Cevap :

\color{blue} \texttt{RookieThetis lakaplı Çaylak Thetis İyi dersler diler ve soruya geçer.}

\color{red} \texttt{Giriş,Gelişme ve Sonuç Bölümü Anlatım}

➥Giriş bölümü metinde olduğu gibi en baş bölümdür. Burada kişiler tanıtılıyor ve bunun yanında konuda vardır. Burada Azıcık birşey bile olsa okuyucu heyecanlandırılmaktadır. Bu verilen bilgiler ufak bilgilerdir. Büyük bilgiler için diğer bölümlere geçmek gerekir. Sonuç ve konu bölümü bundan dolayı diğer bölümlerdedir. Bu giriş bölümünde en önemli olan özellik kişiye konu ile alakalı ufak bilgi verilmesidir. Bundan dolayı okuyucu hem heyecanlanıp diğer bölümlere geçer. Yazarsa bu okuyucunun bu metni okuduğu için çok sevinir ve daha çok metin,şiir vb. yazar. Bundan para kazanır.

➥Sıradaki geleceğimiz bölüm adı gibi gelişmenin yaşandığı bölümdür. Burada kişiler esgeçmeksizin bunların yanında bazı şeyleri tanıtıyor yani olay burada başlıyor. En önemli noktaları burada paylaşılmaktadır. Bunu okuyan okuyucu diğer sonuç bölüme geçip yine bu bölümde okuyucu heyecanlandırılır. En önemli bölüm olduğu için en keyifli bölüm denilebilir.

➥En son bölümse sonuç bölümdür. Burada herşey anlatılır ve sonuç çıkartılır. Konuda bitiriş yapılır ve metin bitirilir. Sonucun yanında ana fikrinde temelidir. Yani kısaca sonuç çıkartılır. Kişiler sonuç bölümünde tüm herşeye ulaşır ve yazar adını anarak metni bitirir.

