Cevap :
İzmir'in Yeryüzü Şekilleri
İzmir ilinin yeryüzü şekilleri, yakın jeolojik geçmişin bir sonucudur. Doğu batı doğrultusunda uzanan sıradağlar arasında yer alan çöküntü ovaları ve akarsu ağızlarındaki birikinti ovaları, yeryüzü şekillerinin ana hatlarını meydana getirirler.
İlin en kuzeyinde Madra Dağları bulunur. 1250 metreyi aşan yüksekliğe sahip olan bu dağlar, kuzeyindeki Burhaniye-Havran Ovaları ile güneyindeki Bergama Ovasıarasında önemli bir yükselti meydana getirirler. Güneybatıya, Altınova ve Dikili'ye doğru uzanan kolları kıyı yakınlarına kadar ulaşır ve burada alçalarak kıyı düzlüklerine karışır. Madra Dağları'nın güneybatı ucu, Bergama batısında Geyiklidağ adı ile anılır. Burada yükseklik 1061 m.ye ulaşır. Madra Dağları üzerinde bazı yerler 500-700 m. yüksekliğinde hafif dalgalı düzlükler halindedir. Buralara yayla adı verilir. Fıstık çamı ormanları ile kaplı Kozak Yaylası bunların en bilinenidir. Madra Dağları'nın güneyindeBakırçay Ovası yer alır. Ova, genel olarak, Soma yakınlarından Çandarlı Körfezi'ne kadar kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanır. Uzunluğu 60 km. kadardır. Bakırçay ve kollarının getirdiği alüvyonlarla örtülü olan ovanın en fazla genişlediği yer Kınık'ın kuzeyinde bulunur.
Bakırçay Ovası'nın güneyinde Yunt Dağları yer alır. Bunlar, doğudaki Sultan Dağlarıile birleşirler. Akarsu vadileri ile çok parçalanmışlardır. Yunt Dağı, Dumanlı Dağı, bunlarla birleşmiş durumda olan Sultan Dağı ve Çamlıdağ, Bakırçay Ovası'nın güneyinde kesintisiz dağlık bir alan meydana getirir. Dumanlı Dağ'ın en yüksek noktası 1098 m. dir.
Dumanlı Dağ'ın güneyinde, içine Gediz Nehri'nin yerleşmiş olduğu çöküntü alanı bulunur ve Dumanlı Dağ ile Yamanlar Dağı arasında 10 km. uzunluğunda dar bir boğaz meydana getirir. "Menemen Boğazı" adı verilen bu dik yamaçlı derin vadinin doğusunda Alaşehir'e, hatta Sarıgöl'e kadar Gediz Ovası uzanır. Bu ova, esas itibariyle Manisa ili sınırları içinde kalır. Menemen Boğazı, batıya doğru Emiralem'den itibaren genişler, alçalır, Gediz Deltası'na bitişir. Gediz Nehri, döküldüğü yerde geniş bir delta meydana getirmiştir. Delta düzlüğünün kuzey-güney doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık olarak 20 km. kadardır. Menemen Ovası ve Gediz Delta Ovası adı verilen bu düzlük, ülkemizin en verimli ovalarından birini teşkil eder.
Yamanlar Dağı genç bir volkan konisidir. Fazla aşınmamıştır. Yamanlar Dağı üzerinde, tektonik kökenli bir kayma sonucunda oluşan çukurluğa Karagöl yerleşmiştir. Yamanlar ve Manisa Dağları'nın meydana getirdiği yüksekliğin güneyinde bir çöküntü alanı vardır. Bu çöküntü çukurunun batı kısmı deniz tarafından kaplanmış ve İzmir Körfezi meydana gelmiştir. Körfezin doğusunda, etraftaki yamaçlardan inen akarsuların getirdiği alüvyonların denizi doldurması ile oluşmuş Bornova Ovası, onun doğusunda Kemalpaşa Ovası bulunur. Bornova Ovası ile Kemalpaşa Ovası arasında yüksekliği 250 m. ye kadar çıkan Belkahve Geçidi yer alır.
