Cevap :

Eren25

ateş ve suyun aşkı 

ates bir gun görmus suyu yuce daglarin ardinda sevdalanmis
onun deli dalgalarina...hircin hircin kayalara vurusuna, yuregindeki duruluga...
demiski suya;gel sevdalim ol hayatima anlam veren mucizem ol, su dayanamamis 
atesin gözlerindeki sicakliga al demis yuregim sana armagan...
sonra, sarilmis atesle su birbirlerine sikica kopmamacasina...
zamanla su buhar ates kul olmaya baslamis... 
ya aski yok olacakmis yada kendisi...
bastan alinlarina yazilan kaderide yuregindeki aci kederide alip gitmis uzak diyarlara su...
ates kizmis yakmais ormanlari...aramis suyu gunler, geceler, diyarlar boyu...
birgun gelmis suya varmis yolu...bakmis o duru gözlerine suyun biraz hircin ve biraz kirgin...
ve o an anlamis askin bazen gitmek oldugunu ama gitmenin yitirmek olmadigini..
o gunden sonra ates sudan, su atesten kacar olmus...
atesin yuregini sadece SU,suyun yuregini sadece ATEŞ alir olmus...

GÜL YAPRAĞI

Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini 
aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli 
olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan 
açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı 
geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. 
Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden
kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. 
Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, 
kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan 
sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, 
tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. 
Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar 
suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. 
Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz 
demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir 
gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. 
Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.
İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak 
yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir 
gül yaprağına her zaman yer vardı