Nâbi nin Ah ü Zarım Söylesün şiirinin günümüz Türkçesi hâlini yazabilir misiniz Yare vursun peyk-i nalem ah ü zarım söylesün
Ab-i çeşm-i girye-i bîihtiyarım söylesün
Çâ çâk-i sine versün mevce-i gamdan haber Zahm-i humpaş-i derunüm inkisarım söylesün

Cevap :

Cevap: NABİ’NİN GAZELLERİ

GAZEL 1

Bir devlet içün çerhe temennâdan usandık

Bir vasl içün ağyâra müdârâdan usandık

Hicran çekerek zevk-i mülâkâtı unuttuk

Mahmûr olarak lezzet-i sahbâdan usandık

Düştük kati çoktan heves-i devlete ammâ

Ol dâiye-i dağdağa-fermâdan usandık

Dil gamla dahi dest ü girîbandan usanmaz

Bir yâr içün ağyar ile gavgâdan usandık

Nâbî ile ol âfetin ahvâlini naklet

Efsâne-i Mecnûn ile Leylâdan usandık

Aruz kalıbı: Mef’ûlü Mefâîlü Mefâîlü Feûlün

Günümüz Türkçesiyle:

1.Bir anlık talihimizin açılması için feleğe yalvarmaktan usandık. Sevgiliye bir anlık kavuşma içen rakiplere (yabancılara) iyi görünmeye çalışmaktan usandık.

2.Hicran çeke çeke sevgiliyle buluşup konuşmanın zevkini unuttuk. Mahmur ola ola da şarabın lezzetinden usandık.

3.Çoktan, büyük bir vuslat hevesine düştük, ama karışıklık çıkaran, huzurumuzu bozan bu isteklerden usandık.

4.Gönül, dertleriyle yaka paça olmaktan usanmaz; fakat bir sevgili için rakiplerle (yabancılarla) kavgadan usandık.

5. Nabî ile o sevgilinin macerasını anlat; Mecnun ile Leyla efsanesinden usandık.

GAZEL 2

Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz

Biz neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz

Çok da mağrur olma kim meyhâne-i ikbalde

Biz hezâran mest-i mağrûrun humârın görmüşüz

Top-i âh-i inkisâra pâydâr olmaz yine

Kişver-i câhın nice sengin-hisârın görmüşüz

Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest

Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz

Biz hadeng-i can-güdâzı ahdır sermâyesi

Biz bu meydânın nice çâpük-süvârını görmüşüz

Bir gün eyler dest-beste pâygâhı cay-gâh

Bî-aded mağrûr-i sadr-i i’tibârın görmüşüz

Kâse-i deryûzeye tebdil olur câm-i murad

Biz bu bezmin Nâbîyâ çok bâde-hârın görmüşüz

Aruz kalıbı: fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün

Günümüz Türkçesiyle:

1. Dünya bahçesinin baharını hem sonbaharını görmüşüz. Devrin hem güzel hem de hüzünlü günlerini görmüşüz.

2.İkbal meyhanesinde fazla gururlanma. Biz binlerce gurur sarhoşunun (içkiden sonra gelen) baş ağrısını görmüşüz.

3.Biz, kırgınlık beddualarının topu karşısında yıkılıp giden, nice makam ve mevki ülkesinin taştan kalelerini görmüşüz.

4.Bir coşuşuyla bin ikbal hanesini yerle bir eden, dertli insanların sel gibi kabaran kırgınlık göz yaşlarını görmüşüz.

5. Biz, bu meydanda sermayesi sadece öldürücü bir âh oku olan nice hızlı süvariler görmüşüz.

6. Bir gün, elini bağlayıp kapı dibini mekân tutan, itibarlı makamlarının sayısız mağrur kimselerini görmüşüz.

7.Ey Nabî! Biz bu içki meclisinde, içtikleri murat kadehleri gün gelip dilenci kâsesine dönenen nice şarap içiciler görmüşüz.