İzmir Körfezi ve Kemalpaşa Ovası'nın kapladığı çöküntü çukurunun güneyinde, doğu-batı doğrultusunda uzanan yüksek ve dağlık bir alan ortaya çıkar. Bu dağlara genel olarak Bozdağlar adı verilir. Bozdağlar, doğuda Sarıgöl'ün güneyinden başlar ve Kemalpaşa güneydoğusundaki Karabel Geçidi'ne kadar uzanır. Bozdağlar en yüksek noktaya Birgi'nin kuzeyinde ulaşır. Burada yükseklik 2159 m. ye kadar çıkmaktadır.Bozdağlar, kuzeyindeki Gediz Ovası'na ve güneyindeki Küçükmenderes Ovası'na dik yamaçlarla iner. İzmir Körfezi'nin doğusunda yüksekliği 1500 m.ye kadar çıkan Kemalpaşa Dağları heybetli bir görünüm meydana getirir. İzmir kentinin batısında Çatalkaya (Kızıldağ) yükseltilerinde yamaçlar çok dik, vadiler derin ve dardır. Çatalkaya'dan batıya doğru yükseklikler gittikçe alçalır. Urla'dan Çeşme'ye kadar olan yerlerde 500 m.yi geçen tepelere az rastlanır.
Karaburun Yarımadası'nda bu sıradağlara dikey durumda olan ve kuzeyden güneye doğru uzanan dağlar bulunur. Bu dağların en yüksek olanı, Karaburun ilçe merkezinin güneyinde 1218 m.ye kadar çıkan Akdağ'dır.
Bozdağlar'ın güneyinde Küçükmenderes Ovası yer alır. Üzeri çok verimli alüvyon toprakları ile örtülmüştür. Küçükmenderes Ovası, doğuda hemen hemen Beydağ yerleşim alanından başlar, ortalama 10-15 km. genişlikte, Torbalı ve Selçuk'a kadar uzanır. Küçükmenderes Ovası'nın bazı yerlerine, yerleşme merkezlerinin ismi verilmiştir. (Ödemiş, Tire, Bayındır, Selçuk ovaları gibi).
İzmir ilinin güney sınırı üzerinde Aydın Dağları uzanır. Bunlar Bozdağlar kadar yüksek değildir. En yüksek yeri Cevizli Dağı'nda 1646 m.ye ulaşır. Aydın Dağları'nın Küçükmenderes Ovası'na bakan kuzey yamaçları çok diktir.
Cevap:
İzmir, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık üçüncü şehridir. Nüfusu 2019 itibarıyla 4.367.251 kişidir. Bu nüfus; 30 ilçe ve bu ilçelere bağlı 1.297 mahallede yaşamaktadır.[6] İl genelinde nüfus yoğunluğu 367'dir. Coğrafi olarak Türkiye'nin batısında bulunur ve ilin tamamı Ege Bölgesi'nde yer alır. Yüzölçümü olarak ülkenin yirmi üçüncü büyük ilidir.[7] Etrafı Aydın, Balıkesir, Manisa illeri ve Ege Denizi ve Ege Adaları ile çevrilidir.
İzmir Körfezi çevresinde bulunan şehir, her yıl İzmir Enternasyonal Fuarı'nı düzenleyen önemli bir fuar merkezi ve liman kentidir.
İzmir'in batısında denizi, plajları ve termal merkezleriyle Urla Yarımadası uzanır. Antik Çağ'ın en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma'nın imparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Bu maksatla da bu şehre "Güzel İzmir", "Eski İzmir" ve "la Perle de l'Ionie" (İyonya'nın İncisi) deniyordu.
İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Sahil boyunca palmiye, hurma ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı, Türkiye'nin en büyük yedinci limanıdır.
