Cevaplandı

arkadaşlar bana ilk türk devletlerinde gök tanrı dinine göre yer ve gök inancına örnekler verir misiniz?

Cevap :

Gök Tanrı İnancı, tarihi Türk topluluklarının hepsinde görülen bir inanç sistemidir. Bu inanç, başka inançlarla hiçbir şekilde karışmaksızın bozkır Türk topluluğunun asıl dini olmuştur. Bu sistemde Tanrı, en yüksek varlık olarak inancın merkezinde bulunur.

            Gök Tanrı semavi, yüksek ve kudret gibi özellikler taşıyan  “Yüce Varlık” tır. Yüce Varlık, taşıdığı bu özellikle Tek Tanrı inancına temel oluşturur. Tek Tanrı inancı, tarihin erken devirlerinden beri Türklerde görülmektedir. Bu bakımdan Türkler manevi yönden her zaman en üst seviyelerde olmuştur. Eskiçağ’daki Tanrı anlayışı Türklerde yoktur. Tanrısal evliliklere rastlanmaz. Göktürk kitabelerinde Tanrının eşsiz oluşu ve yüce varlığı  “Tanrıya benzer Tanrı” ifadesiyle anlatılır.[1] Dede Korkut hikâyelerinde Tanrı ile ilgili sözler vardır. Hikâyelerde  “Yücelerden yücesin, kimse bilmez nicesin, Görklü Tanrı” şeklinde bahsedilir.[2] İşte bu ifadeler Türklerin Tek Tanrı inancına bağlı olduğunu gösterir.             Bütün eski Türklerin ana kültü, gerçekten inandıkları ve taptıkları, Gök Tanrı inancı idi. Eski zamanlarda, başka inanç sistemleriyle temasa geçilmediği dönemlerde Tanrı inanılan en yüksek varlık olarak dinin merkezinde oturuyordu. Çin kaynaklarına göre, Türkler beşinci ayın ortalarına doğru Tamir nehri kenarında toplanıp göğün tanrısına adak adıyor ve çok sayıda koyun ve at kurban ediyorlardı. Göğün lütuf, irade, gazap özellikleri vardı.[3]             Gök Tanrı inancının Türklerin tarihi boyunca dinin hâkim bir öğesi olduğu Tengri kelimesinden anlamaktayız. Tengri kelimesi, tüm Türk lehçelerinde değişik bir fonetik farkla bulunmaktadır. Tanrı kelimesi, Hun ve Göktürklerde “Tengri”, Uygurlarda  “Kün Tengri”, Yakutlarda “Tangara”, Kazan Türklerinde “Teri”, Soyonlarda “Ter” şeklinde telaffuz etmiştir. Böylece Gök Tanrı, Asya’nın doğu ucundan Orta Avrupa’nın içlerine kadar yer almış, dahası Türklerin bütün kabul ettikleri inanç ve dinlerde de varlığını sürdürmüştür.[4]

"Atalar kültürü" denilen, atalarının hatıralarına ve büyüklerine saygıya dayanan bir inanç sistemine sa­hip olanlar da vardır.

İslam öncesinde Türkler yaygın olarak Gök - Tanrı dinine inanmışlardır. Bu inanç sistemine göre Gök -Tanrı dinine inanmışlardır. Bu inanç sistemine göre Gök - Tanrı tek yaratıcı olarak görülmüştür. Hükümdarların Gök-Tanrı tarafından görevlendirildiğine inanmışlardır. Gök - Tanrı can veren, yaşatan ve öldürendir. Bir dinden çok sihir karakterine sahip Şamanizm de Türkler arasında yaygındır. Şamanist din adamlarına "Kam" adı verilmektedir. Şamanizm'e göre bütün dünya iyi ve kötü ruhların tesiri altındadır.

Kurgan denilen Türk mezarlarında ölen kimsenin yanına bazı değerli eşyalarını da gömerlerdi. İnsan şeklinde yapılan mezar taşlarına "Balbal" denirdi. Ayrıca ölünün arkasından "Ölü Aşı" denilen yemek dağıtılırdı. Bu gelenekler eski Türkler'de ahiret inan­cının varlığının göstergesi olarak kabul edilmektedir.

İslamiyet'ten önceki Türkler'de yukarıdaki inanç sis­temlerinin haricinde Uygurlar döneminde Maniheizm, Hazarlar'da Musevilik, Avrupa'ya göç eden Türkler arasında ise Hıristiyanlık yayılmıştır. Bu dinler özel­likle kültürel alanda etkisini göstermiştir. Mani dini Uygurlar'ın yerleşik hayata geçmesi, şehirler kurma­sı, bilim, edebiyat ve sanat alanında ilerlemesinde etkili olmuştur. Mani dini Türk yaşam tarzına uygun olmadığı için halk arasında fazla yaygınlaşmamış, hükümdar ailesi ve yakın çevresi ile sınırlı kalmıştır. Bu dindeki bazı terimlerin Türkçeleştirildiği görülmüş­tür. Bu durum Uygurlar'ın milli bilince sahip olduğu­nun göstergesidir.

Türkler, genel olarak din konusunda serbest olmuş­lardır. Uygurlar döneminde Maniheist ve Budist tapı­naklarının yanyana bulunması Türkler'deki din ser­bestliğinin ve hoşgörünün göstergesidir.

İslam dini Türkler'in eski inanç sistemleri ve karakter­lerine uyduğu için, Türkler arasında hızlı bir şekilde yayılmıştır, İslamiyet'i kabul eden Türkler milli benlik­lerini korurken diğer dinlere inananlar milli benliklerini kaybetmiştir. Türkler, eski ve köklü bir kültüre sahip oldukları için İslamlaşma, Arap kültürünü kabul etme şeklinde gerçekleşmemiştir.