularak Türkler ile ilgili çalışmalar yapan yabancı yayınlar incelenmiştir. Ayrıca 1930 yılında Türk Tarihinin Ana Hatları adında bir eser yayınlanmıştır.
Ardından 15 Nisan 1931’de Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) kurulmuştur. Bu kurumun görevi, Türk tarihini bilimsel yöntemle incelemek, millî ve uluslararası kongrelerde Türk Tarih Tezi’ni açıklamaktır.
Yine aynı yıl Türk Tarih Tetkik Heyet Serisi hazırlandı.
1932 yılında ise Birinci Tarih Kongresi toplandı ve Türk Tarih Tezi ortaya atıldı. Türk Tarih Tetkik Cemiyetinin ana hedefi Türk tarih tezi doğrultusunda;
Türk milletinin medeniyetin beşiği Orta Asya’dan çıktığını,
Türklerin dünyadaki pek çok medeniyetin kurulup gelişmesindeki katkılarını, bilimsel yöntemleri kullanarak kanıtlamaktır.
1933 yılında ilk arkeolojik kazı olan Ahlatlıbel Kazısı yapıldı.
Türk Tarih Tezi çalışmalarına süreklilik getirecek bilim insanı yetiştirmek için 9 Ocak 1936’da Ankara’da Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi kuruldu.
1937 yılında İkinci Tarih Kongresi toplandı ve bu kongreye yabancı bilim insanları da davet edildi.
1937 yılından itibaren Belleten adlı süreli yayın çıkarıldı.
Etnoğrafya Müzesi
1925 yılında temeli atıldı.
Macar Türkolog Prof. J. Meszaroş‘un hazırladığı rapor doğrultusunda yapı 1927 yılında Etnoğrafya Müzesi şeklinde düzenlendi.
Etnoğrafya Müzesi ilk devlet müzesidir.
Müze 1930 yılında halka açılmıştır.
Belleten Dergisi
Türk Tarih Kurumu tarafından Ocak 1937’den bu yana dört ayda bir Türkçe olarak yaymlanmakta olan, dil ve tarih konulu makalelere yer veren bir dergidir.
1931 yılında Türk Tarih Encümeni Mecmuası olarak çıkarılan dergi 1937 yılında Belleten adını almıştır.
Latin alfabesi ile yazılan ilk dergidir.
SINAV NOTU
Türk tarihini bilimsel yöntemlerle araştırarak Türk milletinin tarih içinde oynadığı olumlu rolü ortaya çıkarmak, Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi doğrultusunda atılan bir adım olmuştur.
Türk çocuğu ecdâdını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendilerinde kuvvet bulacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk
Halkevleri (19 Şubat 1932) :
Halkevleri, halkın kültürelm yönden gelişimin sağlamak ve cumhuriyet ilkeleri ve inkılaplarını halka aktarmak amacı ile kurulmuştur.
Halkevleri’nin temelini Türk Ocakları oluşturmuştur. Türk Ocakları siyasi bir merkez haline dönüşmesi nedeniyle 1931 yılında kapatılmıştır.
Halkevleri’nin yayın organı Ülkü Dergisi’dir. Tek yurtdışı şubesi ise Londra’da açılmıştır.
Halkevleri 1951 yılında Adnan Menderes tarafından kapatılmıştır.
Halkevleri’nin Çalışmaları Halkevleri’nin Şubeleri
• Biçki, dikiş kursları düzenlenmiştir.
• Yöresel sergiler açılmıştır.
• Okuma-yazma kursları açılmıştır.
• Sağlık bilgileri verilmiştir.
• Ailelere soyadı bulma çalışmaları yapılmıştır. • Dil, Edebiyat, Tarih
• Güzel Sanatlar
• Spor
• Temsil
• Kütüphane ve Neşriyat
• Sosyal Yardım
• Halk Dershaneleri
• Köycülük
• Müze ve Sergi
Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) (12 Temmuz 1932) :
Türk Dil Kurumu’nun açılmasının nedenleri şunlardır:
Türk dilini yabancı dillerin etkisinden kurtarmak.
Aydınların kullandığı Türkçe ile halkın konuştuğu Türkçe arasındaki kopukluğu gidermek.