\color{orange} \texttt{Kopya değildir metnim!Okuyabilirsin}

  • Yolların belki de hiçbir zaman birkaç cümleyle anlatılamayacak can alıcı etkisi iyice çökmüştü üzerine. Binbir düşüncenin saldırısına uğrayan beyin artık onun değildi, yok! artık ne düşünceleri ne de yargıları onun için işlemiyordu. (çorak bir tepenin yanından geçiyordu yol, rüzgar tozları savuruyordu umarsızca) “İkilem, yani insanın içinden çıkamadığı her kavramın iki boyutu aslında iki ucu keskin bıçaktır. Tutmaya çalıştığında tek ihtimal kandır… “İkilemlerini düşündü bir an.(otobüs hafifçe bir yokuşu  tırmanıyordu, yavaşlamıştı) Sanli tüm yükü çeken oydu ve o yoruluyordu otobüsle beraber. Bir anda aklına bölük  pörçük aynı şeyler geldi. Defalardır  peş peşe, ard arda gelen. Aynı  sahneden ne de sıkılmıştı oysa ama geliyordu işte aklına. Ellerini ovuşturdu, terlemişti. Oysa sıcakta değildi içerisi. Otobüs hızla bir inişi inmekteydi. Şiiri düşündü bir an, anlamlı mısraları… Sonra ne kadar anlaşılmaz olduğunun bir kez daha farkına vardı. Şafaklar mı geçiyor  her yirmi dört saatte bir? kim demiş! kim demiş be!  ne şafağı? Yıldırımlar değil midir her akşam üstü  yüreklerimizi dağlayan . Soğuyan  bir volkan burukluğundaydı adeta cümleler. Aslında otobüslerde uyumasını severdi ama bugün uyuyamıyordu işte. Belki yüzlerce defa baştan sona dinlediği şarkılardan  tınılar canlanıyordu kulaklarında. Bir an  her şeyin onu kızdırmak için, yıldırmak için bir biriyle anlaştığını tahmin etti ama sonra bu fikrin dokuz yıl önce de aklına gelip gittiğini anladı. Bir tek küçük jetonu vardı ve evi arayacaktı. Fakat işler ters gitmişti bir an. Yanlış bir numara düşmüştü . işte o zaman  her şeyin onun aleyhine çalıştığını düşünmüştü. Şimdi de nerdeyse öyle düşünecekti. Acıdan  arda kalmış bir şeylerin birikintisiydi galiba bunlar. Seslerden arda kalmış nice çılgınca düşünce peş peşe kıvılcımlanıyordu. Rüzgarlardan arda kalmış bir serseri çığlık delice koşuyordu. Elbiselerini dünden hazırlamış bir yalancı mevsim tutmuş çocuklarının ellerinden gülümseyerek ve sanki bir işi varmış gibi geliyordu. Konserlerden geçiyordu yollar. Kulakları parçalarcasına gitar sesleri. Hayatlarında ilk defa el ele tutuşan gençleri gördüğünde ağlamak mı  gülmek mi istediğini anlamazdı hep. Ses gittikçe yaklaşıyordu. Gitar değildi galiba. Yanık bir ney falan da değildi. Peki neydi bu ses? Hoş olmasına hoştu ama bir türlü anlamamıştı doğrusu. Titreyen ve içten gelen bir sarsıntıya benziyordu. Kulaklarını kabarttı ve dinledi. Bahar mevsimini gördü bir an. Sonra anladı ama anlamamazlıktan geldi. Apaçık işte o zamandı. İyi de zamanlar geri gelmezler ki? “O kim demiş? işte biz geldik.”   Gitarın hem konuşup hem de çalmasına şaşırmıştı ama gerçekten de burada her şey bir şaşkınlıktı. Akşam, ışıklar ve dostlar.
  • Otobüs sarsıntılarla ilerliyordu. Uyandığında tek tük ağaçların yanından geçiyorlardı. Rüyalarla gerçekler arasındaki benzerlikleri düşünmek bazen  hayal kurmak gibi gelirdi ona. Sadece yaşandıkları anları değil, belki geleceği de kapsarlar. Gerçeklerde öyledir ama gerçekler daha mütevazıdır. Rüyalarsa daha sabırlı. Tek işi  kıvrılarak uzanmak olan şu yol, acaba  kendi geçmişini bilir mi? Saçmalıyorum galiba. “yooo! O sadece çevredeki insanların sana vereceği cevaptır.” O halde saçmalamak sadece kişinin kendi düşüncesine bağlı mıdır? soru sormamak gerekiyor artık. Gitar da dinlememek gerekiyor. İyi de ne yapmak gerekir? Soru yok!
  • Zaman hızla akıp gitse belki de hayat daha sevimli gelirdi. Çünkü kısa şeyler her zaman caziptir. iyi de cazip olması hayatın güzel olması anlamına gelmez ki. Uzay da caziptir ama Plüton’da yaşamak zevk vermez kimseye. İki ucu keskin bıçak. Tek sonucu olan paradoks. O halde paradoks değildir.  Bir şeyin doğruluğu sadece ispatlanana kadar mı sürer? Paradokslar bir sonuca varınca paradoks olma özelliğini yitirirler. O halde bir kavram özünü bulmak için değişmelidir, yani ilk özünü kaybetmelidir. Dolayısı ile özünü yitirmelidir. İki ucu… Saate baktı ama hiç te etkilenmemişti. Bilgisayarının şarjı bitmişti ondan dolayı bir şeylerle uğraşmakta imkansızdı. Cengiz’in ordularını görüyordu galiba. Moğol askerleri Bağdat’ı neden yaktılar? Tarih doğru söyler mi? Bir tek katliamları yazar sanki. Bir de halkların tarihi vardır. Yasaklanan tarihler. Cengize okkalı bir küfür sallamak geldi içinden. Yol habire genişliyor, tek tük evlere rastlıyorlardı. Yanındaki orta yaşlı, saçları hafif dökülmüş, burnu bıyıklarını ağzına iten yolcuya yan bir bakış fırlattı. Adam uyuyordu galiba. Zaten uyumasa da konuşmak imkansızdı. Oğlunun üniversiteden atılış nedenleri üzerinde durmaktan başka bir şeyden söz etmiyordu ki adam. Bir uyuyaydı şöyle kesintisiz. Tıpkı eskisi gibi. Sigara paketini gördü gömleğinin sol cebinde. Daha yeni açılmıştı ve belki de ona 3 gün dostluk edecekti. İğrendi, yanan dost ha. Zehirli ve yanan fedakar dost. Başı ağrımıştı yorgunluktan, bir mola verselerdi de elini yüzünü yıkasaydı. Aklına Antalya geldi. Geride bıraktığı şehir, koca Antalya. Hain Antalya… Diyemedi ki; seviyordu bu şehri.

Rookie Thetis+ İşbirliğiyle..

Noktalama işaretlerine dikkat ederek özenle yazıldı.

Güvenmen gerekecek, düzelmen gerekecek en iyisi sen gemiden dümen çek..

Açıklama:

fotoğrafta. isimleri değiştirebilirsin

Görseli göster Аноним