Cevap :
atatürk'ün doğumunun 125 yıl dönümünü kutlama dolayısıyla
geldiğimiz Afyon ilinde ve Kurtuluş Savaşr'mızrn yüz ağartıcı
zaferini simgeleyen bir üniversitede, Kocatepe Üniversitesinde 39
bulunmaktan büyük bir mutluluk duyuyor ve hepinizi sevgi ve
saygılarımla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum
Değerli dinleyiciler, panelimizin genel konusu "Atatürk ve Türk dili"
dir Bu konu üzerinde hem tarafımızdan hem de başka meslekraşlarırruz
tarafından belirli günlerde ve sırası düşrükçe epey korıuşulmuş veya yazılar
yazılmıştır Ancak, Atatürk'ün bu konuya neden özel bir değer vererek eğildiği
dikkate alınır ve dilin bir millet varlığı içindeki yeri göz önünde bulundurulursa,
Türk dili var oldukça bu konu gündemde kalacak ve üzerinde çok
yönlü derinlemesine çalışma ve değerlendirmeler yapılmaya devam edilecektir
Çünkü dil, bilindiği üzere yalnızca günlük konuşmalardayer alan ve bireyler
arasında karşılıklı basit bir anlaşma aracı olmaktan ibaret değildir
Onun bireyler dışında sosyal bir yanı da bulunduğu, niteliği bakımından aynı
zamanda sosyal bir manevi varlık olduğu için, bir toplumu oluşturan bireyleri
birbirine kenetleyen, onlar arasındaki ortak duygu ve düşünceleri güç-lendiren sosyal bir akrabalık bağı kurma özelliğine de sahiptir Ulusal birliği
koruyan bir araç görevi yüklerımiştir Bir toplumun millet niteliğini kazanabilmesi
de, o topluma özgü gelişmiş bir dilin varlığı ile mümkündür Dil aynı
zamanda düşüncenin de kaynağıdır Çünkü, insan ancak dil ile düşünebilir
Yani kafasındaki her türlü düşünceyi, yüreğindeki çeşitli duyguları ancak
konuşma ve yazı ile dışarı vurabilir Bu nedenle dil aynı zamanda bir düşünce
aracı demektir Dolayısıyla, yeni yeni duygu ve düşünceler ortaya atma niteliğindeki
yaratıcılığın da kaynağıdır Eğer yaratıcı düşünceler, dilin anlatım
gücündeki yetersizlik dolayısıyla dışarı vurulmazsa, bu yaratıcılık körelir
ve söner Demek oluyor ki çok gelişmiş yüksek düzeyde bir dilolmadan yaratıcı
düşünceler ortaya konamaz
Öte yandan dil toplumun uzun yüzyıllardan beri biriktiregeldiği her
alandaki söz varlığını kendi hazinesinde topladığı için, aynı zamanda bir milletin,
tarihi ve sosyal yaşamındaki bütün birikimlerin ifadesi olan kültür varlığının,
kültür zenginliğinin de göstergesidir Kültür düzeyleri yüksek olan
milletlerin dilleri zengindir Anlatım olanakları çok geniştir Gelişmiş bir dil
edebiyatsanat, bilim ve felsefe alanlarında üstün değerde eserler verebilen bir
dil demektir İnsanoğlununihtiyaç duyduğu her kavramı anlam incelikleri ile
karşılayabilecek güce sahip bir dil demektir Böyle anlatım gücü yüksek düzeydeki
köklü ve güçlü diller, toplumların geleceğe uzanan gelişmelerindede
önemli bir etkendir Dolayısıyla tarihi varlığı boyunca biriktiregeldiğikültür
değerlerini aynı zamanda geleceğe aktaran bir araçtır Bütün bu özellikler ile
de diller ulusların, birer kimlik belgesidir Bu kimlik belgesi zaman içinde
eriyip kaybolma tehlikesine uğrarsa, o dili konuşan toplum veya millet de
kimliğini, dolayısıyla varlığını yitirir ve eriyip yok olma tehlikesi ile karşı
karşıyadır Tarihte bunun çeşitli örnekleri vardır Söz gelişi VIII-IX yüzyıllarda
Karadeniz'in kuzeybatısındaki bölgelerde yurt tutmuş olan Bulgar «
bul-gar; bulayan veya bel-ogur "beş Oğuz": M Rasanerı, Versuch eines Etymologischen
Viirtterbuch der Türksprachen, Helsinki 1969; A Ercilasun, Türk Dili
Tarihi, Ankara 2004) Türklerinin yavaş yavaş İslavlaşarak dillerini ve milliyetlerini
yitirmiş olmaları gibi
Dilin bu çok yönlü yaşamsal ve toplumsal özelliklerini, engin sezgi gücü
ile çok iyi kavramış olan Atatürk, Türk dilinin Türk ulusu için ne ifade ettiğini,
biraz sonra ele alacağımiz Dil Devrimi dolayısıyla yaptığı konuşmalardan
birinde şu sözlerle dile getirmiştir:
"Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkı Türk milletidir Türk milleti demek
Türk dili demektir Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir Çünkü~ Türk
milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içindeahlakını, an'anelerini, hatıralarını, menfaatlerini,
kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza
olunduğunu giirüyor Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir "1
Bu kısa girişten sonra asıl konuya, "Atatürk ve Türk dili" konusuna geçebiliriz
Ancak, biz burada bu konu üzerinde dururken zamanımızın kısıtlı
olması nedeniyle, Dil Devrimi'nin 1932'den günümüze uzanan süreçleri üzerinde
ayrıntılaragiren açıklamalaryerine, yalnızca onu temel hedefe ulaştıran
noktaları ve Türk toplumunun kültürel kalkınmasındakiyeri üzerinde genel
bir değerlendirmeyapmakla yetineceğiz
Atatürk "Milli Mücadele" diye adlandırdığımız Kurtuluş Savaşı'na başlarken
alt yapısını çok daha önceki yıllarda olgunlaştırdığı iki temel ilkeyi benimsemiş
bulunuyordu Bunlardan birincisi ülkeyi düşman istilasından kurtararak,
ulusunu her yönü ile tam bağımsız bir siyasi varlığa kavuşturmak;
ikincisi de bu toplumun siyasi ve sosyal yapısında gerçekleştirilecek yeni leşmeler
ile onu en kısa zamanda uygarlık düzeyinin ön safında yer ırlacak çağ- 41
daş, modern bir devlet durumuna götürebilmekti Görülüyor ki Atatürk
Türk ulusunun bağımsızlığınıbir bütün olarak ele almış ve bunu vazgeçilmez
bir temel ilke, bir temel devlet felsefesi olarak benirnsernişti Çünkü sosyal
yapısı sağlam temellere oturtulmarnış bir devletin siyasi bağımsızlığını sürdürebilmesi
olanaksızdı