Cevap :

Atatürk’ün Siyasi Hayatı
Atatürk’ün siyasi etkinlikleri daha Harp okulu ve Harp akademisinde öğrencilik yıllarında başladı. Osmanlı Devleti’nin geçirdiği bunalıma çare bulma isteğiyle toplantılar düzenledi. Bu kendi vatanı ve milletine olan sevgisinden kaynaklanıyordu.

Komutanlık yıllarında Şam’da görevliyken Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu, Selanik’te görevlendirilmesinden sonra İttihat ve Terrakki Cemiyetinin etkinliklerine katıldı. Amacı ülkeye hürriyetçi ve halkın mecliste temsil edildiği bir yönetimi getirmekti.

Atatürk kurtuluş savaşı döneminde yöneticilik yönüyle ön plana çıktı. Bağımsızlığın kazanılması için halkın desteğini kazanmaya önem verdi. Atatürk’e göre bağımsızlık için mücadele tüm ulusun desteğine ve etkin bir biçimde harekete katılmasına dayanmalıydı. 19 yy.da bazı Asya ve Afrika devletlerinin bağımsızlık hareketlerine, nüfusun ancak belirli bir bölümü katılmış ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Atatürk’e göre ulusal bağımsızlık mücadelesi, tüm dünyaya açık bir biçimde ve halkın etkin desteğiyle yürütülmeliydi. Bu yüzden Atatürk halktan kopuk gizli örgütler içinde çalışmamış ve işgalci güçlere karşı düzensiz çete savaşlarına ve savaşçılarına güvenmemiştir.

Tamamen bir örgüt adamı olan Atatürk tüm misyonu boyunca meşrutiyet ilkesi ve hukuka bağlı kaldı. Mücadele için çok geniş ve etkin bir örgütlenmeye girişti. Dönemin öteki devlet kurucuları kendilerini destekleyen çok az örgüte sahip oldukları için, kurdukları devletler, bağımsızlık sonrası karışıklıklar içine girmiştir. Atatürk ise İzmir’in işgalinden sonra hemen Samsun’a geçerek dağınık direniş hareketlerini, yurtsever ordu komutanlarını tek komuta altında birleştirdi.

Atatürk’e göre uzun sürede yıkılmayacak sağlam ve gerçek cephe, halkın birliğinin oluşturduğu iç cepheydi. Bu yüzden önce Ankara’nın denetimini kabul etmeyen direnme hareketlerini aştı. Güçlü bir örgütlenme ile ülkenin iç bütünlüğünü sağladı.

Atatürk tüm mücadelesi boyunca hukuka bağlılığını bırakmadı. Osmanlı hükümeti resmen çalışamaz hale gelinceye kadar T.B.M.M.’deki çalışmalarında Osmanlı Hükümetini tamamen reddetmedi.

Atatürk’ün mücadelesinin özü, ulusal ve savunulabilir sınırlar içinde modern bir Türk devletinin kurulmasıydı. Kurtuluş savaşı sonrası mutlak gereklilik dışındaki konularda ödün vermekten çekinmemişti. Askeri harekatı olabilecek en erken zamanda bitirip daha önemli olan kurulacak devleti örgütleme ve reformlarla çağdaş uygarlık düzeyine yükseltme çalışmalarına başladı.Atatürk üstün bir komutan olduğu kadar iyi bir diplomattı.

Dış politikada duygusal ve serüvenci değildi. Ülkenin çıkarlarına en uygun düşen politikayı izlemişti. Ülkenin dış sorunlarını barışsal yöntemlerle çözmeyi amaçlamıştı. Ona göre savaş kaçınılmaz ve yaşamsal olmalıydı. Milletin hayatı söz konusu olmadıkça savaş suçtu.turkeyarena.com
Bu siyasetini Yurtta barış, Dünyada barış sözüyle belirtmişti. İsmet İnönü’nün de dediği gibi askeri harekatla kazanabileceklerinden daha fazla bölge, insan ve madde kaybı olmaksızın diplomasi yoluyla kazanılmıştı.

Atatürk çağdaş uygarlığa bağlıydı. O’na göre Osmanlı’nın yıkılmasında temel nedenlerden biri de Avrupa ile bağlarının kesilmesi idi. Bu yanlışın tekrar yapılmamasını söylemişti. O’nun kesin inancına göre, uluslar bağımsızlıkları için mücadelede başarılı bile olsalar, gelişme ve modernleşme yolunu gericiliğin ve karanlığın engellerinden temizleyemedikleri takdirde, çağdaş düşünce ve dünya ile uyumlu bir şekilde yaşayamazlar ve eninde sonunda daha gelişmiş devletlerin kuklası olurlardı.

Ankara’da 23 Nisan 1920′de TBMM’nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. TBMM’nin Türk Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922′de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu’yla yönetim bağları koparıldı. 29 Ekim 1923′te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. İsmet İnönü tarafından 30 Ekim 1923′te Cumhuriyet’in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ve “Yurtta barış cihanda barış” temelleri üzerinde yükselmeye başladı. 24 Kasım 1934′te Soyadı Kanunu gereğince TBMM tarafından Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi.

Ankara’da 23 Nisan 1920′de TBMM’nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. TBMM’nin Türk Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922′de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu’yla yönetim bağları koparıldı. 29 Ekim 1923′te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. İsmet İnönü tarafından 30 Ekim 1923′te Cumhuriyet’in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ve “Yurtta barış cihanda barış” temelleri üzerinde yükselmeye başladı. 24 Kasım 1934′te Soyadı Kanunu gereğince TBMM tarafından Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi.

Mustafa Kemal Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildi ve Mustafa Kemal Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk’ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

Mustafa Kemal Atatürk sürekli yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye’yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.

Mustafa Kemal Atatürk, 15-20 Ekim 1927 tarihinde Türk Kurtuluş Savaşı’nı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku’nu okudu.

Mustafa Kemal Atatürk, özel hayatında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923′de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Abdurrahim Tunçak’ı manevi evlat edindi. Mustafa ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.

Ankara ve Bursa Belediyelerine bir kısım taşınmazlarını da bağışladı. 1937′de de çiftliklerini hazineye bağışladı Mirasından kız kardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox’a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği’ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı. Ulu Önder, Almanca ve Fransızca’yı çok iyi biliyordu.   sen kısalıt istediğin gibiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii