Cevap :

57lale

ona ibadet ederek kuran okuyarak

Sual: Kur’anda sadece kadınların göğüslerini örtmeleri gerektiği bildiriliyormuş, başka yerlerini açmalarında sakınca yokmuş. Böyle bir âyet mi vardır?
CEVAP
Bir konu için sadece bir âyete bakılmaz. O konu ile ilgili diğer âyetlere de bakmak gerekir. Çünkü âyetler birbirini açıklar. Âyetlere de bakmak yetişmez. Resulullah efendimiz bu âyetleri nasıl açıklamış, nasıl uygulamış ona bakılır. Önce âyetlere bakalım:
(Mümin kadınlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan]sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [ziynet takılan yerlerini] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat nedir? Kına, sürme, boya mıdır, altın, gümüş gibi ziynetler midir? Bu hususlar açık değil, bunlar hadis-i şerifle açıklandı. Aşağıda bildirilecektir. Bir âyet-i kerime meali de şöyledir: 
(Ey nebi, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına [dışarı çıkarken] cilbablarını [dış giysilerini] giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, eza görmemelerine daha uygundur.) [Ahzab 59]
Nur suresindeki âyette, başlarını yakalarına kadar örtmeleri bildiriliyordu. Bu âyette ise, dış elbiselerini giymeleri bildiriliyor. Yani bütün vücudu örtmeleri bildiriliyor. Genç kızla ihtiyar da aynı şekilde mi giyinmesi gerekir? 

Bu konudaki âyet-i kerime meali de şöyledir:
(Evlenme arzusu kalmayan ihtiyar kadınların ziynetlerini [ziynet yerlerini, baş, kulak, boyun, kol ve ayaklarını] göstermemek şartı ile, dışa giydikleri [manto gibi] elbiselerini çıkarmalarında bir vebal yoktur. Ama sakınmaları daha iyi olur.) [Nur 60]
Demek ki yaşlı olmayan kadınların dış elbise ile çıkmaları farz oluyor. 

Şimdi bu âyetleri, Resulullah efendimiz nasıl açıklamıştır. Onlara bakalım:
(Kadının
 [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir.)[Mecmaul-enhür, El-mugni] 
Bu hadis-i şerifte kadının tesettürü açıkça bildiriliyor. Sadece göğsünü değil, bütün vücudunu örtmesi gerekir. Resulullah efendimiz, baldızını, ince elbise ile görünce, (Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve elleri hariç, vücudunu erkeklere gösteremez)buyurdu. (Ebu Davud)

Hazret-i Âişe validemiz de buyurdu ki: 
(İlk hicret eden kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti inince, hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler) buyurdu. (Buhari, Nesai)

Bu hadis-i şerifte, kadınların başlarının da kapanması gerektiği açıkça bildiriliyor. Kadınların çarşaf giymediklerini bu hadis-i şerif de gösteriyor. Nur suresinin 31. âyet-i kerimesinde, (Kadınlar, himarlarını [baş örtülerini] yakalarının üzerine örtsünler)buyuruluyor. Eğer kadınlar, çarşaf giyselerdi, himar yani baş örtüsünü yakanın üzerine örtmekten bahsedilmezdi. Çarşafın asr-ı saadette olmadığını bu âyet ile yukarıdaki hadis-i şerif bildirmektedir. 

Kadınlara her türlü süs caizdir. Ancak yabancılara gösteremezler. Örtülü olarak takınabilirler. Ancak şıngırdatıp da halhal sesini duyurmak caiz olmaz. Bir âyet meali şöyledir:
(Gizledikleri [örtülü] ziynetleri bilinsin diye, ayaklarını [yere, birbirine] vurmasınlar.) [Nur 31] 

Dikkat edilirse, ayaktaki örtülü ziynet tabiri geçiyor. Yani ziynetlerin gizlenmesi gerekiyor.

Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri de göstermemek gerekir. Kolye, kına, sürme gibi diğer ziynetlerini de göstermemek gerekir. Âyetin başında buna da işaret edilmektedir. 

Dinimizde iki çeşit kadın kıyafeti vardır. Hür ve cariye [köle] kıyafeti. Cariyeler başlarını örtmezlerdi, örtmek zorunda da değillerdi. Kapanma mecburiyeti hür kadınlara idi. Tesettür âyeti gelmeden önce hür kadınlar da başları açık gezerdi. Münafıklar, cariyelere sarkıntılık ederdi. Bu arada açık olan hür kadınlara da sataşırlardı. Olay duyulunca, (Biz bunu cariye sandık) derlerdi. Allahü teâlâ, (Hür kadınlar cariyeler gibi giyinmesinler, vücutlarını tamamen örtsünler, böylece cariye olmadıkları da meydana çıksın ve münafık erkekler tarafından da sarkıntıya maruz kalmasınlar)buyurdu. Ahzab suresinin 59. âyetini müfessirler böyle açıklıyorlar. 

Kadınların yabancı erkeklerle zaruret olunca ciddi konuşmaları da emredilmiştir. Bir âyet meali:
(Ey Nebi hanımları, siz diğer kadınlar gibi değilsiniz. Allah'tan sakının, edalı, yumuşak konuşmayın, kalbi bozuk olan, ümide kapılır; hep ciddi konuşun.) [Ahzab 32]
Âyette, Peygamber hanımlarının yani annelerimizin yumuşak konuşmaları caiz olmayınca, başka kadınların yumuşak konuşmaları nasıl caiz olabilir. Annelerimize kötü gözle bakan çıkabileceğine göre, diğer kadınlara kötü gözle bakan çıkmaz mı? Demek ki hür kadınların, vücutlarının tamamını kapatmaları ve konuşmak zarureti olunca da ciddi konuşmaları emredilmektedir. Âyet-i kerimede, günah işleyen sokak kadınları gibi cilveli konuşmamaları, gayet ciddi konuşmaları da bildiriliyor. Sokak kadınları kötüleniyor. 

Resulullaha inanmak
Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir. Birini bile beğenmeyen Müslüman olamaz. (Yalnız Kur’an) diyenlerin, Kur’ana da, Allah’a da, Resulüne de inanmadıkları pek açıktır. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, kendisi ile Resulünün yolunu birbirinden ayırmak isteyenlerin kâfir olduğunu bildirmektedir. Defalarca, (Habibime iman edin, Ona itaat edin, Ona itaat bana itaattir, O kendiliğinden konuşmaz, getirdiklerini alın, yasak ettiklerinden kaçının. Sizi sevmemi istiyorsanız, Ona uyun. Onda sizin için güzel örnekler vardır, Onu hepinize Peygamber, âlemlere rahmet olarak gönderdim) buyuruyor. 
Müslüman, din düşmanlarının sözlerine değil, Allah’a ve Resulüne inanır.