İçindekiler
1 Köken bilimi
2 Tarihçe
2.1 Neolitik Çağ ve Tunç Çağı (MÖ 6500-1050)
2.2 Demir Çağı
2.3 Parlak dönem (MÖ 650-545)
2.4 Gerileme dönemi (MÖ 500-300)
2.5 Hellenistik dönem ve Roma İmparatorluğu dönemi (MÖ 333-MS 395)
2.6 Doğu Roma İmparatorluğu ve Beylikler dönemi
2.7 Osmanlı İmparatorluğu dönemi
2.8 Cumhuriyet dönemi
3 Coğrafya
3.1 İklim
3.2 Depremsellik
4 Nüfus
5 Ekonomi
6 Kültür
6.1 Fuarcılık
6.2 Mutfak
6.3 Sanat
6.4 Turizm
7 Spor
7.1 Spor kulüpleri
7.2 Spor tesisleri
7.3 Uluslararası organizasyonlar
8 Yönetim
8.1 Merkezi yönetim
8.2 Yerel yönetim
9 Eğitim
10 Medya
11 Altyapı
11.1 Sağlık
11.2 Ulaşım
12 Kardeş şehirler
13 Kaynakça
14 Dış bağlantılar
Köken bilimi
İzmir şehrinin adının nereden geldiği konusunda kanıtlanmış bir bilgi olmamakla birlikte bir dönem bugünkü İzmir yöresinde yaşamış olan Erektidlerin Amazonlarla savaşıp galip geldiği; onların önderi olan These'nin de, Amazon kadını Smyrna ile evlenip yöresine onun adını verdiği ve İzmir'in adının da Smyrna'dan geldiği en çok kabul edilen görüştür.[8]
Ayrıca bölgede uzun yıllar hakimiyet kuran İyonların lehçesinde kentin adı Smyrne, Atina Lehçesi'nde ise Smyrna diye yazılırdı. Günümüzdeki Helenler bu kentin adını Smirni biçiminde telaffuz etmektedir. Son yıllarda Efes Antik Kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır. Olasılıkla İzmir'den Efes'e giden bir kraliçenin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski kaynaklarda da rastlanmaktadır. Ancak Smyrna sözcüğü Yunanca değil, Ege Bölgesi'ndeki birçok yerleşim adı gibi Anadolu kökenlidir. MÖ 2000 başlarına ait Kayseri Kültepe yerleşiminde ele geçen bazı tablet metinlerinde Tismurna adına rastlanmaktadır. Tismurna'daki "ti" bir ön ek olup bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. Helenler ya da Bayraklı/Tepekule Höyüğünü mesken tutanlar bu ön eki atıp kente Smurna demişlerdir. Kentin adı olasılıkla MÖ 3000 ile MÖ 1800 yılları arasında da Smurnu olarak anılıyordu.[9]
Tarihçe
Ana madde: İzmir tarihi
Kemalpaşa'daki Karabel Geçidi üzerinde Mira Kralı Tarkasnawa'yı tasvir eden kayaya oyulmuş kabartma heykel.
Eski İzmir (Smyrna) kenti, körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir yarım adacık üzerinde kurulmuştu. Sonraki yüzyıllar boyunca Meles Çayı'nın ve bugünkü Yamanlar Dağı'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık, bir tepe hâline dönüştü. İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen Bayraklı/Tepekule Höyüğü'nün çevresi 1955 yılından beri yoğun bir gecekondu bölgesidir. Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün (o zamanki adıyla Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü) büyük katkıları olmuştur. Günümüzde bu höyüğün üzerinde TEKEL Genel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır.[9]
Neolitik Çağ ve Tunç Çağı (MÖ 6500-1050)
Eski İzmir (Smyrna) kentinin yerleşimi her ne kadar MÖ 3000 yılından çok daha geriye uzanmakta ise de yapılan son kazılarda henüz MÖ 3000 yıllarına kadar gidilebilmiştir. Kazılarda elde edilen bilgiler ışığında, Erken Tunç Çağında ilk İzmir yerleşikleri evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. Bulunan çanak ve çömlekler Troya/Truva dönemi (MÖ 3000-2500) kültürüyle benzerlikler göstermektedir. Birinci yerleşim tabakasının üstünde Orta Tunç Çağı yerleşimi yer alıyordu. Burada bulunan seramik eserler Troya II döneminde (MÖ 2500-2000) ortaya konulan sanatsal eserlerle hemen hemen özdeştirler. Üçüncü yerleşme katı Troya VI dönemi ve Hitit dönemi ile çağdaştır (MÖ 1800-1050). Bu katta elde edilen büyük ve sağlam bir vazo, Afyonkarahisar ve Uşak kentlerinin güneyindeki Beycesultan kazılarında elde edilen kapların türündendir. Ayrıca birçok kap biçimi Orta Anadolu ile olduğu ölçüde Troya VI dönemi kap kacağı ile de benzerlikler taşımaktadır. Bunun yanında Troya VI'da gün ışığına çıkan 'Minyas' tipi vazolar Bayraklı/Tepekule Höyüğü'nde da ele geçmiş, bir de 4-5 tane Miken/Aka seramik parçasına rastlanmıştır.[9][10]
Ancak 2005 yılında yapılan kazılarda keşfedilmiş olan Bornova ilçesindeki Yeşilova Höyüğü'nden elde edilen bulgularla kentin tarihinin MÖ 6500 yılına kadar uzandığı keşfedilmiştir. Bu höyükteki buluntular İzmir'deki ilk yerleşimin Neolitik Çağda Bornova Ovası'nda başladığını, yerleşim sayısının Kalkolitik ve Tunç Çağlar süresince artarak devam ettiğini göstermiştir.
