100 TEMEL ESERDEN DEĞİRMENİMDEN MEKTUPLAR KİTAP ÖZETİ (İNTERNET HARİÇ LÜTFEN) (ACİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİLLLLLLLLLLLL)

Cevap :

lirterek satıcıya karşı hiçbir vazgeçme hakkı olamamak ve yapılması olası onarım için yararı ve hasarı kendisinin olmak koşuluyla kabul ettiğini,
Bu satışın iki tarafça anlaşılan fiyat üzerinden şair Bay Alphonse Daudet' tarafısağa, bir sola çırpınıp durduğunu gördükçe, hepimizin gözleri doluyordu.
Kendimizi övmek gibi olmasın, ama o günden sonra, yaşlı değirmenciyi hiç işsiz bırakmadık. Sonunda, bir sabah Cornille Usta öldü ve bizim son yeldeğirmenimizin kanatları bu kez sonsuza dek durdu... Cornille ölünce, kimse onun yerine geçmedi. Ne yaparsınız efendim! Bu dünyada her şeyin bir sonu var. Rhône boyunca gidip gelen pazar kayıklarının, kukuleteli boyun atkılarının, iri çiçekli ceketlerin modası nasıl geçmişse, yeldeğirmenleri de artık tarihe karışmış olmalı!

 

                    (Özet)t

 

       Geçenlerde bana gelen bir mektup çok dokundu bu mektubu sizinle de paylaşmak isterim. Kimden mi geldi? Fifreci var ya işte ondan, ya canım şu bizim yaşlı fifreci.

       Bu köyün etrafını saran baya bir değirmen var. Bu köyde değirmencilik çok işlek, insanlar her sabah içi buğday dolu çuvalları eşeklerine, katırlarına yükleyip değirmenlerin yollarını tutarlar. Aralarında Cornell Usta diye bir adam var işini çok sever işi onun için bir sanattır çırakların deh, çüş deyişi bile onun için bir mutluluktur. Her şey güzel giderken bu köye bir fabrika açılır. Tüm değirmencilerin içlerini kurutur çünkü fabrika un fabrikası Cornell Usta bunu duyunca deliye döner köyün içinde bir oraya bir buraya koşar, ama nafile yapacak hiç bir şey yok. Vatandaşa : ‘Fabrika malından almayın oradaki unlar buharla yapılıyor, buhar şeytan işidir. Benim malım ise poyrazla ve rüzgârla yapılır, Poyraz ve rüzgâr ise ALLAH’HIN nefesidir.’ Diyor ve değirmenin kurtarmak için çok da güzel sözlerdi bunlar ama kulak asan kim? Artık değirmenlerin pervaneleri dönmez oldu. Belediye bu haberi duyunca harabeleri yıktırdı yerine zeytin ve asma ağaçları diktirdi. Cornell Usta bu sinirle değirmenine geri döndü kudurmuş bir şekilde orada yaşadı hiç kimseyle konuşmuyor, görüşmüyor ve 10 yaşındaki yetim torununu bile yanına almıyordu. Torunu da zeytin ağaçlarının diplerini eşeliyor köyde ve tarlalardan mal alıyordu. Cornell Usta’nın değirmeninin pervanesi hala dönüyordu ama boşa dönüyordu. Cornell Usta sırtına çuvalları yüklemiş köyün içinden bir yerlere gidiyordu bir adam surdu: ‘‘Bu çuvalla nereye gidiyorsun Cornell Usta.’’dedi Cornell Usta: ‘‘Şiş sakın kimseye söyleme dış ticaret yapıyorum’’dedi. Cornell Usta gibi eskiden bu işi sanat olarak yapan bir adam onun ziyarete geldi. Cornell Usta içeride yoktu kapıda açıktı içeri girdi ve baktı üste unun yapıldığı yer, altta eski küçük bir yatak yanı dada içi çimento dolu çuvallar. Cornell Usta eve gelince ortalın karıştırıldığı gördü sırrının açığa çıktığını anlayınca çimento dolu çuvalların üstüne oturdu elleriyle yüzünü kapatarak ağlıyordu o sırada köy halkı elinde buğday çuvallarıyla Cornell Ustanın kapısına geldiler çuvalları değirmene taşıdılar fabrika kapandı değirmenler baştan yapıldı ve Cornell Ustada öldü