Cevap :

Dil:Günümüz Ankara ili 4 milyonluk nüfusu, 30.613km2'lik yüzölçümü ile Orta Anadolu Ağzı özelliklerini taşımakta idi. Bugün özellikle kent nüfusu başka yörelerden göç almış olup büyük ölçüde bu özelliğini yitirmiş durumdadır. Ağız özelliklerini artık yalnızca çevre ilçelerde ve köylerde görmek mümkündür.
Söz dağarcığı: Ankara ağızları geniş bir söz dağarcığına sahiptir.Söz varlığı incelendiğinde eski Türkçe ve eski Anadolu Türkçesi döneminde kullanılan, ancak bugün yazı dilinde kullanılmayan bazı kelimelerin, farklı şekil ve anlamlarda da olsa, Ankara ağızlarında kullanılmakta olduğu görülür.
İNANIŞLAR
HASTALIK ve TEDAVİ USULLERİ İLE BAZI İNANÇLAR

Bu bahsi bilhassa almayı öngörüşümüzün sebebi, yıllarca ihmal edilmiş bir şehrin, o yıllardaki tedavi usulleri ile bu günkü başkent Ankara'nın tedavi usulleri arasındaki; o muazzam tekamül ve inkişafı göstermek bakımından istifadeli gördüğümüzdendir.Yıllar süresi ihmal edilmiş, dertli bir Anadolu var, o Anadolu ki; koskoca bir İmparatorluğun yükünü zayıf omuzlarında, yıllarca yokluk ve sefalet içinde izdırap duyarak taşımış, asker demiş vermiş, vergi demiş vermiş, ama kanayan yarasına ne bir merhem koyan olmuş ne de elinden tutup kaldıran bir kimse bulunmuş.İşte kendi kaderine bırakılan, ıstırap ve acı ile dolu Anadolu'nun bu izdirap ve derdinden bol bol nasibini alan Ankara'da; hastalık denilen o korkunç afet, elinde tırpanı ile yıllarca kol gezmiş, daha yavru doğmadan onu öldürmüştü. Ankara ki İmparatorluğa yıllarca vilayet merkezliği yapmış, beylerbeylerinin ülkesi olmuş, yani ikinci derecede bir vilayet iken, kanayan yarasına neşter vurulmamıştı.Cahil kalan halk, hastalığına, derdine devayı maaselef hurafede aramış ve onun pençesinde ölüp gitmiştir.Aşağıda vereceğimiz ve halk arasında çok yaygın olan bir iki misal; hastalığın ne yollarda tedavi edildiği ve bazı itikat ve inançların bu tedavilere nasıl hakim olduğunu, bir ibret levhası olarak gözlerimizin önüne bütün çıplaklığı ile sermektedir.Çok değil bundan en az 60-70 yıl önce Ankarası'nda ne doktor, ne ilaç, ne de hastane vardı. Doktor yerine cerrahlar vardı. Bunlar muhtelif otlardan yaptıkları, hap ve merhemleri hasta kimselere verirler, bıçak ve kurşun yaralarını tedavi ederlerdi.Son yıllarda Ankara'da, Vasilaki ve İstavraki adlı iki doktor vardı. İkisi de iyi doktor olmasına rağmen, "Adam sende, kırk yıl kıran olmuş da vadesi gelen ölmüş" inancı içinde, hastalanan yüz kişiden ancak üç kişi bu doktorların kapısını çalmıştır. İlaç malzemesini atarlar satardı. En mühim ilaçlar; Kına kına, sinameki ve İngiliz tuzu idi. Midesi veya iç uzuvlarından birisinden hasta olup ölenlere "Barsakları dolandı da ondan öldü" derler, çocuğa havale mi geldi, doğru vergi başkatibi Mahmut efendiye; sarılık mı oldu, bu hastalığın ocağı Kütükçülere, kırık çıkık mı var, Kelleci Ali dayıya, kuduz mu oldu, Kılcı Yogi'ye, sivilce veya çıban mı var doğru Burçaklar köyüne, ishal mi oldu, leblebi kavutu yesin, dişi mi ağrıdı, doğruca Saraçlar çarşısında berber Arif dayıya, ya git. Kasap pil Kadir ağaya koşsun, yarısı içerde yarısın dışar da kerpetenle söksün...İşte dünün kendi kaderine terkedilmiş, Ankarası'ndaki tedavi şekli bu iken, bugün hastalığın tedavisinde nerelere geldiğimizi göstermek için bu mevzuyu almayı öngörmüş bulunuyoruz.Ankara'ya ilk gelen Türk doktoru Neşet Ömer bey ve Dr. Selahattin beydir. Şimdi, bir iki misal vererek eski tedavi usullerini görelim:

ANKARA'NIN KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ

 

 

 

Çağlar boyu Anadolu Medeniyetlerinin beşiği olan Ankara, Başkent olmasından sonra özellikle kültürel etkinlikleri açısından hızlı bir toplumsal gelişme ve yenileşme içerisindedir. Eski Anadolu kültüründen günümüze değin birçok uygarlığın uğrağı olan İlimizde gelenek, görenek ve kültürdeki gelişmelerin derin izlerini genellikle kırsal kesimde daha belirgin görmekteyiz.

İlin özellikle; Dikmen, Çankaya ve Gazi Osman Paşa semtlerinde eski Osmanlı mimarisinin taklidi ile başlayan akım; modern mimariye dönüşerek şimdiki çağdaş Türk mimarisinin biçim ve stiline önderlik etmiştir. Bununla birlikte Ankara Kalesindeki eski konak ve evler hemen hemen hiç bozulmadan günümüzde de yaşamaktadır. İlimizde 30 civarında resmi ve özel müze, yeni tesisleri ile bir Milli Kütüphane, 43 halk, 1 gezici ve 1 çocuk kütüphanesi mevcuttur Ayrıca ulusal ve uluslar arası kongre turizmine hitap eden çok sayıda resmi ve özel organizasyonlar kültürel faaliyetleri canlı tutmaktadır. İlimizde kültür ve sanat etkinliği gösteren 343 dernek ve vakıf faaliyette bulunmaktadır. İlimizde 418 matbaa, 32 sinema, 8 devlet tiyatrosu ile 21 özel tiyatro faaliyetlerini sürdürmektedir.