Cevap :
Bir gün padişahın tüccarlarından biri güzel bir kemik parçası bulmuş, padişaha hediye olarak getirmiş Padişah hediyeye karşılık vermek amacıyla kemiğin tartılması ve ağırlığı kadar altın verilmesini buyurmuş vezirine.Tartının bir gözüne kemik konulmuş diğer kefesine altın ama kefe bir türlü dengeye gelemiyormuş Ne kadar altın konulursa konulsun bir kemik parçası kilolarca altından daha ağır gelmekteymiş Bu akıl almaz olay padişah ve ileri gelenlerin tuhafına gitmiş .Padişah hemen alimlere bildirmiş ve ermişleri saraya çağırmış Ama bir türlü cevap alamıyormuş… Sarayda yaşananlarla ilgili söylenti giderek halk arasında da yayılmış.Olayı duyan nur yüzlü bir ihtiyar acı acı tebessüm eder hemen saraya başvurur ve saraya başvurup Kemiği inceledikten sonra” ben bunu çözerim “der Herkes şaşkın bir ifade ile bakarken.Evet evet ben bu sorunu hallederim ama önce şu altınları indirin bu kemiğin ağırlığını dünyadaki hiçbir altınla ölçemezsiniz ! Hemen koşup kefedeki altınları boşaltırlar.Yaşlı adam yere eğilip bir avuç toprak alır tartının bir başaltılan kefesine döker işte ne olduysa o anda olur ve tartının iki ucu dengelenir
Kalabalık sus pus hayretler içerisinde bakarken yaşlı adam şöyle der “Bu kemik bir insanın göz çanağının kemiğidir ! bu insan zamanında çok varlıklı imiş ama gözü bir türlü doymamış İşte insanoğlu nun gözünü topraktan başka hiçbir şeyin doyurmayacağının bir kanıtıdır bu” der …