Cevap :
Çocukluğumuzun bayramları ne kadar farklıydı.
Bayram geldiğinde sevinçten heyecandan yerimizde duramazdık.
Yeni elbise, yeni ayakkabı, yatağımızın başucunda sabahı zor ederdik.
Annelerimiz kapıları açar her tarafı yıkar süpürürdü.
Babalarımız bayram namazından gelirdi bir başka lezzetti, bayram kahvaltıları.
****
Başlardık bol bol harçlık ve şeker toplamaya komşularımıza koşmalar akrabalarımıza gezmeler.
Dünyanın bir ucundan öbür ucuna ulaşımın zorluğuyla gidilirdi Babaya, Anaya, akrabaya dosta bayramlaşmaya.
****
Eski zamanın bayramlarında özlemler son bulurdu hasretler dinerdi hüzünler biterdi ne güzeldi O bayramlar.
Küsmeler, dargınlıklar, olmazdı SEVGİ, vardı DUA, ederdik.
"Çok şükür bu bayramı da gördük" diye...
Zamanla anlıyor insan: 3–4 güne sıkışmış kocaman bir mutluluktu
Eski bayramlar
****
Ya şimdi ki bayramlar
Artık Kapıların zilleri çalmıyor komşuların çocukları gelmiyor dört gözle beklediğimiz sevdiklerimiz nerdeler?
Bayramlarımız ellerimizden kayıp gidiyor.
Artık yenidünya bayramlaşma şekli telefon açıp veya kısa mesajla bayramlar kutlanılıyor.
Bayram heyecanlarımız kalmamış bitmiş.
Eski bayramları ARARKEN kendimizi kaybetmişiz inşallah buluruz.
“Nerede o eski bayramlar” cümlesine ne kadar aşinayız değil mi? Bu cümleyi kuranların yaşlılar olduğuna kanaat getirirdik hep ama sanki bir şeyler yer değiştirmiş gibi, bizler de bu cümleyi kurar olduk 20’leri geçtik geçeli. Yaşlanıyor olabilir miyiz acaba? Ama bizden ziyade sanırım yaşlanan, yaşlanmaya yüz tutmuş, mecbur edilmiş; adetler, gelenekler, görenekler...
Çocukluğumuza gidelim bir nebze... Yeni alınmış bayramlık giysiler, olmazsa olmaz kırmızı ayakkabılar ve cıvıl cıvıl tokalar(beyler müstesna:)). Bir akşam öncesinden temizlenmiş, ütülenmiş bir şekilde mutlaka yatağın başucuna koyar ve uyuyana kadar onları seyrederdik. O gece uyumak için kendimizi zorlardık ki sabah erken kalkabilelim, erken kalkalım ki babamız bayram namazından dönmeden kıyafetlerimizi giyinip, süslenip onun gelmesini bekleyelim. Baba gelmeden kahvaltı da hazır edilir ve evin kapısında görününce önüne atlarcasına eli öpülür, bayram harçlığı kopartılır. Daha sonra sırasıyla anne, abla, kardeşler bayramlaşır ve tabii ki anne ile baba bayramlaşır ve kahvaltı sofrasına oturulur, herkesin içinde derin bir mutluluk tebessümü ile... Bunlar, sanırım bayramlaşma faslı bakımından herkesin ailesinde hala mevcut bulunan vecibelerdendir. Ama bir şey vardı ki o yalnızca çocuklara özeldi: Şeker Toplamak! Zaten temiz, yeni giyinmiş olduğumuzdan, rahatça sokaklara dökülür, tanıdık tanımadık herkesin kapısını çalıp şeker toplar daha sonra da ne kadar topladığımızı sayar, karşılaştırma yapardık. Çocukluktaki bayramlar, bayramdı esasında şimdiye nazaran! Ama şimdi bakıyorum ne bir heyecan ne de mutluluk! Bayramlar yalnızca tatilden sayılıyor ve uzun süre görüşememiş aş-dost, akrabanın bir araya gelmesine vesile oluyor. Yoksa zaten hep böyle miydi; bayramlar çocukken hayal ettiğimiz, yaşadığımızdan farklı mıydı da şimdi eskisi gibi heyecanlanmamak şaşırtıyordu bizi, ya da gerçekten bir şeyler değişmiş miydi “Bayramın Ruhu” adına?
Bana kalırsa her şey değişiyor eskiye dair ne varsa. Şimdi çocuklar şeker yerine dolar biriktiriyorlar, dışarıda misket, yağ satarım bal satarım, saklambaç oynayacaklarına; play station oynuyorlar ve doktor, öğretmen olmaya özeneceklerine; manken, star olmaya özeniyorlar. Sanırım gerçekten değişen çok şey var. İyi ki çocukluğumu bayramlaşmanın, bayramların tadına vardığımız günlerin son demlerinde yaşamıştım, iyi ki buna yetişebilmiştim, zira bugünün çocukları çok şey kaybediyor zannımca.
İnşallah bugün de vardır hala bir gün öncesinden elbisesini hazırlayıp heyecana dalan ve kapı kapı dolaşıp şeker toplayan çocuklar. Apartman kültürü yerleşmiş bünyelerde pek mümkün olduğunu zannetmiyorum ama umuyorum.
Velhasıl kelam: Bayramınız Mübarek Olsun :)