Türkçe’nin kökenlerini araştırmak.
Türkçe’yi zenginleştirmek.
Türkçe’yi bilim dili haline getirmek.
Türkçe’yi halkın anlayacağı şekle getirmek.
Dil çalışmalarını planlı hale getirmek.
Türkçe’nin zenginliğini ortaya koymak.
Türk dilini öz benliğine kavuşturmak.
Konuşma dili, yazı dili ve bilim dili arasındaki farkları gidermek.
Dildeki Osmanlıcılığı bitirmek.
Teknik kavramlara Türkçe karşılık bulmak.
Dil çalışmaları kapsamında 1928 yılında Dil Encümeni kurularak araştırmalar başlatılmış ve İmla Kılavuzu hazırlanmıştır.
26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında, Atatürk’ün de katılımıyla I. Türk Dili Kurultayı toplanmıştır. 12 Ekim 1932’de ise Türk Dili Tektik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kurulmuştur.
Bu kurumun kuruluş hedefi:
Türk dilinden yabancı kelimelerin atılmasıdır.
Aydınların dili ile halk dili arasındaki kopukluğun giderilmesidir.
Konuşma dili ile yazı dilinin birleştirilmesidir.
Halk ağzından derlemelerin yapılması kararlaştırılmıştı.
Kitaplardan taramalar yapılması gerekliliği belirtilmişti.
SINAV NOTU
1932 yılından itibaren Dil Bayramı kabul edilmiş ve kutlanmıştır.
Türk Dil Kurumu’nun ilk başkanı Samih Rıfat Horozcu‘dur.
1936 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirilmiştir.
Türk Dil Kurumu’nun kurulması Milliyetçilik ilkesi ile doğrudan ilgilidir.
1936’da Türk Dil Kurumu “Güneş Dil Teorisi” ‘ni ortaya atmıştır. Güneş Dil Teorisi, Türkçe’nin dünya dillerinin kaynağı olduğunu savunur.
Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır.
Mustafa Kemal Atatürk
Üniversite Reformu (1933) :
Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar yazımızda son olarak üniversite reformu konusuna değinelim.
Cumhuriyet öncesinde kurulmuş olan yükseköğretim kurumu olan Darülfünun Türk inkılabının geliştirilmesinde ve yaygınlaştırılmasında yetkin değildi. Bu sebeple 1931 yılında Darülfünûnda yeni bir düzenleme yapılması kararı alındı.
Bu amaçla Mustafa Kemal’in talimatı ile Maarif Vekaleti tarafından davetle 16 Ocak 1932’de Cenevre Üniversitesinden Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Albert Malche (Albert Malke) incelemelerde bulundu ve hazırladığı raporu Millî Eğitim Bakanlığına sundu.
Raporda;
Fen branşlarının öğretilme oranının artırılması.
Eskiyen ders verme tekniklerinin değiştirilmesi.
Türkçe bilim yayınlarının artırılması.
İlmi düşüncenin etkin kılınması konularına değinildi.
Bu düzenleme 31 Mayıs 1932’de TBMM’de kanun haline gelerek yürürlüğe girdi. Bu kanunla Darülfünûn kapandı ve 31 Temmuz 1933 itibariyle Cumhuriyet’in ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi kuruldu.
Atatürk Dönemi Önemli Eğitim Kurumları
• 1924 Zonguldak Yüksek Maden ve Sanayi Mühendis Mektebi
• 1925 Ankara Hukuk Mektebi
• 1927 Köy Öğretmen Okulu
• 1926 Gazi Eğitim Enstitüsü
• 1933 İstanbul Üniversitesi
• 1935 Ankara, Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi
• 1936 Ankara Siyasal Bilgiler Okulu
• 1937 Köy Eğitim Yurtları
Ayrıca bu alanda;
John Dewey, köy okullarının kurulması hakkında rapor hazırlamıştır.
Alexander Kühne, meslek okullarının nasıl oluşturulacağına dair rapor hazırlamıştır.
Einstein, Mustafa Kemal’e yazdığı mektupla bilim adamlarına sahip çıkılmasını rica etmiştir.