GAZEL 3

Gerçi gencîne-i âlemde cevahir bulunur

Cevher-î zât ile ârâste nâdir bulunur

Hünerin var ise bir şehrde bir ârif bul

Yoksa her karyede bir nice bahâdır bulunur

Saha-i sîne bir endîşeden olmaz halî

Tekyedir tekyede elbette misafir bulunur

Her zaman hâtıra, endîşe-i rahat gelmez

Adet-i şehr budur mü’min ü kâfir bulunur

Güç neşâtın kademin kalbe alıştırmaktır

Yoksa gam her ne zaman istese hâzır bulunur

Yağsa bârân gibi gökten katarât-ı âmâl

Yine bed tâli’ olan hâib-ü hâsir bulunur

Destres ma’ni-i nâgüfteye müşkil yoksa

Nâbi yâ köhne suhan bizde de hâzır bulunur

GAZEL 4

Bezm-i safâya sâgar-ı sahbâ gelür gider

Gûyâ ki cezr ü medd ile deryâ gelür gider

Açıldığın haber verir ağyara gül gibi

Dâim bize nesîm-i sebük-pâ gelür gider

Olmaz yine marîz-i mahabbet şifâ-pezîr

Rûy-i zemine bir dahi îsâ gelür gider

Sultân-ı gam nişîmen idelden derûnumu

Sahrâ-yi kalbe leşker-i sevda gelür gider

Bir gün demez o şûh ki âyâ muradı ne

Çokdan bu kûya Nâbi-i şeydâ gelür gider

GAZEL 5

Ey nâme sen ol mâh-likaadan mı gelürsün

Ey hüdhüd-i ümmîd Sebâ’dan mı gelürsün

Âlûde-i hûndur yine dâmân ü girîbân

Ey gamze-i hûn-hâr gazâdan mı gelürsün

Şevkin var alub satmağa erbâb-ı niyâzı

Sevdâ-geri-i sûk-i Minâ’dan mı gelürsün

Teşrîfe bu şeb va’di var ol şem’-i ümîdin

Ey hâb-ı siyeh-baht aşâdan mı gelürsün

Bu secde-i bî-hûde nedir her kademinde

Ey hâme-i bî-mağz likaadan mı gelürsün

İtmiş sana dil-hastelerin hâleti te’sir

Ey çeşm-i siyeh dâr-ı şifâdan mı gelürsün

Her bir yere mûyundan akar âb-ı letâfet

Deryâ-yı letâfetde şınâdan mı gelürsün

Zâhid bizi tahvîf ile teşvîşe düşürme

Sen mahkeme-i rûz-i cezadan mı gelürsün

Bilsem ne içün varmış idin kûyuna ey eşk

Tahrîk-i gazabdan mı recâdan mı gelürsün

Nâbî gazeli gibi hoş-âyendeliğin var

Ey bâd-ı revân-bahş Ruhâ’dan mı gelürsün

GAZEL 6

Bir dil ki bî mahabbet ola merhamet m’olur

Bir hanenin ki şem’ası yok meskenet m’olur

Acz ü niyâz olur gene olursa çâresâz

Yoksa gurur vâsıta-ı mağfiret m’olur

Gayriye ilm ü ma’rifetinden senin ne sûd

Âlemde hüsn ü hulk kadar ma’rifet m’olur

Rahat mı kor bedende hurûş-i sirişk ü âh

Bî i’tidâl âb ü hevâ afiyet m’olur

Tâ key bu bûs-i dâmen ü dest ey harîs-i câh

Takdir müsait olmaz ise maslahat m’olur

Nâbi uçurduk âh hümâ-yı kanâati

Horsendlik gınâsı kadar saltanat m’olur

GAZEL 7

Nedir ey şûh bu bî-hûde gazab n’oldu sana

Meşrebin düşmen-i nâz idi aceb n’oldu sana

Virmemişsin tutalım ruhsat-ı âgûş-i visal

Varmağa meclis-i ağyâra sebeb n’oldu sana

Câme-hâb içre bıraksın beni ey mihr-i münîr

Durmadın çâk olıcak perde-i şeb n’oldu sana

Ne girersin araya yâre niyaz itdikçe

Kam ey girye mürâât-i edeb n’oldu sana

Oldun ey hâme-i Nâbî kati çokdan hâmûş

Bilmem ey zemzeme-pîrâ-yı tarab n’oldu sana

GAZEL 8

Beni şâd eylemedin sen dahi nâ-şâd olasın

Şu’le-i âh-ı gariban gibi ber-bâd olasın

Künc-i hicrana olub sen de benim gibi esir

Rûz ü şeb dest-zen-i dâmen-i feryâd olasın

Vire nahl-i emelin mîve-i eşk-i hirmân

Bir sitem-kâre niyaz etmeğe mu’tâd olasın

Rüzgâr eylesün eflâke gubârın peyvend

Göreyim pâ-zede-i leşker-i bî-dâd olasın

Telh-kâm-ı sitemin gör ne çekermiş bilesin

Sen de zehr-âbe-hor-i kâse-i hussâd olasın

Eyledin Nâbi-i bî-çâreye çok cevr ü sitem

Yok ümidim ki mükâfâtdan âzâd olasın

GAZEL 9

Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-i Hudâ’dır bu

Nazargâh-i ilâhidir, Makam-ı Mustafâ’dır bu

Felekde mâh-i nev, Bâbüsselâm’ın sîne-çâkıdır

Bunun kandili Cevzâ, matla’-i ziyâdır

Habib-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazilette

Tefevvuk-kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu.

Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil

Amâdan açdı mevcûdât düş çeşmin tûtiyâdır bu.

