Aşağıdaki metinde kip kayması görülen fiilleri, bu fiillerin kiplerini ve kastedilen kipleri kutulara yazın.
Hatırladığım kadarıyla yetmişli yılların bir özelliği de misafirliklerdir. O yıllarda haberli habersiz, eli boş dolu, erken ya da geç gelse de misafirin her türlü kaprisi çekilir, misafirin bir evin bereketi olduğuna inanılır. Misafirler, onları ağırlamak için özel olan misafir odası ya da salonda ağırlanır. Misafirlikle ilgili birtakım ilkeler vardı ki bunlar sosyal birer kural sayılırdı. Bir kere iletişim şimdiki kadar yaygın olmadığından ev sakinleri misafire her zaman hazır olacak. Misafir samimiyse misafir odasında ağırlanmayabilir ama her türlü misafirin gelme olasılığına karşın salonlar, evler hep derlenip toplanacak. Hâl böyle olunca misafir geldiğinde evin çocuğunun misafirlerin elini öpmesi de şarttı. Kazara misafirin yanında şımarırsa onlar gittikten sonra sağlam bir dayak yemesi muhtemeldi. Yetmişli yılların misafirlikleri çeşit çeşittir. Kadınların herhangi bir özel amaçları olmadan evlerde toplanıp birbirlerine gittikleri "kabul günleri" zamanla ticari bir nitelik kazanarak "altın günü” veya "dolar günü" gibi adlar alır. Bu kabul günlerinin kendine özgü bazı adap kuralları vardı. Birinin kabul gününe gidiyorsanız kibarca sohbet eder, giyim ve kuşamda abartıya kaçmayan bir özen gösterirsiniz. Yetmişlerin sonuna doğru gösteriş merakı artmaya başladığından kabul gününde daha şık giyinirsiniz ve gidilen evde terlik giymemek için yanınızda yılan derisi, topuklu ev misafirliği ayakkabılarınızı da götürürsünüz. Teklifsiz gidilmeyen bir komşu ya da akrabaya gidecek olanların yetmişli yıllardaki yegâne iletişim yolu çocuklardı. Çocuk, önden gönderilirdi ve ne söyleyeceği belliydi: "Bir maniniz yoksa annemler size gelecek." Böyle durumlarda ev sahibi bir mazereti varsa bunu çocukla iletir ya da misafirlerin gelebileceklerini yine çocuk yoluyla haber ederdi. ​