Elvanlar'da ihtiyar bir kılavuz aldık. Köyün bir kısmı yanmış, perişan, herkes fersiz ve şaşkın gözlerle kamyon denilen çanavarın lüzumsuz gürültüsüne bakıyordu. Herkesin ruhunda sonu gelmeyen ezilişin, açlığın, her günün gizli felaket ihtimallerinin yoğurduğu ümitsizlik ve ilgisizlik vardı. Onun bir ihtiyar, halsiz bir sesle, "Ben Inay'a kadar yolu biliyorum. Fakat beni Uşak'a götürürseniz ve bana için kimse Uşak'a kadar gelmek istemiyordu. Parayı ne yapacaklardı? Ne alırdı ki? Yalnız zayıf yüzlü orada bir okka tuz verirseniz gelirim," dedi. Akşam karanlığı basarken kamyon mırıldanarak, homurdanarak Anadolu'nun issiz, yolsuz çölleri- ne daldı
bu metindeki somut ve soyut cümleleri bulur musunuz acil lütfen