Demir Çağı
Hitit döneminde (MÖ 1800-1200) Anadolu'da yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. Ancak MÖ 1200'lerde Troya VII'nin ve Hititler başkenti Hattuşaş'ın Balkanlar'dan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra Orta ve Batı Anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, Demir Çağı'na girdi. Demir Çağı, Anadolu'da yazının yeniden kullanılması ile Frigya Krallığı'nda MÖ 730, geri kalan Orta ve Batı Anadolu'da ise MÖ 650 yıllarına kadar sürmüştür. Kazılarda fazla miktarda çıkarılan seramik ürünlerden anlaşıldığına göre, Demir Çağı boyunca Eski İzmir'de Hellas'tan göç eden, Aioller ve İonlar yaşıyordu. Yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. Bayraklı/Tepekule Höyüğü'nün MÖ 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin Hellas kökenli olduğu anlaşılmaktadır.[9]
Parlak dönem (MÖ 650-545)
Eski İzmir'in parlak dönemi MÖ 650-545 yılları arasına denk düşer. Yaklaşık yüzyıl süren bu dönem, bütün İyonya uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. Bu dönemde Miletos'un liderliğinde Mısır'da, Suriye ve Lübnan'ın yavuz kenti Batı kıyılarında, Propontis'te (Marmara Bölgesi), Pontus'ta (Karadeniz) koloniler kurulur ve Doğu Helen dünyası kıta Yunanistan'ı ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. Bu dönemde İzmir'in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğu görülmektedir. Bu dönem katlarında bulunan Fenike kökenli eserler, Kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, Ön Asya ya da Akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir.[9] Parlak dönemin İzmir'deki en önemli belirtilerinden biri MÖ 650'den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır.[11]
Gerileme dönemi (MÖ 500-300)
Athena Tapınağı MÖ 545 tarihlerinde terk edilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra iki yüz yıl kadar bir süre eski İzmir önemini ve işlevini yitirmiştir. Anadolu'daki Pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve İyon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. Meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük Bayraklı/Tepekule Höyüğü, İzmirlilere küçük gelmeye başladığından, MÖ 300 tarihlerinde Kadifekale (Pagos) eteklerinde yeni bir İzmir kenti kurulmuştur.[9]
Hellenistik dönem ve Roma İmparatorluğu dönemi (MÖ 333-MS 395)
İzmir Agorası
Büyük İskender'in günümüzde İskenderun'da yer alan İssos'ta Pers Kralı III. Darius'u yenmesinden (MÖ 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra Helen dünyası büyük bir refah çağına erişti. Kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. Helenistik Dönem'de İskenderiye, Rodos, Bergama ve Efes kentlerinden her biri yüz binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. Küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski İzmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. Bu nedenle en geç MÖ 300 sıralarında Kadifekale'nin eteklerinde, yeni ve büyük bir kent kuruldu.[9] Roma Çağı'nda İzmir'de inşa edilen yapılar arasında, Kadifekale'nin kuzeybatı eteğindeki antik tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. Diğer taraftan İzmir/Smyrna Agorası oldukça iyi korunmuş olup bugün kısaca Agora olarak bilinmektedir.[9]
