7. Dil, ait olduğu toplumun ve insanlarının yaşadık-
larından, gördüklerinden soyutlanamaz. Toplu-
mun yapısında meydana gelen bir değişim veya
etkileşim dile mutlaka yansır. Mesela bizim top-
lumumuz imparatorluğun bir parçası iken Arap-
larla, Farslarla çok yakın bir etkileşim içindeydi
buna bağlı olarak da dilimizde Arapça, Farsça
sözcükler ve tamlamalar yer almaktaydı. "Uçak"
yerine "tayyare", "anne" yerine "valide", "sağduyu"
yerine "aklıselim", "gün" yerine "ruz", "günlük" ye-
rine "ruzname", "sevinç" yerine "sür", "anı" yerine
"hatırat" diyorduk. Şimdilerde yüzümüzü Batı'ya
dönmüşlüğümüzün bir sonucu olarak İngilizce,
Fransızca sözlere yer veriyoruz.
Bu parça aşağıdakilerden hangisine açıklık
getirmek için yazılmıştır?
A) Bir dilin iletişim işlevinin sağlıklı olmasının
koşulları
B) Zaman içinde dilde meydana gelen değişimle-
rin nedeni
C) Dilimizin yabancı dillerin etkisine karşı nasıl
korunacağı
D) Arapça, Farsça sözcüklerin dilimize verdiği
zararlar
E) Dilimize Batı dillerinden giren sözcüklere nasıl
engel olunabileceği
8. Benim çok sevdiğim bir deyim var: Ateş olsa cir-
mi kadar yer yakar. Yıllardır yaşamış ve galiba
çok da yaşayacak. Ama "cirim" sözcüğü yaygın
bir yanlış (galatimeşhur) olarak "cürüm" şeklinde
söyleniyor hep. Oysa