Cevap :
Sudan karaya çıkan her grup, havadaki hayat şartlarına, kendi özel adaptasyon yeteneklerine uygun bir şekilde adapte olurlar. Sadece böcekler sudan karaya tam çıkış yapmışlardır. Böyle olmakla beraber onların bazıları, hayat devrelerini hiç olmazsa kısa bir süresini suda geçirirler. Bütün diğer hayvanlar özellikle kuşlar ve memeliler, hiç olmazsa embriyonik hayatları esnasında sulu bir ortama dönerler.
Hayvansal hayatın bir problemi de organizma içindeki su miktarını aşağı yukarı değişmez tutmaktır. En ileri evrime ulaşmış canlılarda bile vücut sıvılarının değişmez tutulması hayatın devamı için şarttır. İç ortamın bu şekilde değişmez tutulmasına “homeostasis” denir. Karada yaşayan hayvanlar hayatlarını devam ettirebilmek için kullanacakları suyu saklarlar. Tatlı suda yaşayan hayvanlar kendi iç ortamlarının sulanmasını engellemek için her türlü tedbiri alırlar. Bazı denizde yaşayan veya parazitik yaşama uyum yapmış olan hayvanlarda da, ortamları arasında osmotik bir denge vardır.
Eğer bir hayvanın vücut sıvısı dış ortamdan daha yoğun ise organizma hipertoniktir. Eğer organizma dış ortamdan daha az yoğun ise hipotoniktir. Eğer yoğunluk iç ve dışta eşit ise organizma izotoniktir. Eğer bir hücre dış ortama göre hipertonik ise ve semipermeabl bir zar ile çevrelenmişse bu zar dış ortamdan sadece suyu içeri alır. Suda erimiş halde bulunan parçacıklar içeri alınmaz ve böylelikle hücrenin içindeki yoğunluk azalır.
Her organizma iç ortamı için zararlı veya fazla olan ve suda erimiş halde bulunan maddeleri ayırabilir ve dışarı atabilir. Bu olaya “boşaltım” adı verilir. Bu zararlı maddeler çok çeşitli olup hayvandan hayvana değiştiği gibi, aynı hayvanda dahi zaman, zaman fark gösterebilir. Bu değişiklikler kısmen alınan besinler nedeni ile kısmen de canlı da meydana gelen metabolizma olayları sonucu ortaya çıkarlar. Bu yabancı maddeler, ya besinler ile birlikte veya vücut protoplazması tarafından absorbe ve assimile edilmeyen besinler tarafından meydana getirilirler. Her gün için meydana getirilen zararlı ve işe yaramayan maddeler, karbondioksit veya ürik asit gibi hücresel ayrışma ürünleri, normal metabolizma olaylarının bir sonucu olarak vücut hücreleri tarafından meydana getirilen zehir içerikli maddeler ve vücuttaki bazı patolojik şartlar sonucu ortaya çıkan maddeler organizma tarafından dışarı atılır.
Hayvanlar aleminde genellikle kullanılmayacak maddelerin dışarı atılması için özel organeller ve organlar faaliyette bulunurlar. Aşağı organizasyonlu hayvanların bazılarında kullanılmayacak maddeler sadece vücut yüzeyi aracılığı ile dışarı çıkarılır. Bazı durumlarda aşağı organizasyonluların protoplazmalarında, kullanılmayacak maddeleri atmak için gerekli olan yapıların meydana gelişinde çok basamaklı bir gelişme görülür.
Hayvanlarda vücutta kullanılmayacak olan maddelerin atılması:
1. Hücre yüzeyi,
2. Boşaltım kofulları,
3. Solungaçlar ve akciğerler (kullanılmayacak gazların atılımı için),
4. Böbrekler ve aynı görevi gören organlar,
5. Deri aracılığı ile olmaktadır.
Özellikle kurbağalarda gaz alış-verişinde de derinin önemi büyüktür. Derideki ter bezleri, her ne kadar yüksek organizasyonlu hayvanlarda boşaltım organı olarak görev yapıyorlarsa da onların esas görevi boşaltımdan çok vücut ısısını düzenlemektir.
Karaciğer de kolesterol ve safra pigmentleri salgısı gibi maddeler oluştuğundan dolayı boşaltım görevi görür. Safra kesesi de belli bir miktar kolesterol meydana getirerek boşaltıma katılır.
Diğer çeşit salgılar bir bakıma boşaltıma yardım ederler. Tükrük bezleri, meme bezleri ve göz yaşı bezleri normal olarak boşaltım ile görevlidirler ve belli bir miktar kullanılmayacak maddeleri de salgılarlar.
Sudan karaya çıkan her grup, havadaki hayat şartlarına, kendi özel adaptasyon yeteneklerine uygun bir şekilde adapte olurlar. Sadece böcekler sudan karaya tam çıkış yapmışlardır. Böyle olmakla beraber onların bazıları, hayat devrelerini hiç olmazsa kısa bir süresini suda geçirirler. Bütün diğer hayvanlar özellikle kuşlar ve memeliler, hiç olmazsa embriyonik hayatları esnasında sulu bir ortama dönerler.
Hayvansal hayatın bir problemi de organizma içindeki su miktarını aşağı yukarı değişmez tutmaktır. En ileri evrime ulaşmış canlılarda bile vücut sıvılarının değişmez tutulması hayatın devamı için şarttır. İç ortamın bu şekilde değişmez tutulmasına “homeostasis” denir. Karada yaşayan hayvanlar hayatlarını devam ettirebilmek için kullanacakları suyu saklarlar. Tatlı suda yaşayan hayvanlar kendi iç ortamlarının sulanmasını engellemek için her türlü tedbiri alırlar. Bazı denizde yaşayan veya parazitik yaşama uyum yapmış olan hayvanlarda da, ortamları arasında osmotik bir denge vardır.
Eğer bir hayvanın vücut sıvısı dış ortamdan daha yoğun ise organizma hipertoniktir. Eğer organizma dış ortamdan daha az yoğun ise hipotoniktir. Eğer yoğunluk iç ve dışta eşit ise organizma izotoniktir. Eğer bir hücre dış ortama göre hipertonik ise ve semipermeabl bir zar ile çevrelenmişse bu zar dış ortamdan sadece suyu içeri alır. Suda erimiş halde bulunan parçacıklar içeri alınmaz ve böylelikle hücrenin içindeki yoğunluk azalır.
Her organizma iç ortamı için zararlı veya fazla olan ve suda erimiş halde bulunan maddeleri ayırabilir ve dışarı atabilir. Bu olaya “boşaltım” adı verilir. Bu zararlı maddeler çok çeşitli olup hayvandan hayvana değiştiği gibi, aynı hayvanda dahi zaman, zaman fark gösterebilir. Bu değişiklikler kısmen alınan besinler nedeni ile kısmen de canlı da meydana gelen metabolizma olayları sonucu ortaya çıkarlar. Bu yabancı maddeler, ya besinler ile birlikte veya vücut protoplazması tarafından absorbe ve assimile edilmeyen besinler tarafından meydana getirilirler. Her gün için meydana getirilen zararlı ve işe yaramayan maddeler, karbondioksit veya ürik asit gibi hücresel ayrışma ürünleri, normal metabolizma olaylarının bir sonucu olarak vücut hücreleri tarafından meydana getirilen zehir içerikli maddeler ve vücuttaki bazı patolojik şartlar sonucu ortaya çıkan maddeler organizma tarafından dışarı atılır.