İncil'de sözü edilen Yedi Kiliseden bir tanesinin bulunduğu İzmir, Hristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. İzmir'in ilk başpiskoposu olan Aziz Polikarp havari ve İncil yazarı Yuhanna'nın ilk müritlerinden biridir. Yaklaşık 70 yılında Anadolu'da doğmuş, inancından ötürü 23 Şubat 155'te İzmir akropolü üzerinde bulunan stadyumda Romalılar tarafından yakılarak öldürülür. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce İzmir, çağdaş dönemde "Bizans İmparatorluğu" olarak tanınacak Doğu Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olur.[9]
Doğu Roma İmparatorluğu ve Beylikler dönemi
Timur'un biyografisi Zafernâme'de (1467) yer alan ve Bihzâd tarafından çizilen İzmir Kuşatması minyatürü
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde Emevîler, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Emevîler 672 yılında denizden zapt edip İstanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler ise ilk kez 1081 yılında Selçuklu akıncılarından olan ve zamanla ilk Türk denizcisi olan Çaka Bey'in komutasında İzmir'i ele geçirirler.[12] İzmir'den hareketle Ege Adaları ve Çanakkale Boğazı'na düzenlediği akınlarla Bizanslılara korku salan Çaka Bey'in ölümünden sonra Bizanslılar kenti 1098 yılında geri alırlar. 1204 yılında ise şehrin kıyı tarafı Rodos Şövalyeleri'nin eline geçer.[9]
1310 yılında Aydınoğlu Umur Bey tüm şehri ele geçirir. 1344 yılında Cenevizliler kıyıdaki Aziz Peter Kalesi'ni ele geçirirler. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Aydınoğulları Beyliği yukarı kentte (Kadifekale) hâkimiyet kurar. 14. yüzyıl ortalarında Aziz Peter Kalesi ve aşağı kent bu kez Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir. Bu arada Osmanlı İmparatorluğu 1398 yılında İzmir üzerinde hâkimiyet kurar. Ankara Muharebesi'ni kazanarak Osmanlı İmparatorluğu'nu mağlup etmiş olan Timur'un bizzat komuta ettiği Timur İmparatorluğu ordusu, Aralık 1402'de yaptığı İzmir Kuşatması sonucunda kenti Hospitalier Şövalyeleri'nin elinden alır ve Aziz Peter Kalesi'ni yerle bir eder. Bu fetih Timur'un Hristiyan güçlere karşı yapmış olduğu tek savaş olması nedeniyle ayrıca önemlidir. Osmanlı Devleti'nin toparlanmasından sonra 1422 yılında II. Murad kenti zapt eder ve İzmir bundan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olur.[9]
Osmanlı İmparatorluğu dönemi
Kemeraltı'nda bulunan Kızlarağası Hanı'nın üst katından Hisar Camii'nin (1592-1598) görünüşü
Eski İzmir'in ilk keşfi, burayı 1429-1430 ve 1446 yıllarında ziyaret eden Ciriaco d'Ancona tarafından yapılmıştır.
Pîrî Reis'in Kitâb-ı Bahriye'sinde İzmir Körfezi
Osmanlı idaresinin ilk yüzyıllarında ikinci derece bir sancak olan İzmir'in ilk Osmanlı yöneticisi Karasubaşı Hasan Ağa'dır. İzmir 1605-1606 yıllarında Celali İsyanları kapsamında Arap Sait ve Kalenderoğlu ayaklanmalarına sahne olmuştur. Ancak kent, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1620 yılında yabancılara tanıdığı kapitülasyonlardan sonra giderek İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri hâline gelir. 1619 yılında Fransız, 1620 yılında İngiliz konsoloslukları açılır. Bu arada şehrin nüfus yapısı da değişmeye başlar. 16. yüzyıl kaynakları İzmir'de on dokuz cami, on sekiz havra ve sadece bir Rum Ortodoks kilisesi bulunduğunu, kentin dokuz mahallesinden sadece birinde Hristiyanların yaşadığını belirtmektedir. Dolayısıyla, o dönemde şehir merkezinde Müslüman Türkler çoğunlukta, önemli ve köklü bir Musevi cemaati mevcut ve Hristiyan Rumlar azınlıkta olmalıdır. Evliya Çelebi de, 1672 yılında İzmir'i ziyaretinde, nüfus yapısındaki değişimin ilk gözlemlerini kaydeder ve Alsancak (Punta) mahallesinde giderek artan sayıda yerli gayrimüslimlerin, Levantenlerin ve Batılı tüccarların yoğunlaştığını yazmıştır.
