İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim. Rio-São Paulo yolunun kıyısına varmıştık. Yoldan her şey geçiyordu: kamyonlar, otomobiller, at arabaları, bisik- letler. "Dikkat, Zezé! Bu diyeceğim çok önemli: Önce sa- ğına, soluna bakacaksın. Sonra, haydi!" Yolu koşarak geçtik. "Korktun mu?" Elbette korkmuştum, ama başımı hayır anlamında salladım. "Bir kere daha birlikte karşıya geçeceğiz. Sonra öğ- renip öğrenmediğine bakacağım." Yeniden karşıya geçtik. "Şimdi aynı şeyi tek başına yap bakalım." Yüreğim daha hızlı çarptı. "Sırasıdır, koş!" dedi ağabeyim. Hemen hemen soluk almadan atıldım. Geçtiğim yer- de biraz bekledim. Sonra bana geri dönme işaretini verdi. "İlk sefer için çok iyiydi. Ama bir şey unuttun," dedi. "Araba gelip gelmediğini anlamak için iki yana da bak- malısın. Sana işaret vermek için her zaman burada olma- yacağım. Dönüşte yine aynı şeye çalışırız. Şimdi yolu- muza gidelim, sana bir şey göstermek istiyorum." Elimi tuttu ve sakin sakin yolumuza devam ettik. Bir konuşma sırasında duyduklarım kafamı kurcalıyordu. "Totoca!" dedim. "Ne var?" "Ergenlik çağı hissedilir mi?" "Bu saçmalık da neyin nesi?" "Edmundo dayı söyledi. Yaşıma göre 'gelişmiş' oldu- ğumu, yakında olgunluk çağına gireceğimi anlattı. Ama ben kendimde bir fark göremiyorum."
BU SAYFANIN CÜMLE OGELERINI BULABİLECEK VARMI LÜTFEN ACIL LAZIM