Muraât-ı edep şartıyla gir Nâbî bu dergâha

Metâf-ı Kudsiyandır cilvegâh-ı enbiyâdır bu

GAZEL 10

Gül gül-şeni terk eyledi sohbet sana kaldı

Bülbül yine meydân-ı mahabbet sana kaldı

Ferhâd ile Kays eyledi ber-çîde metâın

Ey dil ser-i bâzâr-ı melâmet sana kaldı

Biz dâiye-i vuslat ile hâki reh olduk

Ey bâdı sabâ lûtf u mürüvvet sana kaldı

Târîki-i isyana esiriz bize çâre

Ey âh-ı seher-gâh nedamet sana kaldı

Mest eylemeğe âlemi sahbâ-yı suhandan

Ey hâme-i Nâbî yine himmet sana kaldı

GAZEL 11

Yâre varsun peyk-i nâlem âh ü zârım söylesün

Âb-ı çeşm-i girye-i bî-ihtiyârım söylesün

Çâk-çâk-i sine virsün mevce-i gamdan haber

Zahm-ı hûn-pâş-ı derûnum inkisarım söylesün

Gonca gülsün gül açılsun cûy feryâd eylesün

Sen dur ey bülbül bir az gül-şende yârim söylesün

Ârzû-yi vasi ile şeb-zindedâr olduklarım

Girye-i hasretle çeşm-i intizârım söylesün

Bende yok kudret edaya harf-i şevki Nâbiyâ

Hâme-i rengîn-sarîr-i bî-karârım söylesün

GAZEL 12

Zevk-ı gam dilde midir dağda mı tende midir

Neşve bülbülde midir gülde mi gül-şende midir

Oldu ser-mâye-i hayret bana bîm ü ümmîd

Bilemem eyleyecek girye midir hande midir

Oldu bâzîçe-i aşkında nihân hâtem-i dil

Çîn-i zülfünde midir sende midir bende midir

Gül hem açıldı hem ârâyiş-i destâr oldu

Bülbül-i bî-haber âyâ dahi şivende midir

O tevazu’ anı mümtâz-ı cihan etmişdir

Nahl-i gül bağda bihûde ser-ef gende midir

Dür ü mercan bulunurmuş tutalım deryada

Bu kadar çîn-i cebin satmağa erzende midir

Hâh ü na-hâh olur âvîze-i gûş-i ahbâb

Nâbiyâ her gazelin böyle hoş-âyende midir

GAZEL 13

Gül-sitân-ı dehre geldik reng yok bû kalmamış

Sâye-endâz-ı kerem bir nahl-i dil-cû kalmamış

Eylemiş der-beste dükkânın tabîb-i rüzgâr

Hokka-i pîrûze-i gerdûnda dârû kalmamış

Teşne-gânın çâk çâk olmuş leb-i hâhiş-keri

Çeşme-sâr-ı merhametde bir içim su kalmamış

Kadrin anlar yok bilür yok her dür-i sencîdenin

Çârsû-yi kaabiliyyetde terâzû kalmamış

Ceyş-i gamdan kande itsün ilticâ ehl-i niyaz

Kal’a-i himmetde Nâbî burç ü bârû kalmamış

Aruz kalıbı: fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün

Günümüz Türkçesiyle:

1.Dünya bahçesine geldik, ne rengi, ne kokusu kalmış. İnsana kerem gölgesi salan gönül çekici bir fidan kalmamış.

2.Zamane doktoru, iş yerinin kapısını kapamış. Feleğin mavi renkli şişesinde ilaç kalmamış.

3.Susamış insanların hasret çeken dudakları parça parça olmuş; fakat merhamet çeşmesinde bir yudum su bile kalmamış.

4.Seçkin insanların kıymetini bilen yok. Sanki yetenek çarşısında onu tartıp değerlendirecek terazi kalmamış.

5.Yalvarıp yakaran insanlar gam askerinin zulmünden nereye sığınsın? Ey Nabî, himmet kalesinde burç kalmamış.

GAZEL 14

Takrîr-i râz-ı aşka zebânım mı var benim

Cânâneden şikâyete cânım mı var benim

Ol şûhdan niyâz-ı kelâm eyledim dedi

Îmâ ile bu harfe dehânım mı var benim

Müjgânların şümârı mıdır fitne-i nigâh

Çeşminden olduğuna gümânım mı var benim

Neylersen eyle eyleme mahrûm-ı iltifât

Bâr-ı firâka tâb ü tüvânım mı var benim

Bî-anber-i sevâd-ı suhan eylemem karâr

Bilmem ki hâmeveş hafakânım mı var benim

Etsem kumâş-ı tâzemi isrâf Nâbiyâ

Mahrûsa-i suhanda dükânım mı var benim

GAZEL 15

Takrîr-i râz-ı aşka zebânım mı var benim

Cânâneden şikâyete cânım mı var benim

Ol şûhdan niyâz-ı kelâm eyledim dedi

Îmâ ile bu harfe dehânım mı var benim

Müjgânların şümârı mıdır fitne-i nigâh

Çeşminden olduğuna gümânım mı var benim

Neylersen eyle eyleme mahrûm-ı iltifât

Bâr-ı firâka tâb ü tüvânım mı var benim

Bî-anber-i sevâd-ı suhan eylemem karâr

Bilmem ki hâmeveş hafakânım mı var benim

Etsem kumâş-ı tâzemi isrâf Nâbiyâ

Mahrûsa-i suhanda dükânım mı var benim

Açıklama: en iyi seçer misin iyi çalışmalar