Cevap :
Erzurum’da, ileri ki yılların uygulamalarında da daima göz önünde tutulacak olan bu kararları alan kongre, başkanlığını Mustafa Kemal’in yapacağı ve kongre adına hareket edecek, kongrenin icracı kurulu olarak görebileceğimiz dokuz kişilik Temsil Heyeti’ni seçtikten sonra dağılmıştır .
Erzurum Kongresi, Doğu Anadolu’nun kaderini görüşmek üzere toplanmış olsa da memleketin bütününü ilgilendiren meseleler hakkında karar almıştır . Bu kongre, ulusallık eğilimlerini açıkça taşımış olmasına karşın özellikle temsili niteliği açısından bölgeseldir, sadece Doğu ve Kuzeydoğu illerini kapsamaktadır. Ayrıca bu kongre Mustafa Kemal’in ve onun önderliğinin etkisi altında cereyan edecek ve bunun izlerini taşıyacak olmakla beraber, yerel girişimlerin ürünü olarak ortaya çıkmıştır . Fakat her şeye rağmen bu kongre ile Milli Mücadelenin kayıtsız şartsız istiklale ve kayıtsız şartsız milli hakimiyete dayalı programı netlik kazanmıştır. Kongrede vatan sınırları belirtilerek, vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı ilan edilmekle, emperyalistlere de Anadolu’nun, öz yurdun işgal edilemeyeceği anlatılmak istenmiştir . Anadolu’ya da, yöresel direniş örgütlerinin bir çatı altında birleştirilebileceğini, vatanseverlerin tek amaç çevresinde toplanabileceğini göstermiştir. Bu yönüyle ilerleyen süreç içinde Sivas Kongresi’nin toplanmasını da kolaylaştırmıştır. Son olarak, Temsil Heyeti’nin, gerektiğinde bir hükümet olarak vazife göreceği açıklanmakla Milli Devletin yürütme organı olma çabası, Amasya’dan sonra daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmakta idi.
Erzurum Kongresi’ne, doğal olarak İstanbul Hükümeti ve İşgal Kuvvetleri tepki göstermişler ve, Mustafa Kemal ile Rauf Bey’in tutuklanarak İstanbul’a gönderilmelerini istemişlerdi. Oysa bu iş artık o kadar kolay değildi. Artık Anadolu’da devletleşme eğilimleri başlamış ve doğu illeri adına bir Temsil Heyeti oluşturulmuştu .
Erzurum Kongresi yetkilerini Temsil Heyeti’ne devrettikten sonra dağılmış ve Mustafa Kemal de Heyet-i Temsiliye Reisi sıfatıyla Doğu İlleri’nde Cemiyetin teşkilatını yaymak, kökleştirmek için çalışmalara başlamıştı . Bununla birlikte Amasya Genelgesi’ne uygun olarak Milli Kongre’nin hazırlıklarını yapmak üzere 2 Eylül 1919’da Sivas’a gelmiştir .
Sivas Kongresi’nin hazırlık çalışmaları yapılırken gerek kamuoyu gerekse temsilciler bazı fikirler çerçevesinde çatışmalar ya da çelişkiler yaşamakta idi. Sivas Kongresi’nin hemen öncesinde ya da kongre sıralarında etrafında toplanılan ya da savunulan görüşleri şu şekilde toparlayabiliriz:
Bazıları tümden, Damat Ferit’in görüşlerini paylaşıyorlar; bu Kongre’nin İngilizler başta olmak üzere İtilaf/Anlaşma Devletlerini Osmanlılar’a karşı iyice olumsuz bir tavır içine sokacağını ileri sürüyorlardı. Bazı vatanseverler ise böyle bir girişimin hiçbir yararı olmayacağını düşünüyorlardı; veya bu kongreye katılmaktan çekiniyorlardı. Bazı kesimlerde, 1919 yılı içinde Anadolu’nun diğer bölgelerinde toplanmış olan yerel ya da bölgesel kongreler tipinde bir değerlendirme ile Sivas Kongresi’ni de yerel bir girişim olarak görüyorlardı. Bunların dışında, Kongre’ye taraftar olanlar, hatta katılmak isteyenlerin seçimi veya seçildikten sonra Sivas’a gönderilmeleri İstanbul tarafından her çeşit taktik kullanılarak engellenmeye çalışılıyordu ki doğal olarak bu da Kongre’ye yönelik düşünceleri etkiliyordu. Bütün bu güçlüklere rağmen Sivas Kongresi ancak 4 Eylülde açılabildi. Bununla beraber az önce üzerinde durduğumuz görüşler çerçevesinde katılım beklenen kadar olmadı ve üstüne üstlük bu fikirlerden bazıları Manda Sistemi ile beraber Kongre’de ön plana çıkmış ve şiddetli tartışmalara yol açmıştır.