1862 yılında İzmir'in görünümü
İzmir'de 1676 yılında yaklaşık otuz bin kişinin öldüğü bir veba salgını, 1742 yılında şehrin yarısının yandığı büyük bir yangın olur. Osmanlılarca İzmir'e paşa düzeyinde yapılan ilk atama, 1707 yılında yabancı tüccarlarca düzenlenen Buca Ayaklanması'ndan sonra 1716 yılında tayin edilen Köprülü Abdullah Paşa'dır. 18. ve 19. yüzyıllarda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Bu gelişmeye paralel olarak Aydın Eyaleti'nin önce 1841 yılında geçici olarak, sonra da 1850 yılında kesin olarak İzmir'e aktarılmıştır. Aynı yıl Sultan Abdülmecid, 1863 yılında da Sultan Abdülaziz İzmir'i ziyarete gelmişler, 1871 yılında kurulan belediyenin ilk başkanı da Yenişehirlizade Ahmet Efendi olmuştur.[9]
İzmir I. Dünya Savaşı'ndan sonra 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in Kurtuluşu ile sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül 1922 sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve iş yerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin geleneksel alanının dörtte üçünü tahrip etmiştir. Yangın alanının bir bölümünde bugün Kültürpark bulunmaktadır. 1923 yılında, Cumhuriyetin ilanından birkaç ay önce, yeni Türkiye'nin ekonomik sorunlarının tartışıldığı bir kongre olan İzmir İktisat Kongresi'ne ev sahipliği yapmıştır.[9]
Cumhuriyet dönemi
Cumhuriyet Meydanı
İzmir, 1984 yılında çıkarılan 2972 sayılı kanun[13] ve 195 sayılı kanun hükmünde kararname[14] sonucu İstanbul ve Ankara ile birlikte büyükşehir unvanı kazandı. Aynı yıl çıkarılan 3030 sayılı kanun ile büyükşehir ve ilçe belediyeleri statüleri netleşti.[15] Başlangıçta üç ilçe (Bornova, Karşıyaka, Konak) İzmir Büyükşehir Belediyesinin sınırlarına dahil edildi. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 50 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi.[16] Bu sınırlar içinde kalan 21 ilçe, büyükşehir ilçe belediyeleri hâline geldi.[16] 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.[17]
Coğrafya
Ana madde: İzmir coğrafyası
Kent merkezinin Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan çekilen görüntüsü.
İzmir ilinin yüzölçümü 11.891 km2'dir.[2] Türkiye Cumhuriyeti'nin en batı kısmında Ege Denizi'ne kıyısı olan bir ildir. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa, güneyde Aydın illeri ile komşudur.[18] Dikili ilçesinin tam karşısında Yunanistan'ın Kuzey Ege Adaları coğrafi bölgesi'nin Midilli ili ve hem ilin hem coğrafi bölgenin yönetim merkezi olan Midilli şehri yer almaktadır.
İzmir ili içinde Ege Bölgesi'nin önemli akarsularından olan Gediz, Küçük Menderes ve Bakırçay akış gösterir.[19] Diğer küçük akarsular arasında Güzelhisar Çayı ve Meles Çayı yer alır. İlde önemli büyüklükte bir göl yoktur. Göl sayılabilecek su birikintileri arasında en büyükleri Gölcük Gölü, Belevi Gölü, Çakalboğaz Gölleri ve Karagöl'dür. Madra Dağları, Yunt Dağları, Yamanlar Dağı, Nif Dağı, Bozdağlar, Aydın Dağları il sınırları içerisinde yer alır.
İl bitki örtüsü yönünden Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Akdeniz bitkilerinin birçok türü bulunmaktadır. Yüzyıllarca aşırı otlatma, yangın ve tarla açma gibi nedenlerle ormanların ortadan kalktığı yerlerde, maki bitkileri bulunmaktadır. Maki florasına ardıç, pırnal, kermes meşesi, zeytin, çitlembik, sakız, akçakesme, tespih, katırtırnağı gibi kuraklığa dayanıklı ağaçlar girer. Ormanlar il içerisinde 475.779 hektarlık bir alanı kaplar.[20] Ormanların kapladığı alan, il arazisinin %40'ıdır.
İklim
Akdeniz ikliminin görüldüğü İzmir'de yaz mevsimi sıcak ve kurak, kış mevsimi ılık ve yağışlı geçer.[5][19] Bir yılda ilde hava sıcaklığı sıfırın altına düştüğü gün sayısı yaklaşık ondur.[21] Yılda yaklaşık 100 gün ise 30 derecenin üzerinde yaşanır.[21] Kar yağışı nadir görülür.[21] Yıllık yağış miktarı 700-1.200 mm arasındadır.[21] Yaz aylarında şehre özgü imbat adı verilen serin rüzgâr eser.[21] Yıllık ortalama deniz suyu sıcaklığı 18,5 °C'dir.[22] Şehirde en yüksek kar kalınlığı 31 Ocak 1945 tarihinde 32 cm, en yüksek rüzgâr hızı ise 29 Mart 1970 tarihinde 127,1 km/sa olarak ölçülmüştür. Bir günde düşen en çok yağış ise 29 Eylül 2006 tarihinde 145,3 mm olmuştur.[23]
Açıklama:kolay gelsin en iyi seçersen sevinirim iyi çalışmalar :)