Cevap :
ir işten kurtulmak, ayıp, âfet, noksanlık, acizlik, hastalık vb. şeylerden beri olmak anlamındaki "s-l-m" kökünden türeyen selâm, Allah'ın sıfatı olarak, insanlara ârız olan ayıp, kusur, eksiklik, âfet, hastalık, acizlik, ölüm vb. şeylerden berî olan; yaratıklarını âfet ve belalardan kurtaran, zulmetmeyen, güven arayanları güvene erdiren demektir.
Allah'ın sıfatı olarak Kur'ân'da sadece, "O... selâmdır, mümindir, müheymindir..." (Haşr, 59/23) âyetinde geçmiştir.
"Onunla (kitapla) rızasının peşinden gidenleri selâm yollarına iletir..." (Mâide, 5/16), "Onlar (müminler) için Rableri katında selam yurdu vardır, yaptıkları işlerden dolayı O, onların dostudur." (En'âm, 6/127), "Allah selâm yurduna çağırır..." (Yûnus, 10/25) âyetlerindeki "selâm" kelimesinin de Allah'ın ismi olduğunu söyleyenler olmuştur.
Namazların sonunda okuduğumuz şu hadis, Allah'ın selâm isminin anlamını ifade etmektedir: "Allahümme ente's-Selâmû ve min ke's-Selam..." (Allah'ım! Sen selâmsın ve selamet de sendendir) (Müslim, Mesacîd, 135-136).
Allah'ın zat, sıfat ve fiillleri, O'na layık olmayan her şeyden sâlimdir. (İ.K.)
Ayrıca müminlerin birbirleri ile karşılaştıklarında, "es-selâmü aleyküm" ve "selâmun aleyküm" cümleleriyle birbirlerine dua etmelerine denir. Bu kullanımda selâmın anlamı, "Allah seni esenliğe kavuştursun" demektir. Allah Teâlâ, peygamberlere, müminlere ve cennetliklere selâm eder (esenliğe kavuşturur) (Ra'd, 13/24; Hicr, 15/46). Melekler ve cennet bekçileri, cennete giren müminlere selâm verecekleri gibi, müminler de cennette birbirlerine selâm vereceklerdir (A'râf, 7/46; Zümer, 39/73). Cennetin bir adı da Daru's-Selâm (barış ve esenlik yurdu)dur; Allah da kullarını bu güzel yurda çağırmaktadır (En'âm, 6/127; Yûnus, 10/25).
Allah müminlerin selâmlaşmalarını istemektedir: "Size selâm verildiği zaman siz de ondan daha güzeliyle selâm verin, yahut verilen selâmı aynıyla mukabele edin..." (Nisâ, 4/86). Selâm vermek sünnet, selâm almak ise farzdır. Sünnet olan, yürüyenin oturana, binitlinin yayaya, küçüğün büyüğe selâm vermesidir. Hutbede, yüksek sesle Kur'ân okurken, ders okuturken, ezan ve kamet esnasında selâma cevap verilmez. Tuvalet ve banyo gibi yerlerde bulunan kimselerle içki ve kumar gibi bir günahı işlemekte olan kimseye bu günahı işlediği esnada selâm verilmesi uygun değildir. (M.C.) TEŞEKKÜR EDERSEN SEVİNİRİM
Bir işten kurtulmak, ayıp, âfet, noksanlık, acizlik, hastalık vb. şeylerden beri olmak anlamındaki "s-l-m" kökünden türeyen selâm, Allah'ın sıfatı olarak, insanlara ârız olan ayıp, kusur, eksiklik, âfet, hastalık, acizlik, ölüm vb. şeylerden berî olan; yaratıklarını âfet ve belalardan kurtaran, zulmetmeyen, güven arayanları güvene erdiren demektir.
Allah'ın sıfatı olarak Kur'ân'da sadece, "O... selâmdır, mümindir, müheymindir..." (Haşr, 59/23) âyetinde geçmiştir.
"Onunla (kitapla) rızasının peşinden gidenleri selâm yollarına iletir..." (Mâide, 5/16), "Onlar (müminler) için Rableri katında selam yurdu vardır, yaptıkları işlerden dolayı O, onların dostudur." (En'âm, 6/127), "Allah selâm yurduna çağırır..." (Yûnus, 10/25) âyetlerindeki "selâm" kelimesinin de Allah'ın ismi olduğunu söyleyenler olmuştur.
Namazların sonunda okuduğumuz şu hadis, Allah'ın selâm isminin anlamını ifade etmektedir: "Allahümme ente's-Selâmû ve min ke's-Selam..." (Allah'ım! Sen selâmsın ve selamet de sendendir) (Müslim, Mesacîd, 135-136).
Allah'ın zat, sıfat ve fiillleri, O'na layık olmayan her şeyden sâlimdir. (İ.K.)
Ayrıca müminlerin birbirleri ile karşılaştıklarında, "es-selâmü aleyküm" ve "selâmun aleyküm" cümleleriyle birbirlerine dua etmelerine denir. Bu kullanımda selâmın anlamı, "Allah seni esenliğe kavuştursun" demektir. Allah Teâlâ, peygamberlere, müminlere ve cennetliklere selâm eder (esenliğe kavuşturur) (Ra'd, 13/24; Hicr, 15/46). Melekler ve cennet bekçileri, cennete giren müminlere selâm verecekleri gibi, müminler de cennette birbirlerine selâm vereceklerdir (A'râf, 7/46; Zümer, 39/73). Cennetin bir adı da Daru's-Selâm (barış ve esenlik yurdu)dur; Allah da kullarını bu güzel yurda çağırmaktadır (En'âm, 6/127; Yûnus, 10/25).
Allah müminlerin selâmlaşmalarını istemektedir: "Size selâm verildiği zaman siz de ondan daha güzeliyle selâm verin, yahut verilen selâmı aynıyla mukabele edin..." (Nisâ, 4/86). Selâm vermek sünnet, selâm almak ise farzdır. Sünnet olan, yürüyenin oturana, binitlinin yayaya, küçüğün büyüğe selâm vermesidir. Hutbede, yüksek sesle Kur'ân okurken, ders okuturken, ezan ve kamet esnasında selâma cevap verilmez. Tuvalet ve banyo gibi yerlerde bulunan kimselerle içki ve kumar gibi bir günahı işlemekte olan kimseye bu günahı işlediği esnada selâm verilmesi uygun değildir. (M.C.)