Cevap :
Kitap Hakkında Bilgiler...
Sineklerin Tanrısı, günümüzde bir atom savaşı sırasında, ıssız bir adaya düşen bir avuç okul çocuğunun, geldikleri dünyanın bütün uygar törelerinden uzaklaşarak, insan yaradılışının temelindeki korkunç bir gerçeği ortaya koymalarını dile getirir. Konusu, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası gibi eşsiz bir mercan adasının cenneti andıran ortamında başlayan bu roman, çağdaş toplumlardaki çöküntünün, insan yaradılışındaki köklerini göz önüne sermek amacıyla Mercan Adası’ndaki duygusal iyimserlikten apayrı bir yöne gelişir. Uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlığı deşerken Sineklerin Tanrısı, daha çok Conrad’ın kısa romanı Karanlığın Yüreği’ni andırır. Golding’in romanındaki çocuklar da başlangıçta tıpkı Kurtz gibi uygar toplumun baskılarından uzak bir örnek düzen kurmak isterlerken, gitgide hayvanlaşır, korkunç bir kişiliğe bürünürler. Bu yönüyle Sineklerin Tanrısı’nın Mercan Adası ile öbür ıssız ada serüvenlerinden ayrıldığı en önemli nokta, ıssız ada yaşamının çetin güçlüklerini ya da mutluluğunu anlatmaktan daha çok, bir insanlık durumunu, kişiler arasındaki çatışma aracılığıyla ortaya koymaya çalışmasıdır.
Sineklerin Tanrısı'nın yazarı William Golding, 1911 yılında İngiltere'de doğmuş. Oxford gibi şaşaalı bir üniversiteden mezun olmanın ardından bir süre öğretmenlik yapan Golding, İkinci Dünya Savaşı sırasında orduya katılmış. Savaşın Golding üzerindeki etkisi, tahmin edebileceğiniz gibi, oldukça büyük olmuş. Savaşla beraber, Golding, insanların özünün iyi ve masum olduğu inancını yitirmeye başlamış. Bu inanç kaybı sonucunda da yazarımız, kendisini 1983 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmasını sağlayan Sineklerin Tanrısı'nı yazarken bulmuş.
Kitap bir grup erkek öğrencinin, savaş sırasında vurulan uçaklarının tropikal bir adaya düşmesinden sonra yaşadıklarını anlatıyor. Yetişkinlerin olmadığı bir hayat önceleri çok güzel. Çocuklar kumsalda yuvarlanıp oyunlar oynuyorlar. Kendilerine bir başkan seçip avlanmaya başlıyorlar. Zaman ilerledikçe rekabet ve korku demokratik düzeni terk etmelerine ve kabile düzenine geçmelerine sebep oluyor. Karınları acıkınca çiğ et yiyorlar ve bütün bunların sonucunda kaçınılmaz olarak giderek vahşileşiyorlar.
Golding bize, kitabın ana temasını oluşturan 'uygarlık' ve 'ilkellik' kavramları arasındaki çatışmanın aslında bütün insanların içinde bir çatışma olduğunu gösteriyor. Yazar, giderek ilkelleşen bir grup çocukla aslında bilinen bir hikâyeyi anlatıyor: Her insanın içinde iyilik ve kötülükten bir parça vardır, güçsüzler güçlüler tarafından yönetilir. İngiliz edebiyat tarihinin başyapıtlarından biri sayılan Sineklerin Tanrısı, insan doğası üzerine yazılmış ve sıkıcı olmamayı başarmış nadir kitaplardan biri olma özelliğiyle keşfedilmeyi fazlasıyla hak ediyor